Merdivenlerde bir bağırtı bir telâş. Ne oldu diye dışarı çıkınca anladım. İffet Teyze'nin evine hırsız girmiş. Konu komşuyu yardıma çağırıyor.
Kahramanım ya yalınayak dışarı fırladım.
Ama hırsız çoktan gitmiş. Zaten hiç bir şey de çalmamış. Yoklamış sadece.
Giriş katında oturuyor İffet Teyze. Doksan yaşında, yalnız yaşayan canayakın bir ihtiyar.
Anlatıyor.
"Balkonda oturuyordum. Karnım acıktı. Gittim mutfakta bir şeyler ısıttım, koydum tepsiye geri döndüm ki… Anam! Salonun ortasında zebellâh gibi bir adam!"
Çok heyecanlanmış tabii. Hatta çok korkmuş. Ama gene de sert bir ifadeyle "ne arıyorsun sen burda" diye sormayı ihmal etmemiş.
Adam İffet Teyze'yi karşısında görünce işi yüzsüzlüğe vermiş.
"Sus, hırsız girdi, onu yakalamaya çalışıyorum."
Yerdeki terliklerden birini eline alıp evi dolaşmaya başlamış. Güya hırsız arıyor.
İffet Teyze sertleşmiş.
"Yerleri yeni sildim, basma çamurlu ayakkaplarınla!"
Hırsız duymazlıktan gelmiş.
"Yok bu evde hırsız mırsız! Çabuk çık dışarı! Çık diyorum!"
Adam gene de dinlememiş, tek tek dolaşmış odaları, dolap arkalarına falan bakmış.
"Orada hırsız ne arasın? Çık evimden! Polis çağırırım!"
Sonunda yatak odasında İffet Teyze'nin el çantasını bulmuş adam. Fakat peşi sıra dolanıp azarlayan yaşlı kadını gırtlaklamakla çekip gitmek arasında kararsız kalmış olmalı ki, elindeki çantayı hırsla fırlatıp evi terketmiş.
Ortada vukuat yok ama gene de telefon edip polis çağırdım. Suç oluşmadıysa bile ortalıkta bir hırsız dolanıyor demek ki. En azından eşkalini alırlar.
Birazdan iki tane genç polis geldi.
"İffet Teyze, bu adamın eşkalini memur beylere tarif eder misin?"
"Görsen hırsız demezsin. Çok yakışıklıydı."
"Boşver şimdi yakışığını. Boyu ne kadardı meselâ? Uzun muydu?"
"Aslanlar gibi."
Ayağa kalktım. "Benden uzun mu?"
"Uzun. Dedim ya. Aslanlar gibi. Çok yakışıklı."
Polis yazdı: "Boy, bir seksen beş."
"Kilolu muydu zayıf mıydı? Yüz hatları nasıldı?"
"Çok yakışıklıydı."
İffet Teyze takılmış adamın yakışıklılığına. Başka bir şey söylemiyor.
Büyük usta Sempé'nin bir karikatürünü hatırladım.
Kentin ortasında bir cinayet işlenmiş. Ceset yerde. Olayın tek görgü tanığı olan yaşlı bir kadına polis katilin eşkalini soruyor. Yaşlı kadının verdiği tarif, katilinin kazağının örgü modeli.
Bu durum da ona benziyor.
Televizyon bir formatlama cihazı. Bütün gününü ekran karşısında geçiren ev kadınları, yaşadığımız dünyaya ilişkin tüm algılarını televizyon dizilerinden ediniyorlar. Dizi filmcinin mantığı toplumun mantığı oluyor.
Bu dizilerde de tüm erkekler aslan tüm kızlar sülün gibi. Tüm konutlar villa. Tüm arabalar son model füme camlı siyah cip. Tüm hikâyeler aşk meşk cinsel cazibe ekseninde dönüyor.
Öyle olunca da doksan yaşındaki İffet Teyze bile evine giren hırsızın sadece yakışıklılığına odaklanıyor. Algıda seçicilik mi desem bilemiyorum.
Neyse ki kapıcının kızı da görmüş aynı kişiyi. "Nasıldı eşkali" dedim, o tarif etti.
Benden daha uzun ve daha yapılı, esmer, kirli sakallı, beyaz gömlekli, kot pantalonlu, ayağında mavi çizgileri olan spor ayakkabı giyen biriymiş. Yakışıklıymış hakikaten de.
"Görsen hiç hırsız demezsin, artist gibiydi" diye atıldı gene İffet Teyze.
Polis memurları güldü.
"İffet Teyze" dedim, "eskidendi o dilenci gibi görünen hırsızlar. Açlıktan ölmemek için çalarlardı. Şimdi devir değişti, bu iş cazip bir meslek oldu. Hırsızın kazancı iyi, tabii ki şık giyinecek. Hatta belki üniversite mezunu bile olabilir."
Heyecanla "yok daha neler" dedi İffet Teyze.
Polisler gene güldü.
İffet Teyze yakışıklı bir gencin kötü bir iş yapacağına katiyen inanamıyor. Ona göre tüm yamuk işleri Erol Taş tipli adamlar yapar. Güzel kızlarla yakışıklı oğlanlar sadece aşık olur buse verirler. Hepsi namusludur.
Güzellik Fetişizmi tüm ölçüleri kendine uyduruyor. Artık neredeyse siyasî mesajlar bile cinsel çekicilik üzerinden veriliyor.
En ciddi gazetelerdeki en ciddi yazı dizilerinde kimbilir hangi yabancı moda dergisinden kesilmiş fotograflar. Belli ki stüdyoda çekilmiş ve belli ki oğlan da kız da profesyonel manken. Konu alkolizm de olsa, cinsel soğukluk da olsa, göğüs kanseri de olsa, haberin yanına konan resimde mutlaka lokum gibi bir üftade aranıyor.
Televizyonlarda dünyanın en ciddi meselesi tartışılırken bile, eğer stüdyoda eli yüzü düzgün bir kız varsa kamera konuşmacıdan çok o kızı gösteriyor.
Artık muhabirler, köşe yazarları, spikerler, sunucular, hatta haber müdürleri eski güzellik kraliçeleri ya da magazin yıldızları arasından aranıp bulunuyor.
Böyle bir dünyada yaşıyoruz artık.
Varımız yoğumuz sağımız solumuz ambalaj sanayii.
Bilemedik işte, meğer dünyaya yakışıklı bir oğlan ya da -en iyisi- güzel bir kız olarak gelmek varmış.
Bir dahaki sefere o da olur inşallah.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.