"Sevmem" ya da "nefret ederim" gibi zehirli kelimeleri sözlüğümden kazıyıp atalı uzun yıllar oldu.
Düşünürüm ki, ayinesi Söz'dür kişinin. Farkına varmasa bile kişi kendi ağzından çıkan sözle beslenir.
Ana rahmindeki bebek misali, içinde yaşadığı deryaya pisleyen yine o deryayı içmek zorunda kalır.
* * *
Her ne kadar biz ağzımızdan çıkan kelimeleri kafamızdaki düşüncelerin bire bir yansıması sansak da, pek öyle değildir aslında.
Demiryolu makası gibi rotamızı belirler kelimeler. Seçtiğimiz kelimelerin gösterdiği yöne doğru ilerleriz.
O nedenle de "nefret ediyorum", "lânet okuyorum" gibi hınç dolu ifadelerle şiddeti mahkûm ettiğimizi sansak da, alttan alta şiddeti meşrulaştıran bir tutumu beslemiş oluruz.
Kucağında bebesiyle gezintiye çıkmış masum insanları "nasıl yaparsam daha çok kişiyi öldürürüm" diye planlar kurarak bombalı tuzaklara çeken insanımsılarla nefret yarışına girmenin manası ne?
Zaten terörün bir amacı da bu değil mi?
* * *
Bir şeylerden nefret etmek, aslında kişinin kendi içinde dönüp duran saldırgan dürtülere yaktığı yeşil ışıktır.
O saldırganlık ki, muhatapsız kaldığında bumerang gibi geri döner.
Kendi nefretimizle vuruluruz.
Nefret eden insan, foseptik yüklü vidanjörler gibi içindeki zehirli atıklarla dolanır durur ortalıkta. Taşıdığı nefretle, bizzat kendi vicdanını çürütür.
Kişi kendisini "nefret, lânet, hiddet, kin, husumet" ve benzeri kavramlar yardımıyla ifade ettikçe, hem kendi algılarını hem de içinde yaşadığı deryayı kirletecektir.
Hep birlikte soluduğumuz manevî iklimi sertleştiren, sinirleri geren, kişileri yabancılaştıran bir tuzaktır nefret söylemi.
Nefret eden insan, içinde uyuyan kötülüğü büyütür.
* * *
Olaylara, nesnelere, bireylere yönelik düşmanca ifadeler, aslında o şeylerin içimizde uyandırdığı korkunun dışavurumudur.
Asıl amacı bu Korku duygusunu ve onun en güçlü türevi olan Nefret'i açığa çıkarmak olan Terör, bilinçsizce başvurulan bu nefret söylemi sayesinde amacına bir adım daha yaklaşmış olur.
* * *
Çoğu kez herhangi bir terör saldırısında o ülkenin en üst düzey yöneticilerinin ve kanaat önderlerinin verdikleri ilk tepki "nefretle kınamak" oluyor.
O zaman da dünyayı televizyon ekranından seyreden birey, her saldırıdan sonra yapılan bu açıklamalara bakarak, sahiden de korkulacak bir durumla karşı karşıya olduğu kanaatine varıyor.
Çünkü biliyor ki insan ancak en çaresiz anlarında haykırır.
Ve en güçlü zannettiği kişiler, sıradan insanlar gibi korkmakta ve haykırmaktadır.
* * *
Gücü en dolaysız yansıtan ifade, kabul etmek gerekir ki, ortalığın en fazla toza dumana bulandığı zamanlarda bile istifini bozmayacak kadar özgüven yansıtan sağlam bir duruştur.
Gürültüye pabuç bırakmayacağını tavırlarıyla belli eden kişi saldırıya uğrama ihtimali en düşük olan kişidir aynı zamanda.
Sanırım bu model, toplumlara da uyarlanabilir.
* * *
İsterdim ki aklımızı -ve bizi- yönetenler her terör eyleminden sonra ortalığı bedduaya ve lânete boğmak yerine, bir yenilmez armada özgüveniyle çıksın karşımıza ve "merak etmeyin" desinler, "duruma hakimiz".
Belki o zaman her gün bir kez daha dünyanın batmakta olduğuna inandırılmaya çalışılan biz küçük insanlar, ekran karşısında dehşet duygusuyla donup kalmak yerine "korkacak bir şey yok, biz bu sorunların üstesinden geliriz" diye düşünebiliriz.
* * *
Sanıyorum ki, korkmaktan vazgeçtiği zaman toplumun yaratıcı enerjisi de usul usul ortaya çıkacaktır.
Yazının içeriği mesajı güzel, vurgulayıcı cümlelerle meramınızı iyi dile getirmişsiniz ama şu son bölüm, yani "bizi yönetenler, 'merak etmeyin, duruma hakimiz' deselerdi" bölümü sizce ne kadar gerçekçi bir demeç olurdu? İstemek gerçekleri değiştirmiyor ne yazık ki. Sizce böyle söyleseler bile halk inanır mıydı? Şahsen beni ikna edemezdi böyle bir söylem ve yüreğime su serpemezdi böylesine bir polyannacılık.
Sedef - 14 Eylül 2009 (04:29)
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.