Patronsuz Medya

Dağlıca Baskını ve Taraf'ın yayıncılığı

Necdet Şen - 24 Haziran 2008  


Taraf gazetesi birbiri ardına ses getiren haberler patlatıyor. Özellikle de dünkü manşet haber tüyler ürperticiydi.

Acısı daha henüz içimizden silinmemiş olan Dağlıca baskınında şehit olan 12 evlâdımızın hangi koşullarda ölüme gittiklerini bilmek, bir kez daha ve çok daha derinden yaralıyor bizi.

Ara başlıklara bakmak bile yeterli bunu anlamak için:

Bölükteki asker ve nöbetçi er sayısı azaltılmış.

Mevziler neredeyse boşaltılmış.

Askerlerdeki el bombaları bir nedenle toplatılmış.

Askerlerin nöbet bekledikleri yerler kabak gibi aydınlatılmış.

Komutanlara izin verilmiş.

O noktaya baskın yapılacağı haftalar öncesinden öğrenildiği ve iç yazışmalarla belgelendiği halde, o çocuklar neredeyse yalın ayak başı kabak oraya gönderilmiş.

Dahası, silâhların bazıları çatışma sırasında tutukluk yapmış.

Bu yetmezmiş gibi, çatışma başladıktan sonra talep edilen helikopter desteği de verilmemiş.

Ve cephaneleri tükendikten sonra düşmanının eline düşen çocuklara çıkartılmış fatura.

İnsan tüm bunları arka arkaya okuyunca, aklına üşüşen ürkütücü ihtimallerle baş etmekte zorlanıyor.

Yoksa?

Tüm kalbiyle bunun kötü bir düş olduğuna inanmak istiyor insan.

Taraf'ın neredeyse her manşet haberinden sonra aynı senaryo tekrarlanıyor; Genelkurmay hemen kendi web sitesinden zehir zemberek ifadelerle haberi yalanlıyor.

Ama kapı gibi belgeler saçılıyor ortaya ve bizim paşalarımız yaptıkları her sert yalanlamadan sonra bir kez daha mahçup duruma düşüyorlar.

İlginç bir ülke bu; memleketin en güçlü kurumunun bir romancıyla ağız dalaşına girdiği ve her seferinde yazardan "edepli konuşun" uyarısı aldığı bir ülke.

Galiba bir dönemin sonuna gelindi. Bu sancı ondan olabilir.

Bundan sonrasının neye benzeyeceğini ise hep birlikte izleyeceğiz.

Umarım olabilecek en az zararla atlatabilir bunu Türkiye.

Yorumlar

2008'ın ortalarında yazılmış bir yazı. Onlarca olay daha oldu aradan geçen şuncacık zaman içerisinde ve her seferinde taraflar arasında aynı manzara tekrarlandı. Herkes belgesi kadar konuşur ve araya girmek kimsenin haddine düşmemiş. Fakat benim anlamakta zorlandığım ve bir türlü isim bulamadığım durum, çok küçük bir umut dahi olsa, terörün bitme ihtimali belirince, neredeyse milletin tamamının takındığı topyekûn tavırdır. Galiba biz bu teröre feci alıştık ve onsuz önümüzü görememekten korkar hale geldik. Sizin, yazılarınızda sıkça atıfta bulundugunuz Freud hazretlerinin, "bilmem ne sendromu" diye halet-i ruhiyemizi şak diye açıklayacak (yine sizin deyiminizle) hadisleri vardır ya mutlaka, kim araştıracak şimdi. Asimetrik bir yorum olmadığına iyice kanaat getirdikten sonra noktalıyorum.

Muzaffer Terzi - 19 Aralık 2009 (00:55)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

291
Derkenar'da     Google'da   ARA