Taraf gazetesi birbiri ardına ses getiren haberler patlatıyor. Özellikle de dünkü manşet haber tüyler ürperticiydi.
Acısı daha henüz içimizden silinmemiş olan Dağlıca baskınında şehit olan 12 evlâdımızın hangi koşullarda ölüme gittiklerini bilmek, bir kez daha ve çok daha derinden yaralıyor bizi.
Ara başlıklara bakmak bile yeterli bunu anlamak için:
Bölükteki asker ve nöbetçi er sayısı azaltılmış.
Mevziler neredeyse boşaltılmış.
Askerlerdeki el bombaları bir nedenle toplatılmış.
Askerlerin nöbet bekledikleri yerler kabak gibi aydınlatılmış.
Komutanlara izin verilmiş.
O noktaya baskın yapılacağı haftalar öncesinden öğrenildiği ve iç yazışmalarla belgelendiği halde, o çocuklar neredeyse yalın ayak başı kabak oraya gönderilmiş.
Dahası, silâhların bazıları çatışma sırasında tutukluk yapmış.
Bu yetmezmiş gibi, çatışma başladıktan sonra talep edilen helikopter desteği de verilmemiş.
Ve cephaneleri tükendikten sonra düşmanının eline düşen çocuklara çıkartılmış fatura.
İnsan tüm bunları arka arkaya okuyunca, aklına üşüşen ürkütücü ihtimallerle baş etmekte zorlanıyor.
Yoksa?
Tüm kalbiyle bunun kötü bir düş olduğuna inanmak istiyor insan.
Taraf'ın neredeyse her manşet haberinden sonra aynı senaryo tekrarlanıyor; Genelkurmay hemen kendi web sitesinden zehir zemberek ifadelerle haberi yalanlıyor.
Ama kapı gibi belgeler saçılıyor ortaya ve bizim paşalarımız yaptıkları her sert yalanlamadan sonra bir kez daha mahçup duruma düşüyorlar.
İlginç bir ülke bu; memleketin en güçlü kurumunun bir romancıyla ağız dalaşına girdiği ve her seferinde yazardan "edepli konuşun" uyarısı aldığı bir ülke.
Galiba bir dönemin sonuna gelindi. Bu sancı ondan olabilir.
Bundan sonrasının neye benzeyeceğini ise hep birlikte izleyeceğiz.
Umarım olabilecek en az zararla atlatabilir bunu Türkiye.
2008'ın ortalarında yazılmış bir yazı. Onlarca olay daha oldu aradan geçen şuncacık zaman içerisinde ve her seferinde taraflar arasında aynı manzara tekrarlandı. Herkes belgesi kadar konuşur ve araya girmek kimsenin haddine düşmemiş. Fakat benim anlamakta zorlandığım ve bir türlü isim bulamadığım durum, çok küçük bir umut dahi olsa, terörün bitme ihtimali belirince, neredeyse milletin tamamının takındığı topyekûn tavırdır. Galiba biz bu teröre feci alıştık ve onsuz önümüzü görememekten korkar hale geldik. Sizin, yazılarınızda sıkça atıfta bulundugunuz Freud hazretlerinin, "bilmem ne sendromu" diye halet-i ruhiyemizi şak diye açıklayacak (yine sizin deyiminizle) hadisleri vardır ya mutlaka, kim araştıracak şimdi. Asimetrik bir yorum olmadığına iyice kanaat getirdikten sonra noktalıyorum.
Muzaffer Terzi - 19 Aralık 2009 (00:55)
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.