İnsan her halde bu dünyadan göçüp giderken ardında çocuklarının ve torunlarının gururla anacağı onurlu bir ad bırakmak ister.
Ama insanız işte, küçük hesaplarımız, önyargılarımız var. Bugün balçıkla sıvanan güneşin ertesi sabah yeniden doğacağını unutuyoruz.
2003 yılında web dergisi Derkenar'da Faik Çelik imzasıyla kaleme alınmış yazı bu konuda tarihe not düşüyor.
"Doktorun görevi yaşatmak değilse nedir?" başlığı.
Kendisi de doktor olan yazar şöyle diyor yazısında:
"Ölüm cezası bir hekim için karşılaşacağı en can sıkıcı ama vereceği sınav açısından da en çetin konu. Mesleğin felsefesi ve Hipokrat'tan bu yana titizlikle korunan, zenginleştirilen etik değerler, her hekim için bağlayıcı. Bu değerler, insanı hastalıklardan korumak ve iyileştirmek, onu yaşatmak görevini üstlenen hekimin, (çoğunlukla politik nedenlerle) sağlam bir insanın öldürülmesine, bırakın destek olmayı, tanıklık etmesine bile izin vermeyecek kadar açık."
12 Mart 1971 darbesinden sonra mecliste verilen siyasî nitelikli idam cezalarının altına imza koyan doktor milletvekillerinin listesini de veriyordu yazıda.
7 Ekim 2003 tarihli bu yazının altına dört buçuk yıl sonra yazılan okur yorumu da en az yazının kendisi kadar çarpıcıydı:
"Amcalarımdan babamdan ve dedemden doktor oldukları ve hayat kurtardıkları için hep gurur duyardım. Ailemde sır gibi saklanan, büyük dedemin 2 Mayıs 1972'deki Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın ölüm kararını onayladıklarını şu anda yukarıdaki satır aralıklarından öğrenmiş bulunuyorum. Tarih Dr. Lütfi Söylemez'i affemiyecektir. Çok üzgünüm.
Sevgi Yıldızlı - 26 Ocak 2008 (18:35)"
Büyük dedesinin imzaladığı idam kararından 37 yıl sonra haberdar olan ve bundan utanç duyan bir torunun satırlarıydı bunlar. Politik aidiyetini hipokrat yemininin önüne koyarak onarılamaz bir hukuk cinayetinin altına imzasını atan ama günün birinde kendi soyunun vicdanında mahkûm olan bir dedeye ilişkin ibret vesikası olarak internette duruyor.
Tarihin her gün silinip, muktedirlerin arzularına göre yeni baştan yazıldığını zannedenler için öğretici bir örnek teşkil edebileceğini umuyorum.
Tamamını okumak isteyenler için yazının internet adresi aşağıda:
Doktorun görevi yaşatmak değilse nedir?
Necdet Şen neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.