Aziz Nesin'in ya da Charles Bukowski gibi yazarların öykülerini okurken insan elinde olmadan yazar kendi başından geçenleri bire bir anlatmış duygusuna kapılır.
Yazarın öyküde birinci tekil şahıs üzerinden nakletmesi ve gerçek hayatta zaten olabilecek türden şeyler anlatmasıdır.
Günün birinde okur bir biçimde yazarla karşı karşıya gelince onun aslında öyküdeki kişi olmadığının farkına varır ve belki kendini bir parça aldatılmış gibi hisseder.
Oysa bu bir anlatım tekniğidir. Okurun öykü ile özgeçmiş arasındaki farkı ayırt edebilmesi gerekir aslında.
- "Abi sen kendini mi çiziyosun?"
Hızlı Gazeteci Cumhuriyet gazetesinde yayınlandığı yıllarda gazetenin formatı gereği kahramanın isminin yanında çizerin adı da yer aldığından, o köşede kendi hayat hikâyemi anlattığım ve tipimin de tıpatıp öyle olduğu zannedildi.
Herhalde çoğu sanatçının isteğidir bu; yani eserinin şöhretinin kendi adının çok önüne geçmesi. Kâğıt üstünde ete kemiğe bürünmüş düşsel bir karakterin ve ona giydirilen kurgulanmış öykülerin bu kadar 'gerçekmiş' gibi algılanması kimin hoşuna gitmez?
- " Ayy, bu muymuş?"
Zaten pek fazla röportaj vermeyen, ekrana çıkmayan ve fotograf çektirmemek için ayak direten biri olarak bu minik şehir efsanesini bugüne kadar koruyabilmiş olmaktan memnunum.
Ne var ki gazete köşelerinden cüz cüz ayet indirmeye başladığınızda adınızın yanına fotografınızın da iliştirilmesine boyun eğmek zorundasınız. Adet böyle.
Diğer yandan, özellikle kadın okurların yüzünde görmeyi kanıksadığım "ayy, bu muymuş?" ifadesini pek özleyeceğimi sanmıyorum.
* * *
Necdettin Efendi'yi tanıyalım
Falan tarihte falan şehirde doğdu. Falan Hanım'la Filan Bey'in oğludur. Boyu şu kadar, kilosu bu kadar, gözleri şu renk. Falan falan falan okulları bitirdi, fişmekan okulu yarıda bıraktı. Boy boyladı soy soyladı, depreşti, duruldu. Şu şu şu tarihlerde bu bu bu ödülleri aldı, ödüllerin nakit olanlarını cebine, biblo olanlarını çöpe attı. Muhtelif gazetelerde ve dergilerde yazdı çizdi hicvetti. Hakkında şu şu şu makaleler yazıldı, bu bu bu dedikodular edildi. Mutlu. Münzevî. Dört kedi babası.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.