Normal zamanlarda ihmal etsem bile kritik dönemlerde "acaba o ne düşünüyor?" diye merak ettiğim ve köşesine mutlaka göz attığım bazı kanaat önderleri var. Hasan Cemal de bunlardan biri.
Cumhuriyet'te yazıp çizdiğim yedi buçuk yıl boyunca, bir genel yayın yönetmeninden çok bir abi gibi, şaka şamata arkadaşım gibi algıladığım biriydi. Canı sıkıldıkça gazetenin giriş katındaki çizerler bölümüne kapağı atar, daha kapıdan girerken ortaya beni kışkırtıp kontra cevap vermemi sağlayacak fırlama bir lâf atardı.
Etraftakilerle birlikte Hasan Cemal de gülerdi bu atışmalarda aldığı yanıtlara tütün sarısı dişlerinin otuz ikisini birden sergileyerek.
Allah biliyor ya lâf yarışında her seferinde mat ederdim onu ya da o buna bilerek zemin hazırlardı. Kralla soytarısı mıydık artık, Kavuklu ile Pişekâr mı, bilemiyorum.
Çalışma koşullarımızla ilgili hiç bir sorunumuzu çözmezdi Hasan Cemal. Bazen yanımdan geçerken sarı sarı sırtararak "yakınması sizden duymazlıktan gelmesi benden" gibi konumunu sarakaya alan veciz lâflar ederdi.
Sahiden de çözülmeden ortada dururdu tüm sorunlarımız. Tüm enerjisini jakoben takımıyla didişirken harcadığı için herhalde, biz ölümlülerin ıvır zıvır sorunlarına hiç vakit ayırası gelmezdi.
Ben gene de çok severdim onu. Şimdi "tarif et" deseler "ilk bakışta biraz kalın gibi görünse de özünde çok ince, sağduyulu, sevecen ve en densiz şakalara karşı bile gülebilen komplekssiz bir adamdır" derdim.
En çok da demokrat kişiliğini severim onun. Bizzat kendisi paşa torunu oluşuyla her fırsatta dalga geçer.
Cumhuriyet'teki 1991-1992 depreminden sonra, gazete içindeki güç dengeleri değişip de Hasan Cemal istifa edip gittiğinde, 80 yıllık tarihindeki belki de tek çok sesli yayıncılık dönemi de kapanmıştı gazetenin. Onun yerine gelen zarafetten uzak komitacı güruhla uzlaşmak gelmedi içimden. Kavga benim kavgam değildi, tanrılar katında cereyan eden bir post kapışmasıydı nihayetinde, ama olup bitenler de içime sindirebileceğim türden değildi.
Bir kalemde sildim onca yıllık gazetemi hayatımdan. Gazete de beni sildi. Pek dostça olmadı bu kopuş.
Ve galiba o dönemde gazetedeki bu darbeli yönetim değişikliğine kamuoyu önünde yüksek sesle itiraz eden tek kişi olmak da, dış kapının mandalı, tavşanın suyunun suyu olmak sıfatıyla bu çizgi romancı parçasına düştü.
Cahil cesareti diyelim. Fazlasıyla gençtim, galiba farkında bile değildim nasıl ürkütücü, nasıl karanlık odaklara horozlandığımın.
Neyse ki Hasan Cemal yıllar sonra iki kitapla bozdu sessizliğini:
"Kimse kızmasın kendimi yazdım"" Ben Cumhuriyet'i çok sevmiştim"
Bu hakiri işsiz güçsüz ve dışlanmış bir halde bir kenara fırlatan, it sürüsü kadar hasım kazandıran o sürecin öyküsü yıllar sonra Hasan Cemal'i telif zengini yaptı. Anladım ki hayattaki en hakiki mürşit zamanlamadır ve ben o konunun bayağı bir acemisiyim.
İyi bir insandır Hasan Cemal. Adamlığına kefil olurum. Üstelik de vefalıdır. Cumhuriyet'ten tebahhur eyleyip kırklara karışmamı izleyen günlerde arayıp o aralar çalıştığı Sabah gazetesinin teklifini iletmişti. Yıllar sonra da internette web sitesi yapmaya başladığımı öğrenir öğrenmez tekrar arayıp şu anda çalışmakta olduğu Milliyet gazetesinde yazıp çizmek isteyip istemediğimi sormuştu.
"Hamdi Bey'e teşekkür ederim ama yokum" türünden bir şeyler söylemiştim galiba. Buluşup yemek yeme sözümüz bir başka bahara kalmıştı.
Onu görmeyeli hiç olmadıysa 15 yıl olmuştur. Uzakta olsa da, yollarımız kesişmese de abimdir Hasan Cemal, katiyen toz kondurmam.
Benim saçlarım kadayıf gibi ak pak olurken, o sadece favorileri beyaz bırakarak direnmiştir yaşlanmaya.
Cumhuriyet'te çalıştığım günlerde bir gün "geçenlerde köşemde senden bahsettim, farkına bile varmadın, hiç okumuyorsun yazılarımı" diye sitem ettiğini hatırlıyorum. O zamanlar pek okumazdım hakikaten de. Biraz "düz" gelirdi. Ama daha sonra kitaplarının çoğunu satın alıp okudum. Ve sevdim onun zorlamasız duru üslubunu. Ve sahip olduğu yapmacıksız demokrat çizgiyi bir kez daha takdir ettim.
Cumhuriyet'te kan gövdeyi götürürken takındığı karınca ezmez tavra bakıp "galiba biraz çekingen" diye tanımladığım Hasan Cemal'in nasıl mangal gibi bir yürek taşıdığını anlamam için onun Kürtler kitabını okumam gerekti. Meğer cesur ve namuslu insanlara has bir itidalmiş onun o zamanki sessizliği, o zaman anladım.
Şimdi bir süredir Türkiye cübbeli bir darbe ortamında sancılanıp dururken her gün merakla Hasan Cemal'in köşesini açıyorum. Olan bitenden korkmamam gerektiğini, bu günlerin de geçeceğini söyleyip içimizi rahatlatan ya da ne bileyim bu darbeye karşı sesini yükselttiğini görüp "ohh neyse" diyebileceğim bir yazısını okumak için.
Bulamıyorum.
Hasan Cemal sadece futbol yazıyor.
Acaba gazete içinde bölüm mü değiştirdi, spor servisine mi kaydırdılar Hasan Cemal'i, ne oldu ne bitti çözemiyorum.
Hasan Cemal biz çizerlerin şikâyet mektuplarına karşı takındığı tavrı mı takınıyor yoksa yine? Olup bitenleri görmezlikten gelerek darbecilere "hiç şansınız yok" mesajını mı iletiyor futbol yazılarıyla? Ya da "bütün bu olan biten aslında siyaset değil ayak oyunu, böyle rezil konularda kalem oynatıp da seviyemi düşürmem" mi demek istiyor?
Yoksa durum sahiden çok vahim, darbeciler çoktan ipleri ellerine geçirdiler de ben bir kez daha baltayı taşa mı vuruyorum gözü kara muktedirlere pervasızca horozlanarak?
Yav Hasan Abi, bugünlerde kafam çok karışık, bir zahmet bir akıl ver, daha önce olduğu gibi gene ilk dakikada ofsayta mı düştüm? Sen onun için mi hiç siyaset yazmıyorsun, yoksa tesadüfen mi? Ben yazarsam başım o zamanki gibi büyük belâya girer mi bugünlerde de? Eğer öyleyse uyar da bari bu sefer yol yakınken kıvırtayım.
Şunu baştan söyleyeyim: Umarım daha fazla yazmaz.
Futbol mohaç meydan muharebesi, Viyana kuşatması veya Avrupa Birliği ile hesaplaşma havasına sokuldu gibime geliyor. Bunu sadece adını bile doğru yazamayacak durumdaki spor yazarları yapsa, cehalet der geçerim; ama Hasan Cemal'e ne oluyor, benim anlamadığım bu.
Şayet bir süre daha futbol ve sade suya tirit mevzular hakkında kalem oynatırsa, bavulunu toplamakla meşgul olduğunu düşüneceğim. Zira, darbe kışkırtıcılığı ve darbecilerle işbirliği yapan adamlarla bir arada olmak öyle her yiğidin midesinin kaldıracağı iş değil.
Kâmuran Kızlak - 28 Haziran 2008 (01:01)
Her insanda böyle dönemler olur. Bıkmıştır. Gına gelmiştir. Yazıyorsun, yazıyorsun, değişen bir şey yok. Umutsuzluğa kapılıyorsun bir süreliğine. Kafa dinlemek için bulmaca çözmeğe verir gibi oluyorsun kendini. İşte tam onun gibi bir şey Hasan Cemal'inki de. O baba adamdır. Adamdır. Korkmayalım.
M. Tekin Üstün - 10 Temmuz 2008 (00:00)
Basında çok az olan "güvenilir kalem"lerden biri, belki ilk akla gelenidir Hasan Cemal. İsteyen burun kıvırsın. Ben de ne zaman fırdöndü yazarlardan sıkılsam açıp bir Hasan Cemal yazısı okuyorum. O bence hepimizin Hasan abisi.
Samet Demir - 6 Aralık 2008 (16:48)
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.