Seksenli yıllar biz Rock tutkunlarına sorarsan müzikal sefaletin diğer adıdır.
Ama tabii her dönemde yeni bir genç kuşak yetişiyor. Dans etmeye göz süzmeye ihtiyaçları var. Onlara da tempo tutacak oralarını buralarını oynattıracak hoppidik zuppidik bir şeyler lâzım.
Disko Müzik tam da bu lüzumsuz hiperaktif arzuya hitap eden ve bence fazlasıyla mamulât tadında olan bir şeydi zamanında. Ben almadım, alana da mani olmadım.
Öylesine değindim zaten bu mevzuya. Lâfı döndürüp dolaştırıp kimbilir nerelere getiririm artık hiç belli olmaz.
Yetmişli yıllarda parlamaya başladı bu Boney M grubu. Rock'ın kendini tekrarlamaya başladığı ve Disco müziğin yükselişe geçtiği 1975 ve sonrasında.
Üç tane çok esmer kız (tabii ki incecik dal gibi) ve bir tane de gene çok esmer oğlan (pek atletik) sahnede cıstak bir müzik eşliğinde ter ter tepiniyor, gençleri mest ediyordu.
Buydu Boney M dedikleri fenomen.
Bir süre esti savurdu ve zamanla ilk günlerindeki ününü kaybetmeye başladı. Gün oldu, piyasada esamisi okunmamaz oldu.
Sonra gazetelerde kıraat eyledik ki, meğer bu Boney M aslında sadece bir tür sahne gösterisiymiş. Yani aslında stüdyo müzisyenleri tarafından yapılan bir müzikmiş o cıstak cıstak ve sahnedeki o koyu esmer gençler sadece müziğin üstüne ağız oynatıp tepinen dansçılarmış.
Derken seksenli yıllara gelindi. Yani şu zevk fıkarası yıllara. Birazcık ABBA, biraz Selâmi Şahin, Ümit Besen, Ferdi Özbeğen, az biraz Zülfü-Mülfü, üstüne bi tutam Bee Gees, Belinda Carlisle, Pet Shop Boys falan.
Zaten müzik dinleyecek hal mi kalmış bizim millette? Adı Kenan diye başlayan bir komedyen var ve her gün bir başka kentte sahne alıp stand up komedi yapıyor, ona gülüyoruz acı acı.
Derken Milli Vanilli diye bir ikili çıktı piyasaya. Gene iki esmer oğlan. Fakat nasıl demeli, ikisi de biraz "oğlan" tipli.
Onlar da diskocu. Hiç ilgimi çekmediler.
Zaten bir süre sonra onların da foyası meydana çıktı. Meğer Milli Vanilli de aynen Boney M gibi stüdyoda kaydedilmiş şarkıların üstüne playback yapan dekor mahiyetinde bir şey değil miymiş?
Yani stüdyoya girip şarkıları söyleyenler başka, sahneye çıkıp o kaydın üstüne dudak kıpırdatarak şarkı söylüyormuş gibi yapanlar başka.
Meğer bu iki kurmaca müzik grubunun bir ortak noktası daha varmış. Her ikisi de Frank Farian adında bir müzik yapımcısının cinliği sonucunda ortaya çıkan ve ticarî açıdan getirisi olan iki projeymiş.
Geldik bugüne. Spor müsabakalarına hiç merakım olmadığı için izlememiştim. Meğer bu günlerde Çin Halk Cemahiriyesi'nde başlayan Olimpiyat darphanesinin açılışında şarkı mı marş mı ne okuyan dünya tatlısı minik kız varmış ve o da aynen yukarıda anlattığım türden bir pazarlama stratejisiymiş.
Yani kendisi kadar güzel olmayan bir başka çocuğun söylediği şarkının üzerine ağız oynatmakla görevli minik bir propaganda maskotu.
Aferin Çin'e. Yani şirketi yönetenlere.
Ben o memleketteki müesses nizamın zamanında eskizleri Hazreti Mao tarafından çizilen üniformalı tektip vatandaş prototipinin bir milyar tane klonlanmasından müteşekkil dev bir üretme çiftliği zannediyordum.
Meğer yanılmışım.
Meğer orası da Boney M ve Milli Vanilli türünden fason imalât yapan bir atölyeymiş.
Tamam, peki. Çin de nihayetinde bir markadır ve onun yönetim kurulu da bu markayı türlü çeşitli reklam hileleriyle pazarlamak isteyebilir.
"Kapitalizm zaten böyle bir şey" diyecekler o kadar da haksız sayılmazlar yani.
Fakat, merak ettiğim bir şey var.
Açılış seremonisinin simgesi olan minik kız çocuğu cinliğinin altında yatan sosyolojik olgu nedir?
Çocuklara duyduğumuz masumane sevgi mi?
Peki ama biz çocuklarımızı biraz yamuk olsalar sevmez miyiz?
O halde neden bu tarz reklam faaliyetlerinde ille de güzel bir kız çocuğu sokulur gözümüze?
Madem açtık konuyu, bir soru daha: Neden kanunlar 18 yaşından küçük gençlerin evlenmesini bile izne bağlarken, mayo reklamlarında şurda burda 13-14 yaşındaki kızlar birer afeti devran misali sereserpe kumsallara yatırılır?
Güzellik fetişizmi midir bu?
Dozu ayarlanmış bir sübyan pornosu mu?
Yeni binyılın müjdelediği tek-tip-insan modelinin habercisi mi?
Böyle bir tercihin böyle küresel bir etkinlik üzerinden gözümüze sokulmasını nasıl yorumlamalıyız?
Bundan sonra gazetelerde "minik çıtırcan cep harçlıklarını biriktirdi, estetik ameliyatla burnunu düzelttirdi" türünden haberler de okur muyuz?
Bu nasıl bir dünya tasavvurudur öğretmenim? Aklım şaştı.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.