Patronsuz Medya

Uygar Dünya bize ihanet etti!

Necdet Şen - 6 Mayıs 2003  


Valla gaste-maste okumuyorum. Bizde yalan yok. Geçenlerde bizim Ali ve Fuat'la ormanda pikniğe gitmiştik, Ali ateş yakalım diye yanında bir tomar gazete getirmiş.

Çakmak taşlarını birbirine vurarak ateş yakmaya çabalarken fark ettim, yazılardan birinin yanına tükenmez kalemle tarih atmış. Şeytan dürttü, manitalar kır sofrasını kuradursun ben bir çırpıda makaleyi okuyuverdim.

Sözkonusu makale, Vatan gazetesinde köşe yazıları yazan dünya çapında sanat ve kültür elçimiz Zülküf Livaneli'ye aitti. Her ne kadar onun dört buçuk oktavlık bas-bariton sesini ve Tom Jones'u bile hasetinden çatlatacak şan tekniğini herkes gibi için için kıskansam da, bu yazıyı örnek olarak seçmiş olmamın husumet duygusuyla zerre kadar ilgisi olmayıp, piknikte tesadüfen karşıma çıkmış olması dışında hiç bir özel nedeni yoktur. Güzide basınımızın neredeyse her sütununda her gün (papağan gıdası mahiyetinden) buna rahmet okutacak lezzete inciler yayınlandığını az çok bilenlerdenim.

Şahsen tanışma şerefine nail olamadığım ve dolayısıyla tüm dünyayı aydınlatabilecek akım şiddetindeki muazzam beyninden feyz alamadığım sayın Livaneli'ye olan gıyabî hayranlığımı burada belirterek sözünü ettiğim yazıyı değerli yorumlarınıza sunuyorum:

* * *

Oh be! Nihayet Türkler geldi!

Zülküf Livaneli - 4 Mayıs 2003 (Vatan)

Yorumlar

Aydınlanmacı, modernleşmeci, Anadolu kültürü meftunu, müzisyen, yazar, sinemacı, politikacı, hem Atatürkçü ve hem de Solcu, "Aydın" lığı Batıdan tasdikli ve de icazetli bu seçkin insan tam Unesco Genel Sekreterliğini kapmak gibi büyük bir parsanın hayalîyle yaşarken, hangi mendabur eldir bilinmez tekerine taş koyuvermiş. Devlet-i Alî yetkilileri bu büyük değeri göz göre göre aday göstermemişler veya adaylığını desteklememişler, tam bilemiyorum.

Kaldı yıkık hayalleriyle, kadir kıymeti bilinmemişlik ve ihanet uğramışlık duygularıyla baş başa.

Bu memleket böyledir işte, Batı'dan icazetli ve Batıya meftun kendi aydınının kıymetini bilmez; lâkin aynı adamı Batılılar el üstünde tutar.

Kâmuran Kızlak - 26 Eylül 2009 (09:45)

Sanat güneşi Zülküf Bey'i tanımanın en iyi yollarından biri, her halde Yağmur Atsız okumaktan geçer.

Bakınız neler diyor üstad Yağmur Atsız sanat güneşimiz için:

"12 Eylül 1980 Gecesi Zülfü Güney Fransa'da değil benim Köln'deki evimdeydi. Fransa'ya bir hafta sonra gidip yine dönmüşdür. Zâten o sıralar yılın birkaç ayını bizde geçirirdi. Hattâ rahat çalışabilmesi için ona binâ içinde ayrı bir oda tutup döşemişdim. "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" adlı ilk romanını da orada yazmaya başlamışdır."

Zülfü Stuttgart'a belki geçerken uğramışdır. Karargâhı Köln'dü. "Günlerimiz" deki bestelerin çoğu orada ortaya çıkmışdır.

Avrupa'ya 12 Eylül'den sonra sığındığı da yalandır. 1972'de gelmişdi. 12 Eylül'den sonra döndü ve bir halt olmadı. Ben yedi yıl giremedim. Burada da târihi tahrîf ediyor.

Kaldı ki "Günlerimiz" Paris/Clichy'de 1980 Nisanı'nda, yâni Darbe'den beş ay önce kaydedilmişdir. Orada yalnızca Tülay German ve Rahmetli Erdem Buri yokdu, ben de vardım. Bütün kayıdlarda!

Bestelenen şiirlerimden tek kuruş te'lîf ücreti almadım o da başka!

Sosyalizm sağ olsun!

Zülfü'yü Alman televizyonlarına (ZDF ve WDR'ye) ilk üç kere çıkaran da ben'im. Yoksa kimsenin dikkatini mikkatini çekdiği yokdu. Hattâ ilk program yayınlandığı gece parkda gezinirken "Bunu hiç, ama hiç unutmayacağım!" diye boynuma da sarılmışdı.

Unutmadığı belli oluyor.

Ya bir de unutsaydı!

Bir Vak'a: Zülfü Lîvâneli (Yağmur Atsız - Star)

Maria Faranduri - 28 Aralık 2010 (16:45)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

56
Derkenar'da     Google'da   ARA