Karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan You Tube video paylaşım sitesi sayesinde "erişime engelleme" adı verilen hukuk komedisiyle milletçe tanışmış olduk.
Aslında bu site yasaklama (ya da karartma) ayıbı You Tube karartılmadan çok önce de vardı. Ama nihayetinde "devletimizin bekasını" ilgilendiren konularda ve zaten pek fazla kimsenin haberdar olmadığı sitelere karşı yapıldığından kıymetli gündemimizi pek meşgul etmiyordu.
"Müesses nizama karşı hain emeller içinde olan" o tarz web sitelerinin bir anda kayıplara karışması niçin sorun olsundu ki? Devlet millet meseleleri söz konusu olduğunda her türlü yasak kararına kuzu kuzu boyun eğen bir ırkın ahvadıydık ne de olsa.
* * *
Kimbilir hangi sitenin herhangi bir sayfasındaki -belki muhbir ve yargıç dışında- hiç kimsenin haberdar olmadığı bir ayrıntı yüzünden siteler bazen tek tek bazen topluca ortadan yok oluyor.
Tek bir yaprağa kafayı takıp tüm ağacı kesmek gibi veciz bir yaptırım bu.
Aklı başındaki insanlar istedikleri kadar "site kapatmak çözüm değil, dünyaya rezil oluyoruz" desinler, bizim vazifeşinas yargıçlarımız bu ayıbı "yüce Atamız'la ilgili hakaret içeren yayınlar vardı, ben de kapattım" gibi asil gerekçelerle savunabiliyor.
Peki, Atatürk'e hayvan postu giydirmeyi ironi zanneden birkaç tane densiz velet yüzünden internetten kocaman bir uzvu kesip çöp tenekesine atmak caiz midir hocam?
Avrupa Birliği'nin kapısında bekleyip duran koskoca Türkiye'nin despot rejimlerle yönetilen Güney Kore ve Suudî Arabistan'la aynı ligde yer alması bu millete reva mıdır?
Alnına konan sineği tabancayla vuran Temel benzeri pratik çözümler üreten bir adalet camiamız olduğundan mı acaba bu yasaklar?
Şu an itibariyle bir sürü değerli içerik kendisiyle aynı alan adı (domain) altında bulunan bir tek sayfadaki belki bir tek cümle ya da video yüzünden ulaşılamaz durumda.
Yargıç ve savcıların bu konulara daha geniş açılı bakabilmesi gerekmez miydi?
* * *
İnterneti çöplüğe dönüştüren ve çalıntı içerikle yayın yapan vampir yayınlara hiç bir şey yapılamazken, kabağın kullanıcı tabanlı portalların başına patlaması bize özgü bir çelişki. İnternetin neyin nesi olduğunu pek kavrayamadığımızın da bir vesikası aynı zamanda.
Büyük emeklerle hazırlanıp yayına konan web sitelerinin kaderinin teknik bilgisi kıt kişilerin iki dudağının arasında olması, bu çaptaki bir ülkeye hiç yakışmıyor.
* * *
Şuna inanıyorum ki, doğruluğu tartışılabilir nedenlerle karartılan bir web sitesinin açılması için illâ resmî başvuru beklenmemesi, kapatmak kadar açmanın da o kararı veren hukukçunun sorumluluğunda olması gerekir.
Niçin tüm site (hatta siteler topluluğu) bir tek cümle yüzünden mahkûm edilsin ki?
Dünyada pireye kızıp yorgan yakan aptal bir millet olarak tanınmak istemiyorsak, ama ille de yasaklamak gibi millî reflekslerimize de ket vuramıyorsak, tüm alan adını karartmak yerine bu uygulamayı sadece "muzır" sayfayla sınırlamak daha ince bir çözüm yolu olurdu.
Ayrıca, kapatılması istenen web siteleri, eğer yurt dışında değilse, çoğunlukla büyük kentlerimizdeki servis sağlayıcılarından yayın yapıyorlar. Çoğunun da vergi levhası var, adresi belli.
Bu gerçek de göz önünde tutularak, İstanbul ve Ankara gibi metropollerden başlayarak tüm Türkiye'de İnternet ile ilgili konulara bakan ihtisas mahkemelerinin acilen kurulması gerektiğini düşünüyorum.
İnternet suçlarına mutlaka konunun uzmanı savcı ve yargıçlar bakmalı.
* * *
Eğer bu yol kısa vadede kolay olamayacaksa, hiç değilse her adliye binasında interneti ortalama kullanıcı düzeyinde bilen hakim ve savcılar bulundurulabilir.
Olmadı, yaşına ve meslek kıdemine bakılmaksızın her adliye mensubuna internetle ilgili temel bilgiye sahip olmalarını sağlayacak seminerler ve kurslar verilebilir.
Oysa, internetle ilgili şikâyetlerin çoğu büyük metropollerdeki adliyelere yapılırken, bu kentlerimizde ekseriyetle emekliliği yaklaşmış yaşlı hakim ve savcılar görev yapıyor.
Yaşı kemale ermiş ve emeklilik günlerinde yerleşeceği sahil kasabasının hayaliyle gün sayan hakim ve savcıların o saatten sonra "bir de şu interneti öğreneyim" diye hevesleneceklerini pek sanmıyorum.
* * *
Tabii kabahati sadece "kanun yasakla diyor" diyerek kolayına kaçan hakime ya da ihbarı değerlendiren savcıya yüklemek de meseleyi tam açıklamıyor. Bu konuda çözüm üretme yolunda somut adım atmayan herkesin yaşanan bu karmaşaya kendince katkısı var.
Apar topar çıkartılmış ve "bilişim suçu" kavramını muğlak bir dille tanımlayan mevcut yasayla bunun gibi daha çok yol kazası yaşarız.
Bu yasanın tekrar gözden geçirilmesi ve elektronik ortamda suç olanla olmayanın çok daha net ve incelikli bir dille tanımlanması gerekiyor.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.