Patronsuz Medya

Tıbbî Sorular

Necdet Şen - 21 Ağustos 2008  


* Pıtırak gibi açılan ve halen açılmakta olan özel hastaneler hayır kurumları olarak mı hizmet vermektedir? Eğer sağlık sektörü kârlı bir yatırım alanı ise bu kâr nereden nasıl elde edilmektedir? Değilse bu hastaneler nasıl ayakta kalmaktadır?

1 Temmuz 2008'den önce kapıdan giren hemen her hastaya bitmek tükenmek bilmeyen tahliller yapan özel hastanelerimiz şimdi neden artık tahlil yapmaktan kaçınır hale geldiler? Hastaların hepsi mucizevî bir biçimde iyileşti mi? Yoksa oralardaki doktorlar son zamanlarda hastaya karşıdan bakarak hastalığı teşhis etme yeteneği mi kazandı?

Devlet hastanesine gelen hastaya "muayenehaneme beklerim" diyerek kartvizit uzatan doktorlar var mıdır?

Televizyonlarda manken gibi boy gösteren, gazetelerde sağlık köşesi adı altında sağlıktan başka her konuda kalem oynatan, reklam yapan, polemiğe giren doktorlara Pop Doktor denebilir mi? Bu tür doktorların şöhretleriyle birlikte vizite ücretleri de artar mı?

Herhangi bir sağlık çalışanı veya doktor, lûtfedip de hastaneye gelen hastaların gözüne bakar da iki çift tatlı söz söylerse incisi dökülür mü?

Koridorlarda saatlerce sıra bekleyen hastalar, sıraya girmeden doktorun odasına dalan ve orada uzun zaman kalan ilâç firması temsilcilerini görünce acaba ne düşünür?

Falan ülkedeki turistik seyahatin ya da filân doktorun oğlunun sünnet düğünü masraflarının ilâç firmaları tarafından karşılandığı bir memleket var mıdır? Eğer varsa, o firmalar neden böyle bonkörce harcamalar yapar?

İlâç firmaları acaba "hangi doktor bizim kaç liralık ilâcımızı yazdı" türünden gereksiz konuların çetelesini tutar mı?

Doktorlar ilâç markaları arasında tercih yaparken onları motive eden en önemli faktör nedir?

Yurt içinde ve dışında yapılan ve doktorların lüks otellerde ağırlandığı kongreleri kim finanse eder? Bu kongrelerin hepsi de bilimsel açıdan gerekli midir?

Bu kongrelerden sonra bazı "yeni" hastalıklar (ve ilâçları) bir anda popüler hale gelir mi?

Firmalar eczanelere herhangi bir nedenle ve herhangi bir ad altında (eşantiyon, tanıtım, stok fazlası, vs) bedava ilâç verir mi?

Neden eczanelerde en çok işitilen cümle "o ilâç yok ama muadili var" cümlesidir?

Doktorlar ve eczacılar aynı işi gören "muadil" ilâçlar arasındaki tercihlerini hangi kriterlere göre yapar?

Bilimsel dergilere yazdıkları makaleler ya da doktora tezleriyle ilgili intihal (çalıntı) suçlamasına maruz kalan doktorlar olmuş mudur?

Böyle birilerinin (varsa tabii) başhekim, rektör, dekan, YÖK başkanı olma ihtimali var mıdır?

Karnında pense unutulan, sağlam organı alınıp hasta organı bırakılan, parası yok diye acil servise kabul edilmeyen, hastanede rehin tutulan, hastane enfeksiyonundan ölen, koridorlarda it gibi azarlanan hastalarla ilgili gazete haberleri PKK tarafından mı yazdırılmaktadır?

Neden bazı sendika ve meslek örgütlerinin adları "Türkiye" değil de "Türk" kelimesiyle başlar? Bu kurumlar etnik örgüt müdür? Türk olmayan yurttaşlarımızı (Ermenileri, Rumları, Çerkesleri, Gürcüleri, Boşnakları, vd) temsil yetkisi -ya da arzusu- yok mudur?

Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı'nın maaşlı bir memuru olan bir sendika başkanı, toplu sözleşme görüşmeleri sırasında masanın sağlık çalışanları tarafına mı bakanlık tarafına mı oturur?

Bir sendikanın başkanının 7 yıldır aynı koltukta oturuyor oluşunu gösterdiği sendikal başarıya mı yoksa delege hesaplarına mı bağlamak daha doğru bir tespittir?

Sağlık çalışanlarının devlet tarafından bu kadar ezildiği bir ülkede sendikaların esas vazifeleri gazete yazarlarına savaş açmak mıdır?

Kendileri de bizim gibi hastalanabilme ihtimali taşıyan sağlık çalışanlarının, sistemi düzeltme yönünde gösteremedikleri enerjiyi sorunları dile getiren yazarlara sövmek ve tehdit etmek için göstermelerini nasıl yorumlamak gerekir?

Kendilerini eleştiren yazara "hele bir elimize düş de gör gününü" diye mektuplar yazan bir sağlık çalışanı, eline halihazırda düşmüş bulunan hastalara acaba nasıl davranır?

Hastalığın bilimsel tanımı nedir? İnsanlar gibi, kurumların ve camiaların da hastalandığı olur mu?

Yorumlar

Benim de "tıbbî" sayılabilecek bir sorum var. Ama önce birkaç ayrıntı vereyim:

Star gazetesinin sahibi Ethem Sancak'ın eczanelere ilâç dağıtımı yapan Hedef Alliance şirketinin Türkiye'deki büyük patronu olduğu malûm. Bu "hızlı büyüyen" iş adamımız son zamanlarda hastanecilik işine de el attı. Sahibi olduğu Medical Park adlı hastaneler zincirine başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşinin de ortak olduğu yolunda yaygın bir söylenti dolanıyor bizim camiada.

Doğru mu söylenti mi bilemem tabii. Bunları şimdilik bir kenara kaydediyorum.

Bir başka ilginç ayrıntı daha var: Yurdun her yanında pıtırak gibi açılan bu hastaneler zincirine baktığımda sanki hep de AKP'nin güçlü olduğu yerlerde açılıyormuş gibiler…

Evet, benim tıbbî sorum şu: Ethem Sancak kendi gazetesi Star'ın köşe yazarlarını okuyor mudur? Eğer okuyorsa, o aralar sizin sağlık sektörüyle ilgili bu yazılarınız da gözüne ilişmiş midir? İlişmiş ve okumuş ise, sizin bu yazınızın ilk maddesi onu rahatsız etmiş olabilir mi? Ya da onu rahatsız edeceğinden ürken bazı gazete yöneticilerini?

Siz "ben ayrıldım" diyorsunuz. Öyle diyorsanız doğrudur. Ama merak ediyorum, yıllar sonra döndüğünüz basına sadece iki aylığına mı dönmüştünüz? Yoksa aslında daha uzun çalışacaktınız da bir diğer yazınızda sözünü ettiğiniz "mobbing" (işyerinde taciz) kurbanlarından biri de siz mi oldunuz?

Üşenmedim okudum bütün Star yazılarınızı. Bu sorular aklıma gelince bazılarını bir daha okudum. Ve şu kanaate vardım:

Siz Star'daki yazılarınızla ya patronu ya da gazetenin yöneticilerini fena halde ürkütmüş olmalısınız. Gazetenin internet sitesindeki yazılarınızın teamüllere hiç de uygun olmayan bir biçimde ortadan kaldırılmasının asıl sebebi de bu olmalı.

Buna bir de başbakanı sertçe eleştiren yazınızdan sadece 2 gün sonra pat diye ayrılmanız eklenice, insan "tesadüfün bu kadarına da pes doğrusu" diyor.

Sorularım bu kadar. Yukarıdaki listenin sonuna bunları da ekler misiniz, bilemiyorum.

Doktor - 11 Ocak 2009 (04:44)

"Hastalığın bilimsel tanımı nedir? İnsanlar gibi, kurumların ve camiaların da hastalandığı olur mu?" demişsiniz. Haklısınız. Ülkemizde bazı kurumlar ağır hasta. Bunların başında da sağlık, yargı, güvenlik kurumları geliyor.

Her üçüne de acil şifalar dilerim.

Sedef Türker - 10 Şubat 2009 (09:17)

Aşağıdaki haber Tıbbî sorularınız arasındaki "İlâç firmaları" mevzuuna bir katkı olur belki.

"Medikal şirketlerin kendi ürünlerinin satışını artırmak için doktorlarla anlaştığı iddiaları üzerine Mali polisin düzenlediği "Altın Omurga" operasyonunda, aralarında doktor, medikal şirketi sahibi ve SGK uzmanlarının da bulunduğu 27 kişi gözaltına alındı. Bazı şirket sahiplerinin, lüks evler kiralayarak, hastalarına kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara yabancı kadın servisi yaptıklarını belirlendi."
Star'ın Gelini Fuhuşta Basıldı

Bilemiyorum siz şaşırdınız mı? Ben şahsen hiç şaşırmadım. İlaç şirketleriyle bazı doktorlar arasındaki ahlâksız ilişki uzun zamandan beri biliniyordu zaten. Bizzat kendim bir doktor arkadaşımdan dinlemiştim, reprazantların "hediye" ettiği Rus kızıyla yaşadığı şehvet dolu gecenin hikâyesini.

Sarper Karacaoğlu - 18 Mayıs 2009 (13:04)

"Kapitalist tıp her zaman "en kârlı hastalıklarla" ilgilidir ve bunların en sık görülen hastalıklar olarak pazarlaması için çaba gösterir; hastalıkların nedenlerinin ortadan kaldırılması ya da koruyucu hekimlik uygulamaları, kârlı bir alan olmadığı, sermayeye hizmet etmediği için önemsizdir ve bu olgunun piyasaya yansımasına şöyle bir örnek verilebilir: Bir sağlık kontrolünün (check-up) maliyeti ile yüzlerce çocuk aşılanabilir. Ancak aşılamanın ileride piyasaya hizmet etmeyeceği çok iyi bilinmektedir."
Tıp: Kapitalizm için verimli pazar (Tolga Ersoy)

Dr. Alban - 28 Eylül 2009 (17:41)

Bakınız, sağlık sektöründe ne biçim çin işi japon işi akrobatik hareketler yapılıyormuş:

"Belgelere göre bazı doktorların en az 10 ayrı ilâç firmasından rüşvet aldığı da ortaya çıktı. İşte soruşturma kapsamında yapılan diğer tespitler: Doktorlar fazla ilâç yazdığını ispatlamak için Enit adı verilen reçete bilgilerini ilâç firmalarına fakslıyor. İlaç şirketlerinin doktorlara gönderilen hediyeleri, muhasebe kayıtlarında gider olarak gösterdikleri ve bu sayede vergi de kaçırdıkları anlaşıldı. Büyük rüşvetler başhekime gidiyor. Başhekim daha sonra altındaki doktorlara hangi ilâçları yazması gerektiğini iletiyor. Rüşvet verrneyi kabul etmeyen ilâç mümessillerinin işine son veriliyor. Görevi ilâç tanıtmak olan mümessiller, limitsiz kredi kartları ve altlarındaki lüks otomobillerle doktorların özel ihtiyaçlarını anında karşılıyor."

İlaçta akıl almaz soygun (Radikal)

Katiyen inanmadım. Yalandır. İftiradır. Hiç olur mu bizim sağlık sistemimizde öyle kaka şeyler?

Stetoskop - 30 Ağustos 2012 (15:57)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

68
Derkenar'da     Google'da   ARA