Patronsuz Medya

Sorun halka; çocuklara öðün mü verelim, iki saray daha mý yaptýralým?

Ýbrahim Ekinci (Kýsa Dalga)

Hiç sordunuz mu vatandaþa? Bu harcadýðýmýz sizin alýn teriniz, vergileriniz. Bununla çocuklara okullarda bir öðün mü verelim yoksa iki saray daha mý yaptýralým? Sordunuz mu? Sorun bakalým; Çocuklarýmýzý mý besleyelim, ÖSO'yu mu besleyelim? Sorun bakalým ne diyorlar? Vergilerinizle çocuklarýmýzýn eksiklerini mi kapatalým yoksa Somali'nin IMF'ye borcunu mu kapatalým?

Biz neden vergi veriyoruz? Hiç sordunuz mu vatandaþa, Bu kadar vergi topladýk, bununla çocuklara öðün mü verelim yoksa üç saray, bir uçak filosu ve bir varaklý koltuk mu yaptýralým?

* * *

Ýnsanlýða insansýz bir dünya vadetmek

Kavel Alpaslan (Duvar)

Savaþlarda havacýlýðýn etkisini arttýrmasýyla birlikte sýkça 'asker-sivil' ayrýmýnýn ortadan kalktýðýndan söz edilir. Birinci Paylaþým Savaþý'nda bu durum sýnýrlý bir þekilde gözlemlenir. Ancak 1940'lara gelindiðinde, artýk cephe hattýnýn sadece yatay deðil ayný zamanda dikey olarak da yayýlabileceði ortaya çýkar. Yani savaþ artýk hendeklerle sýnýrlý deðildir, bir uçak hendekleri bypass ederek cephe gerisindeki þehirlere kolaylýkla saldýrabilir. Hiroþima'da yaþanan ise bu 'teknolojik ilerlemenin' getirdiði yeni katliam yöntemlerinin en fantastik örneðidir. Öyle ki ABD, cepheyle alâkasý olmayan bir þehrin saniyeler içerisinde yok edilebilecek olduðu gerçeðini insanlýða armaðan eder.

* * *

Kubur kapitalizm: Sermayenin çiþimizle derdi ne?

Kansu Yýldýrým (Evrensel)

Tuvalet molalarý ve buna baðlý düzenlemelerin temel gerekçesi, ölü zamaný yok etmektir. Bir sermayedar için, iþçinin üretim süreciyle ilgili olmayan bireysel veya toplu tüm davranýþlarý ve faaliyetleri, kendisinden çalýnmýþ zamandýr. Sungur Savran'ýn belirttiði üzere ölü zamanýn birincil kaynaðý, hattýn dengelenmesi olarak bilinen sorundur; fabrikanýn bütünlüðü, kolektif iþçinin bütün unsurlarý birbirlerinin temposuna baðýmlýdýr. Bir iþ istasyonunda bitirilen parça, bir sonraki iþ istasyonunun üretim faaliyetinin girdisidir. Ýkisi arasýnda uyumlu bir tempo ve ritim yaratýlamazsa ya üretim sürecinde aksamalar olacak ya da istasyonlarýn bazýlarýnda kullanýlmayan emek fazlasý ortaya çýkacaktýr.

* * *

Bir Suriyeliye hiç bunlarý söylediniz mi?

Hayko Baðdat (Artý Gerçek)

Suriye'de Erdoðan'ýn Esad ile beraber kurdelâsini kesip açtýðý fabrikalar sökülüp Türkiye'ye taþýndý. Sanayi siteleri yaðmalandý. Zeytin aðaçlarý yaðmalandý. Buðday silolarý yaðmalandý. Þehirlerin altyapýlar söküldü, hurda niyetine Türkiye'ye getirildi. Yine Peker'in iddiasýna göre Erdoðan'ýn Sarayý'nda Suriye'deki soygun ve vurgunlarý organize eden Cumhurbaþkaný yardýmcýlarý var. Savaþ yorgunu Suriye halký periþan edildi.

Savaþ suçlusu on binlerce cihatçýya Türkiye pasaportu verildi. Cihatçýlar Alevi yerleþimlerine yakýn alanlara yerleþtirildi. Baþta Ankara Gar Katliamý, Suruç Katliamý olmak üzere bu cihatçýlar Erdoðan muhaliflerinin üzerine salýndý. Kürt siyasî hareketi hedef alýndý. Hendek döneminde bu silâhlý cihatçýlar iç asayiþi saðlamak için kullanýldý. IÞÝD'in Türkiye'de hâlâ devasa bir yapýlanmasý var.

* * *

Garsona kaba davranana güvenme!

Vahap Coþkun (Serbestiyet)

Zihniyet deðiþimi, ayrýmcýlýðýn bütünüyle reddini gerektirir. Maalesef, CHP'de böyle net bir tavýr yok. Dün Kürtlere ve dindar-muhafazakârlara yapýlanlarý, bugün mültecilere reva gören bir damar var CHP'de. Bu da CHP'de olanýn, zihni bir dönüþümden ziyade taktik deðiþiklik olduðuna iþaret ediyor. Yani ayrýmcýlýk baki kalýyor ama ayrýmcýlýða tabi tutulanlarýn kimliði deðiþiyor. Anlaþýlan o ki CHP'deki dýþlayýcý ve ayrýmcý damar ölmüþ deðil, o hep canlý duruyor ve sadece hortlamak için uygun fýrsatý kolluyor.

Bana karþý nazik olup bir garsona kaba davranan kiþiye güvenmem. Çünkü garsonun yerinde ben olsaydým, bana da ayný þekilde davranacaktý der Muhammed Ali. Haklý, hem de sonuna kadar.

Mültecilere kötü davrananlara da güvenilmez. Çünkü hâlihazýrda mülteciler için uygun gördükleri kötülükleri, yarýn koþullar deðiþip de zayýf halka konumuna düþtüðünüzde sizin baþýnýza getirmekten imtina etmeyeceklerdir.

* * *

Devlet-millet-CHP: Liderlik kararlýysa denklemi dönüþtürmenin tam zamaný

Alper Görmüþ (Serbestiyet)

1990'larýn baþýnda Berlin Duvarý'nýn yýkýlmasýndan, bilâhare Sovyet blokunun daðýlmasýndan sonra Batý, 'komünizm tehlikesi'ne alternatif teþkil edebilecek yeni bir tehlike aramýþ ve bulmuþtu: Siyasal Ýslam.

Böylece, Türkiye'de Soðuk Savaþ dönemi boyunca halký vesayet altýnda tutmada yararlanýlan 'komünizm tehlikesi'nin yerine hangi 'tehlike'nin ikame edileceði de ortaya çýkmýþ oluyordu.

O andan itibaren, mümkün en geniþ kesimleri, tehlikenin suni deðil gerçek olduðu hususunda ikna etmek için büyük bir kampanya baþlatýlmýþtý. Elbette faaliyetin aðýrlýklý bölümü, teokratik bir Ýslam devletinden en büyük zararý görecek kesimler üzerinde uygulandý. Amaç, bu kesimleri kýsa vadede korkutarak terörize etmek, orta ve uzun vadede ise 'siyaseten alýklaþtýrýlmýþ' kalabalýklar hâline getirmekti.

* * *

Bahçeli yine çok güzel konuþtu

Etyen Mahçupyan (Serbestiyet)

Anlaþýlan Bahçeli kimliksel saflýðýn kaybýný bir 'zillet' olarak görüyor. Bu acaba neyin saflýðý? Türklüðün veya Müslümanlýðýn iddiasý pek inandýrýcý olmaz. Dünyada enva-i çeþit Türk ve Müslüman var. Yoksa esas saflýk bu iki kimliðin devlette bütünleþmesiyle mi oluþuyor? Yoksa saflýðý, yani gerçek fýtratý, kimlik ve benliði devlet mi taþýyor? Galiba öyle… Nitekim devlet söz konusu hasletleri melezleþmeye karþý bizzat koruyor.

Gördüðünüz gibi Bahçeli yine, (anlayan için) deþildikçe derin anlamlara yönelen bir mücevher parçasý sunuyor. Gerçekten de daha ne yapsýn? Ama eminim hâlâ anlamak istemeyenler olacaktýr. Artýk onlarý da devlet düþünsün diyerek bitiriyorum.

* * *

Seçimler CHP'nin kendi tabanýný da Türkiye'yi de deðiþtirecek kapýyý açtý

Gürbüz Özaltýnlý (Serbestiyet)

Muhalefetin temel sütununu oluþturan lâik sosyoloji de analize muhtaç. Önce biraz provokatif bir soruya baþ vurabiliriz. Türkiye neden diðer bazý seçimli otoriter rejimler gibi, örneðin Putin Rusya'sýna benzer bir yapý inþa edemedi? Elbette kolay ve tek nedene baðlanabilecek karþýlýðý olmayan geniþ bir soru bu. Fakat her halde cevabý modernleþme tarihimizin ürettiði kültürel-sosyolojik yapýda aramak gerekir. Çok hacimli ve dirençli bir lâik sosyolojinin varlýk bulduðunu görüyoruz. Bu sosyolojinin zihinsel evreni, muhafazakârlarý kamusal alanýn dýþýnda býrakan, deðersizleþtiren, katý bir laiklik üzerinden þekillendi. Gösterdiði bütün ontolojik reflekslerle, son yirmi yýldýr tanýk olduðumuz iktidar pratiklerinin de sorumluluðunu paylaþýyor; bu doðru. Fakat bu katý ve dirençli kimliði ve geniþ gövdesiyle Türkiye'nin Putinleþtirilememesinin de önemli bir dayanaðýný oluþturuyor. Rejimin seçimsiz bir diktatörlüðe dönüþtürülememesinin de seçimlerin göstermelik deðil, iktidarýn mecbur kaldýðý zayýf karný olarak önemini korumasýnýn da altýnda yatan nedenleri düþünürken bunu ihmal edemeyiz kanýsýndayým.

Ýkinci büyük soru þu: Bu sosyoloji seçimleri kaybettikçe mi ayrýmcý, otoriter, katý lâikçi deðerler evrenini yumuþatmaya, melezleþmeye yönelir; yoksa seçim baþarýlarýyla geliþen bir süreç mi daha elveriþlidir bu deðiþim için?

Benim öngörüm, seçim baþarýlarýnýn zihniyet deðiþimi için daha uygun bir iklim yaratacaðýdýr.

* * *

Ýlhan Selçuk'un baþlangýçta önerdiði muhalif çizgi benimsenseydi ne olurdu?

Alper Görmüþ (Serbestiyet)

Biz tüm partilere eþit uzaklýkta duracaðýz. AKP'li bakanlarla da görüþeceðiz, Baþbakan Erdoðan'la da, Cumhurbaþkaný Gül'le de. CHP lideri Baykal'la da ve MHP lideri Bahçeli'yle de… BDP'lilerle de…

Biz ne bir siyasî partiyiz, ne de demokratik kitle örgütüyüz. Haberde yayýn çizgimiz belli. Temel hak ve özgürlükleri savunuyoruz. AKP'ye karþý muhalif çizgimizi koruyacaðýz. Irk ayrýmcýlýðýna karþýyýz. Daha demokratik ve daha özgür bir Türkiye'den yanayýz.

Atatürkçülük ve ulusalcýlýk adý altýnda þoven milliyetçilik yapýlýyor. Bu yanlýþ; Atatürk'ün milliyetçiliði þovenizm deðil, kültür milliyetçiliðidir. Bir de sandýkla gelen sandýkla gider. Türkiye'nin geleceði asker-sivil baskýcý rejimlerde deðil, demokrasidedir. Bugün yaþadýðýmýz sorunlara sýnýfsal temelde bakmak zorundayýz.

Yýlbaþýnda televizyonlarý seyredince Türkiye'ye irtica-mirtica gelmez dedim, ortalýk ayaða kalktý… Bak Hikmet, kimse asker darbe yapacak diye siyaset yapmasýn. Artýk Türkiye'de askeri darbeler dönemi kapanmýþtýr. Ben Türkiye'nin zaman yitirmeden demokratikleþmesini istiyorum. Demokrasi ve özgürlükleri kim geniþletirse ona gönülden destek veririm. Faili meçhul cinayetlerin aydýnlatýlmasýndan, ülkemize barýþ ve huzur gelmesinden, akan kanýn durmasýndan yanayým. Türkiye kendisiyle yüzleþmeli. Baþta söylediðim gibi, askerin de sivil rejimin de vesayetine giremem, giremeyiz Cumhuriyet olarak.

* * *

1 Mart tezkeresi için Gül kimi eleþtirdi?

Sedat Bozkurt (Kýsa Dalga)

Erdoðan'ýn görüþ deðiþtirmesine neyin veya kimin sebep olduðu halen bilinmiyor. Ama Erdoðan baþbakan olur olmaz, eski baþbakanlýk binasýnýn zemin katýnda bulunan bakanlar kurulu toplantý odasýný tamamen yýktýrarak çok güvendiði bir isme özel olarak dinleme cihazý arattýrdýðýný biliyoruz. Tezkereye karþý olduðuna iliþkin açýklamanýn yapýldýðý bakanlar kurulu toplantýsýnýn hemen ardýndan ve aniden karar deðiþtirmesi ve Baþbakan olur olmaz bakanlar kurulu toplantý salonunda dinleme cihazý arattýrmasý ve orayý yýkarak yeni baþtan yaptýrmasý yanýnda pek çok senaryoyu da getiriyor. Doðal olarak bu senaryolar dillendirilirken içinde aynen bu yazýda olduðu gibi bol miktarda ABD'nin adý geçiyordur…

* * *

'Darp etti' gazetecilik için teslim bayraðýdýr

Mustafa Alp Daðýstanlý (Diken)

1980'lerden, 90'lardan hatýrlýyorum bu 'darp etti'yi. Kimi zaman 'darp etti' fiiliyle yazýlmýþ haberler gelirdi önümüze. En azýndan benim gibi bazý yazý iþleri çalýþanlarý bu gibi kelimeleri, terimleri eler, deðiþtirirdik. Ýki gerekçemiz vardý. Bu terimler bazen teknik kaçar, gündelik bir kelimeyle deðiþtirmek gerekir ya da eski bir dildir artýk ve yenisiyle anlatmak iyidir, herkesin anlamasýný saðlamak gazetecinin görevidir, bir. Ýkinci gerekçemiz de þuydu: Polis dilinden, savcýlýk dilinden, iktidar dilinden sýyrýlmak, o tuzaða düþmemek, gazetecinin kendi dilini oluþturmasýný saðlamak. Bu iki gerekçe her zaman canlý, alesta olmalýdýr.

* * *

Zenginliðin yeni sembolü: Gösteriþçi Üretim

Ben Tarnoff (Vesaire)

Boþ vaktinizi iþe dönüþtürmenin bir yolu da kendinizi geliþtirmek. Bunun en açýk örneði ise kentli çalýþanlar arasýnda bir mecburiyete dönüþen spor. Spor salonlarý, kiþisel geliþim ve arýnma mesaisinin artýk faturalarý ödemeyecek haline gelene kadar sürmesini saðlayan mekânlar. Bu salonlar, saðlýklý içecekler ve organik yiyecekler satan dükkânlardan oluþan bütünleyici bir ekosistemin yaný baþýndalar, böylece insanlar kendilerini gerçekleþtirmeye güç bulabilmek için doðru yakýta eriþebiliyorlar.

Tüm bunlarý yapmanýn gerekçesi de saðlýk. Ancak hali vakti yerinde Amerikalýlarýn büyük çoðunluðunun spora harcadýðý zaman, saðlýklý olmanýn gerektirdiklerini ziyadesiyle aþýyor. Çünkü günümüzde fitness ve beslenme diyetlerinin karmaþýk iddialarý nihayetinde vücut saðlýðýyla ilgili deðil. Bu iddialar sýnýfsal egemenliði ifade etmek üzere tasarlanýyorlar. Ýkinci Yaldýzlý Çað'da bir insanýn ait olduðu vergi dilimini fiziksel özelliklerine bakarak hesaplayabilirsiniz, sýnýfsal konum vücutlara yazýlmýþ durumda. Daha zengin vücutlar sadece daha zayýf deðil, her bakýmdan kaslý da. Hepsi de muazzam, doðrusunu söylemek gerekirse gereksiz yere harcanmýþ çabayý yansýtýyorlar.

* * *

ABD kendi kurduðu uluslararasý sistemin tabutuna Ýsrail ile çivi çakýyor

Yalým Eralp (Serbestiyet)

Dünyada ABD ve Batý düþmanlýðý yayýlýyorsa bunu bizzat kendileri yaratýyor. Rusya'nýn gayretleri buna yetmez. Nazilerin yaptýðý soykýrýma seyirci kaldýðýnýz gibi Gazze'ye de seyirci kalmayýn… Üç Amerikan askerinin öldürülmesine gösterilen haklý tepkinizin ufak bir kýsmýný Filistinliler için de gösterin. Ýsrail Baþbakaný Gazze'yi savaþ sonrasý tanýyamayacaksýnýz demiþti. ABD bunu da mý anlamadý! Ama dünya Ýsrail'i tanýdý!

Aslýnda Batý tarafýndan küçük görülen Güney Küre, Kuzey'e insanlýk dersi veriyor. Namibya, Almanya sömürge devrinin kefaretini ödemedi dedi. Gambiya, Myanmar'a karþý soykýrým davasý açtý ve kazandý.

Ama ABD seçimlerinden sonra ne olacak; o da belli deðil. Kendi içinde dahi halký bölünmüþ. Bir meczupla hafýzasý tam yerinde olmayan birisi arasýna sýkýþmýþ Amerika. Böyle bir oyun kurucu ya kim güvenir.

* * *

Kürtler AKP ile anlaþtý mý?

Hayko Baðdat (Artý Gerçek)

Kürtler gerçekten AKP ile anlaþtý mý sizce?

Devletin kadim Türk Ýslam sentezinin kendi içinde yaþanan 150 yýllýk kavgada Türkler ile Ýslamcýlar bir kez daha didiþirken Kürtler bu seçimde ne yapmalý sizce?

Bugün Kürt seçmene gidip hiç yüzü kýzarmadan sen gel bizim partiye oy ver. Malum süreç kritik diyebilecek bir tane siyasî parti var mýdýr?

Polis panzerlerinin gün aþýrý Kürt çocuklarýný ezip öldürdüðü Kürt þehirlerinde gidip propaganda yapabilecek tek bir siyasî gelenek kaldý mý gerçekten?

Ekmeleddin Ýhsanoðlu'na, Mustafa Sarýgül'e, Muharrem Ýnce'ye, Mansur Yavaþ'a hatta dolaylý olarak Meral Akþener'in baþbakanlýðýna, Ümit Özdað'ýn Ýçiþleri Bakanlýðýna oy vermiþ olan Kürt halkýna artýk ne diyebilirsiniz?

TÝP ve Türk solu dahil herkesin yalnýzlaþtýrdýðý, kandýrdýðý, kýrdýðý bu seçmene akýl verecek durumda olanýnýz kaldý mý gerçekten?

Hangi yüzle konuþuyorsunuz?

* * *

Þey noktasýnda da sýkýntý var

Ümit Kývanç (Riya Tabirleri)

Eðer tek adama biat eden bir topluluða dönüþmüþ AKP'nin, memleketi alenî bir baský rejiminin karanlýðýna götürmesine engel olmak istiyorsak, en az onun kadar anti-demokratik siyasî odaklarla, yaklaþýmlarla, zihniyetlerle alâkamýz kalmamalý. Kemalist ezberlerden ve ruhlarý, zihinleri bozan komplekslerden kurtulmak þart. Saðlýklý bir mücadelenin ön koþulu. Oysa çoðu zaman, muhalefet adýna AKP ve ona oy veren seçmenler hakkýnda söylenenler, zaten seçim dediðin nedir ki… noktasýna varabiliyor: Madem seçimde onlar kazanýyor, o halde seçim kötüdür. Böyle bir mantýk var. Sahipleri de var. Oysa AKP, zihniyeti ve iktidar tarzý ancak yüksek dozda demokrasiyle alt edilebilir. Tahakküm dalýnda karþýlaþýrsak o bizi yener; çünkü her zaman daha geniþ bir çoðunluða yaslanabilecektir. Demokrasi yarýþýnda ise ilk etabýn yarýsýndan geri dönmüþ bir parti olarak yenilmeye mahkûm.

* * *

Öcüler ve yaftalar!

Gün Zileli (Artý Gerçek)

Dolayýsýyla terörist deyimi bir ideoloji ya da siyaseti tanýmlamak açýsýndan hiç bir iþe yaramaz. Öyle olduðu içindir ki, kimse ben teröristim demez, kurmak istediði toplumsal düzen ne ise onu dillendirir. Terörist kavramý, daha çok, hatta esasen, iktidar sahiplerinin kendilerine karþý muhalefet edenleri köþeye sýkýþtýrmak için kullandýðý bir terimdir. Kimse kendini terörist olarak tanýmlamaz ama iktidarlar, bu terimi muhaliflerine karþý bol keseden, olur olmaz kullanýrlar. Ýþin daha da ilginç tarafý, ayný iktidarlarýn, gücü elden býrakmamak için terörü tekelleri altýnda tutmalarýdýr.

Bütün terör araçlarý, silâhlar vb vb devletlerin tekelindedir ve dahasý, devletler bu terör araçlarýný kullanarak öldürme hakkýna da sahiplerdir. Ýdamýn yasal olduðu ülkelerde idam yoluyla insanlar devlet tarafýndan öldürülebilir, yani terör yoluyla ortadan kaldýrýlabilir; idamýn yasal olmadýðý ülkelerde ise, devletin terör aygýtlarý (ordu, polis, istihbarat örgütü), teröre karþý mücadele adýna vatandaþlarý öldürebilir. Bu terör tekeline karþý çýkanlar her an terörist damgasý yeme, hapse atýlma, hatta öldürülme tehdidi altýndadýr.

* * *

Meksika sýnýrý

Sedat Bozkurt (Kýsa Dalga)

Meksika sýnýrýnýn Türkiye pratiðini listelemeye kalksanýz sayfalar yeterli olmayabilir. Ama yine yakýn zamanda yaþanan bir örnek daha verelim. TBMM terörü kýnamak için bildiri yayýnladý. CHP bildiriye imza koymadý. Ýçeriðine deðil, yönteme itirazý vardý. CHP hemen hem iktidarýn hem de iktidarýn yanýnda mý karþýsýnda mý olacaðýna iliþkin karar vermekte zorlanan muhalefetin eleþtirilerine hedef oldu. Þimdi seçim propagandasýný terörle mücadele üzerine inþa eden AKP, 8 yýl önce bu propagandayý Kürt sorununu çözmek adýna çözüm süreci içinde yapýyordu. O zaman çözüm sürecine karþý çýkanlar nasýl eleþtiriliyorsa bugün de terörle mücadeleye, karþý çýkanlar bile deðil kendisiyle ayný hizaya gelmeyenler ayný biçimde eleþtiriliyor. 5 yýl önceki yerel seçimlerde Abdullah Öcalan'ýn mektubunun uzun uzun okunmasý, kardeþinin devlet televizyonuna çýkartýlmasý da baþka örnek. Bunlarýn tamamý iþte o Meksika sýnýrýnýn öte yanýnda yaþanýyor. Yani serbest ve mümkün. Ama bu tarafa geldiðiniz zaman, yanýnýzdaki meþru bir siyasî parti olsa bile hem yasak hem de suç.

* * *

Kilometrelerce ötede ama bir kurþun mesafesindeki askerler

Göksel Göksu (Medyascope)

13 yýl sonra bugün, kimse o üç gencin adlarýný bilmiyor. Saldýrýdan üç gün sonra da kimse bilmiyordu. Adlarý sadece o günün gazetelerinde yazýldý, ekranlardan isimleri okundu, resmi cenaze törenleri yapýldý ve bitti… Bugün hepsinin ismi ayný artýk: Þehit.

Oysa Mahmut Yalçýndað, Volkan Yulalý ve Erkan Akdeniz bizlerden biriydi. Evlattý, babaydý, kardeþ ya da aðabeydi… Demem o ki her birinin yaþama dair hayalleri, gelecek beklentileri, sevenleri ve sevdikleri vardý.

Ama saldýrý anýnda oradaydýlar ve o daðlarýn tek gerçeði var, ya öleceksin ya öldüreceksin! Baþka seçenek yok… O gece ölüm kusmuþ karþýmda masum masum süzülen þu daðlar… O kusmuðu minicik çocuklar izlemiþ bulunduklarý köyden. Mesafe kývrým kývrým uzanan yollar nedeniyle 12 kilometre olsa da kuþ uçuþu 5 kilometreyi geçmez. Havai fiþek gösterisi izler gibi izlemiþler… Çocuklar geleceklerini izliyor kayalýklardan! Çok deðil 8 – 10 yýl sonra iki taraftan birinde saf tutacaklar. Ya daðlara kaçacak ya asker olup daðdakilerin karþýsýna çýkacaklar. Onlar da ateþleyecek silâhlarýný!

* * *

Milliyetçilik milletten nasýl kaçar?

Erol Köroðlu (Artý Gerçek)

Fakat her durumda, bu kadar yýl sonra, 1915'ten 108 yýl sonra, yapýlanýn milletperver olmadýðýný, adýna ister Ermeni tehciri ister soykýrýmý deyin, o zaman yapýlanýn 108 yýl içinde oluþan Türk ulus-devleti ve ulusal toplumuna katký saðlamadýðýný, hep bir belâ ve lânet olarak tepemizde durduðunu görüyoruz. Kolektif belleðimizin bir lekesi olarak orada duruyor. Geride býrakamýyoruz.

108 yýl önce daha sade ve katýþýksýz bir millet yaratmak adýna düþünülen, düþünülürken modernleþme tarihinin sömürgeci ve emperyalist vakalarý incelenerek, örnek alýnarak oluþturulan bu kýyýcý eylem, bugün hâlâ bizi uyumlu ve çatýþmasýz bir ulusal toplum olmaktan uzak tutuyor. Ýstediðiniz kadar açýklamaya ya da bastýrmaya çalýþýn, bastýrýlan hep geri dönüyor. Dýþlayýcýlýk ve yok etme tavrý tarihsel olarak bir alýþkanlýk haline geliyor. Bir kere dýþladýðýnýzda sorun çözülecek sanýyorsunuz. Oysa hep dýþlamaya, hep bastýrmaya, hep yaftalamaya ve yok etmeye çalýþmaya yazgýlý oluyorsunuz.

* * *

Ýþimize gelmeyen gerçekler

Hilal Elver → Saner Þen (1 +1)

Gýda hakký aç insanlara yemek götürmek deðil, gýda sistemlerine dair politikalarýn toplumca içselleþtirilmesidir. Alýnan karar doðru mu, yanlýþ mý? Kimi olumlu, kimi olumsuz etkiliyor? Bunlarý bilmeliyiz. En öncelikli yapýlmasý gereken böyle þeffaf bir sistem kurmak. Yerel ve merkezi idare birlikte çalýþacak, þeffaflýk, karar mekanizmalarýna katýlým olacak, kýrýlgan gruplara öncelik verilecek. Bu gruplar sosyal güvenlik sistemiyle korunacak, onlara gýda götürmek yerine gýdaya eriþebilecekleri iþ olanaklarý saðlanacak. Bir de bir master plan yapýlmasý lâzým. Türkiye'de hangi bölgelerde ne yetiþtirilmeli? Ýklim deðiþikliði bunlarý nasýl etkiler? Ýklim deðiþikliðinden etkilenmeyecek baþka ürünlere mi geçilmeli, baþka politikalar, teknikler mi uygulamak gerekiyor? Üretim açýsýndan bilinçli ve akýllý, iklime ve ekosisteme faydalý bir haritanýn çýkarýlmasý lâzým. Yanlýþ ve aþýrý beslenme sorunlarýnýn da tarým ve gýda sistemleri politikasýnýn içine girmesi gerekiyor. Saðlýk Bakanlýðý'nýn dahil edilmediði bir master planda yanlýþlýk var demektir. Neyi ne kadar üreteceðimizi, ne kadar satacaðýmýzý, reklamlarý ne kadar sýnýrlayacaðýmýzý, insanlarýn yanlýþ gýdalarla beslenmesini nasýl önleyeceðimizi planlamamýz lâzým.

* * *

Kamusal entelektüel, akademi ve elitizm üzerine birkaç satýr…

Murat Sevinç (Diken)

Kamusal entelektüel/aydýn sýfatýný taþýyan, bunu her söz ve davranýþýyla talep edenlerin neyi nasýl söylediði yalnýzca onlarý deðil, herkesi, kamuyu ilgilendirir. Türkiye'deki en 'popüler' ve 'sevilen' kamusal yüzler, genellikle ortalamaya hitap eden bir yol tutturur, ciddi/riskli konulara ya hiç girmez ya da girdiðinde, yine çoðunluðun gönlünü hoþ eder. O gönülden muktedirlerin gönlüne giden bir yol vardýr. Hani her yýl, birileri 'en güven duyulan isimler' listesi yayýnlar ya, iþte oradakilerin ve onlarýn entelektüel-akademik versiyonlarýnýn marifeti budur.

* * *

Ama iyi delirdik

Süreyya Karacabey (Artý Gerçek)

Sessizliðe çekilmek, derinden bir idrak haliyle birleþmiþse trajik bir etki yapar; kimin dediðini hatýrlamýyorum ama biri trajik kahramanlarýn tek dili vardýr diyordu, o da susmak. Ýmkânsýzýn içeriden kavrandýðý bir yerde büyür bu durumda suskunluk. Dýþ dünyayla çarpýþma ne kadar þiddetliyse sessizlik o kadar ürkütücü olur. Bu türden bir susmayla az karþýlaþýrýz, ya da karþýlaþmýþ bile olsak tanýmamýz zordur, çünkü bir vazgeçiþin, iþitilmek istemeyiþin iþaretlerini çoktan yok etmiþ bir dünyaya alýþmýþýzdýr.

Gerçi ses her zaman vardýr, ondan uzaklaþmayý seçenin girdiði yer çile odasýdýr, pek çok inançta konuþma perhizi nefsin terbiyesi gibi görülür. Düþünmek, derine dalmak, deðerlendirmek için gerekli olan susmak, çok uzadýðýnda ise tekinsiz bir hal alýr. Akýllarýna hiç bir durumda susmak gelmeyen karakterler için ise ölümcül bir vuruþtur, sessizlik. Küsünce konuþmayýz, bir çeþit cezadýr bu, küsülen kiþiye. Söz yemini. Herkesin yapabileceði bir þey deðildir ama. Ýnsan konuþmayýnca çatlayacaðýný sanýr, konuþunca da çatladýðýný bilmeden.

* * *

'Bataklýða' düþmeyin: Kliþeler zalimin iþine yarar

Mustafa Alp Daðýstanlý (Diken)

Sadece iktidar medyasý kullanmýyor kliþeleri, öteki medyanýn dilinden düþmez süslü lâflar, plastik kelimeler, kalýplar. Böyle metinler, sunumlar insanlarý, seyircilerini, okurlarýný bayaðý küçümsüyor aslýnda, onlarýn duygulanamayacaklarýný, düþünemeyeceklerini düþünüyor olmalýlar ki duygularý harekete geçirici olduðunu sandýklarý kalýplarý, düþünce yerine koyduklarý kliþeleri, tumturaklý sözleri bol bol kullanýp duruyorlar. Halbuki Turgut Uyar'ýn þiir için söylediði þey her metin için, hele böyle durumlarda gazetecilik için de geçerli bir ilkedir:

Duyguyu çok ölçülü kullanmak gerek.

Ama asýl Ahmet Haþim'in þu cümlesi, iki hafta önce de yazmýþtým, bütün gazetecilerin kulaðýna küpe olmalý:

Ýnsan kanýnýn ve gözyaþýnýn bulaþtýðý facialarý teþbih ve istiareyle tasvire kalkýþmak, hakiki ýstýraba karþý hürmetsizliktir.

* * *

Hayýr, bunu sana entelektüeller yapmadý

Yýldýray Oður (Serbestiyet)

Bunlarý yaparken lâik demokrat aydýnlar, yapmayýn, etmeyin böyle olmaz diyerek sizi makuliyete, insan haklarýna, demokrasiye çaðýrdý, dinlemediniz.

Karþýnýzda büyük ve haklý bir rövanþist öfke biriktirdiniz.

Þimdi de bu tarihsel takýntýlarýnýzýn yarattýðý kutuplaþmanýn sonuçlarýný bunun yanlýþ olduðunu söyleyenlerden çýkarmaya çalýþýyorsunuz.

Halbuki dünyanýn en yüksek enflasyon oranlarýndan biriyle bile bu halk gidip tekrar AK Parti'ye ve Erdoðan'a oy vermiþken, tam da aynaya bakýp, biz nerede hata yaptýk diye muhasebe etme zamanýydý.

Ama hâlâ herkesin hafýzalarýndaki yakýn geçmiþten ders çýkarmamakta, tarihsel süper haklýlýk iddianýzdan vazgeçmemekte ýsrar ediyorsunuz.

* * *

Siz hep haklýsýnýz

Süreyya Karacabey (Artý Gerçek)

Anlamak üzere yola çýkýþýn bütün duraklarýnda, kendi bilinmezliðinden beslenen bilme biçiminin yarattýðý tuzaklara bir mutlaklýk atfeden zihin, kendisiyle hiç bir dönemeçte gerçekten karþýlaþmamýþ, ömrünü, hikâyesini haklý çýkarmaya adamýþ öznelere baðlanacaktý elbette. Haklý çýkmanýn siyaset ve düþünce dünyasýnda bu denli önemli bir rol oynamasýnýn, ben söylemiþtim yarýþýnýn, kendine ve düþüncelerine bu denli meftun oluþun baþka bir mantýklý açýklamasý gerçekten yoktu. Özdeþlik eleþtirisine giriþenlerin, karþý tarafa yönelttikleri itirazlarýn dokusu, üslubu ve açýlýmýnýn, eleþtirdiði þeyin negatif ikizi olmasý da dikkat çekiciydi. Sertleþen tartýþmalar, uzlaþmaya yanaþmayan dramatik personanýn jesti, dýþsal olanýn aþýrýlýðýndan çok içsel olanýn fazlalýðýna temellendiði için, düþünsel anlamda deðil yapýsal anlamda bir sertliði meydana getirecekti. Sertlik, tözseldi, çýplak yoksulluk gibi, sömürü gibi, önümüzde öldürülmüþ birinin bir cesedi gibi hakikatle aktif bir iliþkinin tezahürüyken, bir kapýlmanýn dolayýmýnda beliren çatýþmalardaki sertlik, kurgusal bir inat savaþýmýnda kaybolmuþ formlardan birinden kalan bir köþeye dönüþmüþtü. Büyük amaçtan uzaklaþmýþ bir küçük yol, neyi inþa etmesi gerekeni çoktan unutmuþ haklý, çok haklý özneler.

* * *

Yeni Ýttihatçýlýða dipnot (6) Anlam dünyasý ve zihniyet

Etyen Mahçupyan (Serbestiyet)

Bugün yaþananlarýn yüz küsur yýl önce yaþananlara benzemesini beklemek abes… 'Hangi Ýttihatçýlýk' sorusu da ayný derecede anlamsýz. Çünkü olgular bir zihniyetin dýþ gerçeklikle karþý karþýya gelmesinin, zihnin bu gerilime tepki vermesinin ürünüdür. Dýþ gerçeklik deðiþtiðinde, zihniyet ayný olsa bile, tepkiler haliyle farklý olacaktýr. Günümüz Ýttihatçýlýðýnýn olgu ve politikalar anlamýnda görünen yüzü ile geçmiþ Ýttihatçýlýðý mukayese etmek anakronik bir çaba olur. Önemli olan her ikisinin de ayný zihniyet, duygu ve algý zemini üzerinde þekillenmesi, ayný doðrultuda bir anlam arayýþýna sahip olmasý.

* * *

Kayýplar nereye gider?

Süreyya Karacabey (Artý Gerçek)

Sadece devletin izin verdiði sorularý soranlar ve sadece onun yaptýðý açýklamalara inananlar, uzun yaþayacaktýr. Dertsiz bir ömür sürecekler, aniden ortadan kaybolan çocuklarýn varlýðýný unuttuklarýnda iþlerin yolunda olduðuna kendilerini ikna edeceklerdir. Bunu temin edebilmek için ise varlýðýný bekleyiþe çevirmiþ insanlar göz önünde olmamalýdýr, týpký aniden giden ve dönmeyenler gibi, onlarý bekleyenler de ortada fazla bulunmamalýdýr. Plaza Del Mayo'da bekleyenler çok engellendi, þimdi Galatasaray meydanýnda bekleyenler engelleniyor. Oysa meydandaki yaþlý kuþ fýsýldýyor her gün, gidip dönmeyenler, bir haksýzlýða kurban edilenler ya da suçlu bile bulunsa cezasý asla kaybedilmek olmayanlar, öldüyse bile gömülemeyenler sizin düzeninizi aþan bir yerdeler. Ve hep geri dönecekler. Topraða, sevdiklerine kavuþana kadar. Berfo Ana'nýn beklemeyle geçen ömrü sona erdi, þimdi bir mezarlýkta. Orada da bekliyor. Oðlunun mezarýný kazdýlar tam yanýna, bir gün kavuþsunlar diye. Bir gün hepsi geri dönecekler.

* * *

Arsadan borsaya memleketi silkeleyip duruyorlar

Bahadýr Özgür (Duvar)

Nüfusunun yarýsýndan fazlasý asgarî ücrete mahkûm bir ülkede aniden herkes mi borsacý oldu? 5 yýl öncesine kadar 1 milyonu ancak gören 'yatýrýmcý' sayýsý 6 milyona dayanmýþ durumda. Yüksek enflasyonla güdülen emeklisi, öðrencisi, berberi, çýraðý, iþçisi ve daha niceleri birkaç yýlda öbek öbek yýðýldý oraya. Haliyle kalabalýðýn iþtahýný daha fazla açmak için ne varsa tezgâha sürüyorlar. Neredeyse halka arz edilmeyen bir bakkal dükkânlarý kaldý geriye. Tavukçusu, dönercisi, vinç kiralama þirketi, bahis oynayanlara maç sonuçlarýný veren internet sitesi, altýn günü organizasyonlarýndan hallice olan faizsiz ev sahibi olmayý vadeden Ýslamcý emlâkçýlar… Yirmi dört saat din satan tarikat bezirgânlarýnýn þirketleri de katýlýyor halka arz oyununa.

Ýktidar, geçim çaresizliði içine sürüklediði kalabalýklarý bir de 'özgür iradeleri' ile manipülasyon kurbanlarý olsunlar diye her gün teþvik edip duruyor. Daha yeni aracý kurumlarla el ele SPK yöneticisinin 2021 halka arzlarýnda rüþvetle çevirdiði iþler ortaya çýkmadý mý? Görüntülü ses kaydý, önceden dikili aðacý olmayan yöneticinin serveti tek tek medyaya düþmedi mi? Tek bir soruþturma, araþtýrma yapýldý mý?

Yatýrýmcýlarýn yüzde 3. 5'inin paranýn yüzde 80'ninden fazlasýný kontrol ettiði tertemiz bir soygundur þu an yaþananlar. Ülkede en büyük servet transferlerinden biri borsa aracýlýðýyla gerçekleþiyor çünkü.

* * *

Sanal alem kitlesi

Metin Yeðin (Artý Gerçek)

Burada önemli olan sadece bilginin bize ulaþma (!) biçimi deðil, bu uçucu öðrenme, daha doðrusu elde etme biçimi ile 'muhakeme'nin de tamamen ortadan kalkmasýydý. Hiç kimsenin sevmediði yanlýþlar olmadan bir muhakeme yapabilme þansý olabilir mi? Ayrýca doðru egemen olanýn olunca bu tartýþmasýz doðru oluyordu ve zaten kimse tartýþmýyordu çünkü týkladýðýmýzda o çýkýyordu. Bu kitlenin temel karakterinin, genel ve çok olanýn hegemonyasýnýn insanlar bir araya gelmeden de olabilmesi manasýna geliyordu. Birbirini hiç görmeyen ve çok muhtemel görmeyecek milyarlarca insanýn ayný düþünmesinin ortaya çýkardýðý baþ edilemez bir tekeli düþünebiliyor musunuz?

* * *

Peki ya bu hikayedeki kötü adam bizsek?

David Brooks (New York Times + Serbestiyet)

Peki bu, benim de üye olduðum toplumsal sýnýfa mensup insanlarýn kötü niyetli ve þeytanî olduðunu düþündüðüm anlamýna mý geliyor? Hayýr. Çoðumuz içten, nazik ve halktan yana insanlarýz. Ancak, baskýcý hale gelen bu sistemleri kanýksýyor ve bunlardan faydalanýyoruz. Elit kurumlar kýsmen politik olarak o kadar ilerici hale geldiler ki bu kurumlardaki insanlar sýnýfý, diðer insanlarý dýþlayan ve reddeden sistemlerde yer alýrken, bir yandan da kendilerini iyi hissetmenin peþindeler.

Daha az eðitimli sýnýflardaki insanlarýn neden ekonomik, siyasi, kültürel ve ahlâkî saldýrý altýnda olduklarý sonucuna vardýklarýný ve neden eðitimli sýnýfa karþý en iyi savaþçýlarý olarak Trump'ýn etrafýnda toplandýklarýný anlamak zor deðil. Trump, iþçiler için en tehditkâr görünen insan setinin giriþimciler deðil, uzmanlaþmýþ sýnýf olduðunu çok iyi anladý. Trump, parmaðýný her gün gözümüze sokacak ve üzerine bindiðimiz yukarýda saydýðýmýz bütün bir epistemik rejimi reddedecek bir lidere toplumda büyük talep olduðunu görüyor.

* * *

Biz nasýl bir ülke olduk ya?

Süreyya Karacabey (Artý Gerçek)

Amacýný yitirmiþ, hiç bir deðer üretme pratiðine ortak edilmemiþ, deðer diye Palu ailesinden hallice yapýlara, din diye içinde artýk hiç bir günahýn yankýlanmadýðý organizasyonlara teslim edilen bu insanlar, evet çok fenalar. Her þeyi yapabilirler. Onlarý bir tarihsel dönemeçte, iyi kötü birlikte yolculuk yapýlan zamanlarda bir yerde býrakmýþtýnýz, hatýrladýnýz mý? Sonra dönüp hiç bakmadýnýz. Þimdi karþýnýzdalar, gücün kýyýsýnda oturuyorlar ve ellerinden alýnanýn ne olduðunu bilseler de hiç aldýrmýyorlar. Tanýdýnýz mý? Sizin sinikliðinizden bir parça var mý burada, çok uzaktan da olsa. Eskiden siyasî ortama etki edecek bir otoritesi vardý düþüncenin, þimdi yok; eskiden yýðýnlarýn yakýn hissettiði bir noktasý vardý zihinsel emeðin, þimdi yok. Kötülük mü demiþtiniz, yakmaya buradan buyurunuz!

* * *

Devlet nerede?

Süreyya Karacabey (Artý Gerçek)

Bir makine, kalbi yok, her þeyin alýnýp satýldýðýna inanýyor. Bizim gördüðümüz þeyleri göremez, aðaçlarýn da bir caný olduðunu, onlarla birlikte üzerlerinde yaþayan çok sayýda canlýnýn yok olduðunu, canýn, yanan bir þey olduðunu asla bilemez. Bir makine, ruhsuz, bir amacý yok, ölüm aygýtýna dönüþtüðünü de bilemez. Çocuðuna sarýlýr gibi sarýlýrken bir aðaca o kadýn, bir makineyi yenecek tek þeyin ne olduðunu gösterdi bize. Dünyayý evimiz olduðu için seviyoruz, bütün ezilen canlýlara ayný davranan bu makine, konuþma partnerimiz deðil, onunla anlaþabileceðimiz bir dil yok. Devletle birlik olmuþlar kuþlarýn, böceklerin yuvasýna saldýrýyorlar, iþte burada yeniden sevebiliriz topraðýmýzý, onlarýn istediði biçimde deðil.

* * *

Reelanarþizm üzerine birkaç söz…

Gün Zileli (Artý Gerçek)

Üstelik, o mahalleyi özel olarak ziyaret eden turistlerin, bizim arkadaþlar örneðinde de görüleceði gibi, çoðunlukla anarþizme sempati duyan insanlar olacaðýný tahmin etmek zor deðildir. Ayný, Danimarka'nýn Kopenhag þehrindeki özerk Chiristiana Mahallesinin çok sayýda turist tarafýndan ziyaret edilmesi gibi. Seni tanýmak için oraya gelen turiste fuck off diyeceðine, bu turistlerden, eðer varsa, devrimci ve özgürlükçü mesajlarýný dünyanýn dört bir yanýna yaymak için yararlansana. Ne yazýk ki, reelanarþizmde bu akýl yok. Daha doðrusu, kendi marjinal hayatlarýndan mutlu bir þekilde çevrelerine nefret ve öfke saçmak onlara yetiyor da artýyor bile. Anlaþýlan bu!

* * *

Dijital çað dünyayý mahvediyor

Jonathan Crary (Vesaire + Lithub)

Yaþanabilir bir gezegene giden her olasý yol, çoðu kiþinin bildiðinden veya açýkça kabul ettiðinden çok daha bunaltýcý olacaktýr. Önümüzdeki yýllarda adil bir toplum için verilen mücadelenin önemli bir katmaný da piyasanýn ve paranýn yaþamlarýmýz üzerindeki egemenliðinden vazgeçtiði toplumsal ve kiþisel düzenlemelerin yaratýlmasýdýr. Bu, dijital izolasyonumuzu reddetmek, zamaný yaþanmýþ zaman olarak geri almak, kolektif ihtiyaçlarý yeniden keþfetmek ve çevrimiçi ortamdan kaynaklanan zulüm ve nefret de dahil olmak üzere artan barbarlýk seviyelerine direnmek anlamýna gelir. Diðer türler ve yaþam biçimleriyle dolu bir dünyadan geriye kalanlarla gösteriþsizce yeniden baðlantý kurma görevi de ayný derecede önemlidir. Bunun meydana gelmesinin sayýsýz yolu vardýr, beklenmedik olsa, gezegenin her yanýndaki gruplar ve topluluklar bu türden onarýcý çabalarla ilerlemektedir.

* * *

Seyahate karþý bir görüþ

Agnes Callard (New Yorker + Serbestiyet)

Turizmle ilgili en önemli gerçek þudur: Döndüðümüzde nasýl olacaðýmýzý zaten biliyoruzdur. Tatil yapmak yabancý bir ülkeye göç etmeye, üniversiteye girmeye, yeni bir iþe baþlamaya ya da aþýk olmaya benzemez. Sözünü ettiðimiz arayýþlara, bir tünele girdiðinde dýþarý çýktýðýnda kim olacaðýný bilmeyen birinin korkusuyla gireriz. Fakat yolcu, ayný temel ilgi alanlarý, siyasî inançlar ve ayný yaþam biçimine geri döneceðinden emin olarak yola çýkmaktadýr. Dolayýsýyla seyahat bumeranga benzer. Sizi baþladýðýnýz yere býrakýr.

* * *

Asýl yenilgi 'yerlileri' anlamamak mý acaba?

Etyen Mahçupyan (Serbestiyet)

Bizlere irrasyonel gözüken 'beka' meselesi onlar için gayet rasyonel… Bize gayrý meþru, kabul edilemez gelen birçok idari ve hukukî uygulama onlar için detay ve (baþtaki maddelerin ýþýðýnda) meþru.

Laik kesim kendi tarihsel üstünlüðünden o denli emin ki, 'yerlileri' anlamamak bir yana, onlarý kendi rasyonalitesi ýþýðýnda, yapaylaþtýrarak kategorize ediyor ve böylece anlama imkânýný hepten elden kaçýrýyor.

Dolayýsýyla 'yerlilerin' gözünde nereye oturduðunu da göremiyor… Giderek kendisini tanýmasý da zorlaþýyor.

Eðer depresyona girilecekse bu çok daha iyi bir sebep…

* * *

Neoliberalizm içimizdeki canavarý ortaya çýkardý

Paul Verhaeghe (Vesaire)

Sahip olduðumuzu sandýðýmýz özgürlük tek koþula baðlý: Baþarýlý olmak zorundayýz, yani kendimizi geliþtirmeliyiz. Örnekler için uzaklara bakmanýza gerek yok. Ebeveynliði kariyerinin önüne koyan yetenekli bir kiþi eleþtiriye maruz kalýyor. Ýyi bir iþe sahipken baþka þeylere zaman ayýrabilmek için terfiyi reddeden bir kiþi aptal olarak görülüyor, o baþka þeyler baþarýyý garantilemeyecekse. Ebeveynleri, ilkokul öðretmeni olmak isteyen genç bir kadýna ekonomi alanýnda yüksek lisans ile baþlamasýný salýk veriyor – bir ilkokul öðretmeni mi, ne düþünüyor olabilir ki?

Kültürümüzdeki kaideleri ve deðerleri güya yitirdiðimize dair bitmek bilmeyen aðýtlar yakýlýyor. Yine de bu kaideler ve deðerler kiþiliðimizin olmazsa olmaz bir parçasýný oluþturuyor. Dolayýsýyla kaybolamazlar, sadece deðiþirler. Olan da tam olarak bu: Deðiþen bir ekonomi deðiþen ahlâk kurallarýný yansýtýyor ve deðiþen kimliklere yol açýyor. Mevcut ekonomik sistem, içimizdeki en kötüyü ortaya çýkarýyor.

* * *

Kemalizm bir tarihsel parantezmiþ meðer…

Etyen Mahçupyan (Serbestiyet)

Toplumlar önceden belirlenmemiþ bir dinamikle deðiþiyor. Anayasalar bugün, þu anda yaþamakta olan insanlarýn nasýl yaþamak istediðine göre þekillenmek zorunda. Onlarca veya yüzlerce yýl önce yaþamýþ birilerinin tahayyülünü veri alarak bugünün insanlarýna hayat biçmek her halde 'demokratik' diye vasýflandýrýlamaz.

Muhalefet eðer Ýttihatçýlýða karþý bir alternatif geliþtirmek istiyorsa, bu alternatifin Kemalizm olmadýðýný bir an önce idrak etmek durumunda.

Demokrat zihniyette, kapsayýcý kuþatýcý derinlikli ve gerçekçi bir Türkiye tasavvuru sunulmadýkça bu toplum þöyle veya böyle bir tür Ýttihatçýlýðý tercih etmeye devam edecektir.

* * *

Hep kaybediyorsan belki de yanlýþ oyunu oynuyorsundur

Daðhan Irak (Diken)

Modernlik, giyim kuþamla, alkol alýp almamakla ölçülmüyor. Ne kadar yurttaþ olabildiðinizle ölçülüyor. Kaçýmýz bir sivil toplum örgütüne, derneðe üye? Kaçýmýz sendikalý, kaçýmýz partili? Kaçýmýzýn her hafta katýldýðý bir sosyal etkinlik, toplantý var? Kaçýmýzýn mahallesinde o mahallenin sorunlarýnýn konuþulduðu forumu, derneði var?

Türkiye'de en çok üyesi olan dernekler amatör spor kulüpleri, hemþehri dernekleri ve cami yaptýrma dernekleri. AKP'nin örgütlendiði yerler yani. Biz de Twitter'a giriyoruz.

* * *

Seçim sosyolojisi: Modernlik, ulusallýk, sýnýfsallýk

Gün Zileli (Artý Gerçek)

Seçimlerde en yoksul ve depremin en aðýr darbesini yemiþ bölgelerin iktidar partilerine baðlý kalmalarýnda þaþacak bir þey yoktur. Uçurumun kenarýnda yaþayan insanlarýn kendilerini her an uçuruma düþecek gibi hissetmeleri onlardaki tutucu eðilimleri daha da körükler genellikle. Ellerinde her þeye raðmen yaþama umudundan baþka bir þey kalmamýþtýr. Deðiþim acaba onlara ne getirecektir, bu meçhuldür. Var olanlara sýký sýký tutunmak, bu umutsuzluk ortamýnda onlara daha çok hitap eder. Yoksulluðun dayanýlmaz boyutlara ulaþmasý ise aniden ve can havliyle ileri atýlmalarýna yol açabilir ama Türkiye henüz bu noktaya gelmiþ deðil.

* * *

Ne yapmalý? Millet Ýttifaký'nýn baþarýsý, baþarýsýzlýðý

Ali Duran Topuz (Artý Gerçek)

Seçimin sonuçlarýný Suriyeliler filân belirlemedi, yabancý vatandaþlar hiç belirlemedi. Bu argümanlara sarýlanlar, sonuçlarý belirleyenlerin ön saflarýnda yer alanlar olabilir ama. Sadece iktidarla yarýþacak nitelikteki ayrýmcý, ýrkçý, düþmanca tutumlarý nedeniyle deðil, çalýþma gereðinin yerini düþmanlýk fikirleriyle doldurduklarý için de.

Kürtler sandýða gitmediði için böyle oldu diyenler, baþýný iktidarýn çektiði Kürt düþmaný partinin sýradan üyelerinden baþka bir þey deðiller. Bu iki grubun ortak özelliði ayný: Gerçekleri görmek ve deðerlendirmek yerine, kinlerini, düþmanlýklarýný gerçek yerine koyarak sonuç alma peþindeler. Yoksa, gerçekten sayýlara baksalar durumun böyle olmadýðýný görürler. Bakmazlar çünkü hep alacaklý kalmak istiyorlar, borçlu olduklarýný anlamak onlara göre deðil.

* * *

 

57
Derkenar'da     Google'da   ARA