Patronsuz Medya

Sencer'in çizgi roman dünyası

Necdet Şen - 1 Temmuz 2001  


Bu havalide yetişmiş galaksi çapında çizgi roman sanatçılarından birisidir; ama ne yazık ki, sanatçılıkla pazarlamacılık apayrı şeyler.

Biz sıradan faniler "sanatçı" diye aslında pazarlamacıları tanıdığımızdan, o en verimli olabileceği yıllarını Aktüel, Leman ve benzeri dergilerde başkalarının yazılarının yanına, altına, kıyısına, bucağına desenler çizerek geçirdi. Bana sorarsanız, New Yorker'da kapak çizmeliydi.

Onun üzerine yazılmış doktora tezleri olmalıydı. Ama yok. Sosyologlarımız topluca tatilde, sanat tarihçilerimiz "meşgul".

Onun renk ve çizgilerinde hiç bir yerden apartılmamış masalsı ve ürkünç bir hassasiyet bulurum. Biçimler kesintisiz akar. Alacakaranlık kuşağı renkleri ve karabasanlarımızdan çıkmış gibi karanlık bakışlı, dalgın, tedirgin, donup kalmış insanlar, ters ışıklar, koyu gölgeler, tek renk çeşitlemeleri, yüzlerin yarısını, bazen çoğunu dışarıda bırakan çerçeveleme tekniği, devrik açılar, klostrofobi duygusu uyandıran, tavanla döşeme arkasında gezinen kamera (göz) zaviyeleri vesaire…

Örneğin, bendeniz çizer müsveddesinin kamera açıları çoğu zaman 1.81 boyunda birinin göz hizasında durur ve nadiren aşağı ya da yukarı kayar. Gerçek hayattaki perspektiflere bağlı kalınmaya çalışılır (o kadarki, hayalimde bir ev tasarlamak yerine, kendi yaşadığım evlerde sığıntı gibi yaşatırım Hızlı Gazeteci'yi), filtre ve farklı mercekler, yapay aydınlatma yoktur, gölgeden kaçınılır. Mekânlar ve insanlar, geceleyin bile her yerden gelen yumuşak bir ışıkla yıkanmış gibidir ve yabancılaştırma etkilerinden de kaçınılır. Bu ne iyidir ne kötü; yalnızca hikâye anlatıcısının öznel tercihine bağlı bir durumdur.

Oysa Sencer, bilerek isteyerek sert ışık kullanır; doğal renklerden kaçınır; tasvir ettiği dünyanın "burası" olmadığını bize asla unutturmaz.

Perspektiflerinde dünyaya çoğu zaman "balık gözü" zaviyesinden bakar; insanlar, binalar, arabalar gözün önünden büyüyüp küçülerek, uzayıp kısalarak geçer gibidir.

Resimdeki klâsikleşmiş oranlara aldırış etmez. Durgun, suskun, bir parça karanlık portreler çizer. Onları, evcilleştirmeye çalışmaz, senli benli kişiler değil, uzaktan geçen, bizimle ahbaplık kurmaktan sarfınazar eden kişilerdir onun figürleri.

Öyküdeki kişiler kameraya (yani bize) bakmaktan kaçınır gibidir, yüzleri bize dönükken bile bire bir ilişki kuramayız; o dünyanın dışarıdan bir izleyicisi olduğumuz alttan alta hatırlatılır.

O insanlara sokakta, vapurda, trende rastlamamız pek olası değildir; yalnızca o çizgi romanın karelerinde var olur ve sayfayı kapattığımızda Sencer galerisinin duvarlarında asılı kalır, ardımızdan gelip gün ışığına karışmazlar.

Uzun yıllar boyunca Gırgır türevi dergilerde, o tezgâhta yetişmiş gençlerle birlikte çalışıp, yine de o mektebin klişelerinden etkilenmemeyi başarmış ender çizerlerdendir Sencer. Fransız kara sinemasının izlerini görürüm onda ve biraz da korku sinemasının ışık gölge oyunlarını. Bir izleyici olarak, sanki nesneler arasında uçarak, süzülerek, sürünerek dolanıyor, ama onlara değmiyor gibidir; yeri ayakta duran normal insanların yanı başı değildir, mantığı da onlarınkinden farklıdır.

Çizgi romanlarının içinden o kadar çok kare çıkar ki büyütülüp duvarlara asılacak, içimdeki üşengeç, kabız, beceriksiz ressama sık sık Sencer'i kıskanırken suçüstü yaparım.

Galiba bendeniz cennet kuşu, bütün o aykırı gibi görünen duruşuma rağmen, fazlasıyla "buraya" aitim, bakış zaviyem sıkıntı verecek kadar "ortalama"; bunu Sencer'in çizgilerine bakarken bir kez daha fark etmiş bulunuyorum.

* * *

Her neyse… Anlamadığım konularda daha fazla ahkâm kesmeyeyim.

* * *

Heey, çizgi roman meraklıları, kitap kurtları! Tommiks'ten başka kuş tanımayan bendeniz bile bir şeyler yazdım bu konularda. Daha ne duruyorsunuz, döksenize siz de eteğinizdeki taşları.

("Uçucu" adlı öyküden bir kare - Öykü: Suat Gönülay - Çizgi: Sencer)

Yorumlar

Harika bir yazı olmuş. Sencer'in çizgilerin çok beğenirdim. Fazla söze gerek yok zaten gerekenleri yazmışsınız. Acaba şu anda kendisi ne yapıyor çok merak ediyorum.

Ali Düzgün - 27 Ağustos 2007 (12:29)

Şahin hakkında güzel bir yazı, onun sınıf arkadaşı (orta okul) olarak çok hoşlandım.

Ona ulaşabiliyorsanız benden bahsedin.

Oğuz Şahin - 21 Kasım 2008 (20:34)

Acaba Sencer'in işlerini toplu halde görebileceğim bir internet sitesi, herhangi bir yayın veya bunların dışında bir mecra var mı?

Akın Candemir - 21 Ekim 2009 (20:25)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

312
Derkenar'da     Google'da   ARA