Bir cemaat var Türkiye'de. Ama "cemaat" kelimesini küfür gibi kullanan bir cemaat bu.
Tam anlamıyla köktendinci, alabildiğine bağnaz bir kabile.
Sahip olduğu imtiyazları toplumun geri kalanıyla paylaşmamak için ayak diretiyor.
Bu cemaat kendini her ne kadar "din dışı" diye tarif etse de bana göre toplumun en radikal dinci kesimi.
Puta tapıyorlar. Acaip ritüelleri, tapınakları, totemleri, dağa taşa yazılmış ayetleri var.
Toplum hayatına egemen olmak için yapmayacakları hiç bir şey yok.
Din dışı hayattan anladıkları ise, aslında halkın siyasetten dışlandığı bir düzen.
Hasan Sabbah'ın fedaileri gibiler; gözü kara, saldırgan, komplocu.
Bu kabilenin insanlarıyla sakin bir tonda konuşmak, fikir alışverişi içine girmek zor. Hatta aynı otobüste aynı vapurda yolculuk yapmak bile cesaret işi. Tartışamıyorsun. Ya onlardansın ya da "takkesiz liboş".
Bakış açında bir gıdım farklılık algılasalar, alaycı bir tonda "sen de mi hidayete erdin?" gibi bir lâf sokabiliyorlar.
Üniformalı veya cübbeli darbeye karşı çıkmak ise "iktidar yalakalığı".
Onlar için kelimeler "kıç üstü oturtmak" için var.
Bu insanlardaki yapay çağdaşlık boyası kazındığında altından çıkan tutucu özü gördükçe uzaklaştım onlardan.
Tatilini yurt dışında yapmayı görgü, yoksulluğu ve o yoksul insanların kendi kısıtlı imkânlarıyla zorladıkları nefes alma çabasını görgüsüzlük diye adlandırabiliyorlar.
Türk'ü Kürt'ü Ermeni'si Rum'u Musevî'si Müslüman'ıyla bu ülkede yaşayan herkesin ortak gururunun simgesi olan bayrağımızı "salla bayrağı düşman üstüne" diye diye kendisi gibi düşünmeyenin suratına sallayabiliyorlar.
Ama ne kadar fikren ters açılara düşsek de maalesef bu hoyrat cemaatle dip dibe yaşamak zorundayım.
Kendi halkından nefret etmeyi çağdaşlıkla karıştıran bu ırkçı güruhla aynı semtlerde oturuyor, aynı caddeleri parkları taşıtları paylaşıyor, aynı marketten alışveriş yapıyorum, ama fikirlerimizi birbirimizin terazisinde tartabilecek ortak bir dilden yoksunuz.
Zihnimi ne kadar zorlarsam zorlayayım, onların yekpare ayrımcılık kokan dünya algısına akıl yatıramıyorum.
Bendeniz, bu ülkede şeriat tehlikesinin kuruntu, zıt uçlara savrulma ve otoriter bir rejime kayma tehlikesinin gerçek olduğuna inananlardanım.
Kendi gözlerimle apaçık gördüğüm ve artık dile getirmekten yorulduğum şey ise şu:
Sürdürdüğü iki yüzlü yaşamı yapmacık bir öfke ve kurmaca bir tehlike algısıyla tartışma alanının dışına çekmeye çalışan şımarık bir zümrenin koparttığı fırtına aslında bu olup bitenler.
Türkiye, bu fırtınada yalpalayarak yolunu bulmaya çalışıyor.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.