Patronsuz Medya

"Şişman"lar ve "şişmanlara düşman" lar

Necdet Şen - 23 Mart 2002  


Televizyondaki yarışma programı Biri Bizi Gözetliyor evindeki dekor kedi, o evde birbirini ezmeye çalışan 15 kişiden en şişman olanı tarafından kazara ezilip de "programın ticarî itibarı zedelenmesin" diye susmaları emredilince, Derkenar, bir haber sitesi olmamasına rağmen bu haberi duyurmuş, toplum da (kazaya değil, hoyratlığa) hak ettiği tepkiyi göstermişti.

Ne yazık ki, mesleği "gazetecilik" olan bazı kişiler, kafalarındaki kartoteksten çıkardıkları konfeksiyon yargılardan birini önümüze uzattılar: "Zavallı kız, şişman olduğu için suçlu ilân edildi!"

Hayır, öyle olmadı; siz ezberden konuştunuz…

Derkenar, bu haberi "içeriden" aldı ve güvenilirliğinden emin olduktan sonra okura duyurdu. Gazeteci değildik, ama yine de gazetecileri bağlayan etik kurallar bizi de bağlıyordu; bu kurala göre davrandık.

Belki konunun şurası tartışılabilir: O kızın adını da sorup öğrenmeli, "şişman kız" yerine "Elif" demeliydik. Ama o çocuklar o eve girerken, adlarını vestiyere bırakıp da girmişlerdi zaten. Birey olmak yerine (para ya daşöhret adına, ya daher ikisi adına) birer seyir nesnesine dönüşmeyi peşinen kabullenmiş olan bu kişilerin adlarını bilmemekten dolayı pek eksiklik duyduğumu söyleyemem.

Niyet tavşanları tahta kutudan tumturaklı sözler çeker

Ama o sözler anonimdir; niyet tavşanlarının kendilerine ait değildir.

Mecazî olmayan gerçek tavşanlar ağızlarıyla kartoteksten çektikleri o kâğıtlarda yazılanları kendi fikirleri zanneder mi bilemiyorum, ama bu memlekette anonim fikirleri kendi fikri, propagandayı felsefe zanneden ve fikir ortamını gürültüye boğan sürü sepet "niyet tavşanı" var.

Bu olayı ayaküstü "ilezelerin şişmanlara karşı düşmanlığı" diye adlandıran acar gazeteciler ve köşe yazarları işin gerçeğini araştırdılar mı? O zavallı hayvanı bir zenci ezseydi ve "kediyi zenci yarışmacı ezdi" diye duyursaydık, bunu da "zenci düşmanlığı" diye mi yorumlayacaklardı?

"Bu ülkede insan hayatına hiç değer verilmezken, ölen her kedi için bu kadar tantana niye?" diye fikir yürüten arkadaşlara şunu sormak gerekmez mi?

Hayat denen aşkın kavramı "insan hayatı", "kedi hayatı" diye ayırır da hayatın kendisini ayrım yapmaksızın yüceltenleri kınamaya başlarsanız, yarın bu sınıflandırmayı daha da dallandırıp budaklandıracak olanlara karşı, kendi gözden çıkarılabilir hayatınızı savunmak için hangi değer yargısına atıfta bulunacaksınız?

Peki, inandırıcı olabilecek misiniz?

Örneğin ben de bu mantık yürütmeyi taklit edip, "yazdığı her şeyin altına imzasını atarak ve ettiği kelâmın sorumluluğunu kabullenerek web sitesi yapan insanların sözleri dururken, adını gizleyen, webpano ettiği haberlerin makalelerin imzalarını kırpan ve karanlıkta saklanmanın verdiği özgüvenle maaş aldıkları gazetelerin diğer çalışanlarının özel meselelerini ifşa eden web sitelerinin ne dediğinin ne önemi var?" diye akıl yürütsem, ne diyeceksiniz?

Ne somurtuyorsunuz kardeşim? Benim hayatım sizinkinden daha değerli işte.

Nereden mi bu kanıya vardım? Hiiç, aklıma öyle esti. Çıkış noktam sizsiniz.

Hayatlar, aidiyetler, fikirler arasında bir öncelik sıralaması vardır ve bu konuda herkes kendi kafasına göre fetva verir. Birilerini kandırabilirsen ne alâ. Yok, kandıramazsan, hiç değilse, kendini kandırmış olursun ki, bu da "elde var bir" demektir.

Eğer insanın içinde sevgi tam anlamıyla tekâmül edemez ise, kedinin, balığın, farenin hayatına karşı duyarlı davranan kişileri egzantrik bulur. Dahası, haber için gittiği Bosna'dan "bir tane Sırp da ben vurdum!" diye sevinç nidalarıyla dönen katili de bilmeden takdis etmiş olur. Bazı ölüler bazıları için "pis komünist, pis faşist, zındık, solucan, çıyan, kedi…" sayılabilir ve onların ardından üzüntü duyanlar değer sıralamasını karıştırdığı için kınanabilir.

Adres biraz muğlâk oldu ama…

Neticeten, "bu yazıyı falancaya ithafen yazdım" diyebilmeyi çok isterdim, ama adıyla sanıyla ortada olmayıp da internetin sanal ormanında araziye karışıp vur kaç yapmayı, dirsek dirseğe çalıştığı kişilerle ilgili dedikoduları internete taşımayı iş edinen sanal gazetecilerin adı olamayacağı için, yazımı böyle boşluğa hitaben yazmak zorunda kaldım.

Yok, eğer, o yazı bir gazetede çıktı da onlar alıntı yaptılarsa, bu yergiyi başkalarının yazılarını imzaları makaslayarak yayınlamanın kefareti olarak görsünler.

Kediyi şişman kız ezdi arkadaşım; eğer yanlışımız varsa, gazetecisin, doğrusunu bul çıkar.

Bu arada bir zahmet adını sanını çalıştığın müesseseyi de açıkla ki, avukatlığına soyunduğun o yüz karası yarışmanın rantını yiyenlerle organik bir bağın var mı yok mu bilelim.

* * *

Bana gelince, adım necdet şen. Birkaç hırpani kılık bütün mal varlığım. Ve siz de dahil, hiç kimseye düşman değilim.

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

67
Derkenar'da     Google'da   ARA