Patronsuz Medya

Göster kızım femenlerini… Hey maşşallah!

Necdet Şen - 16 Kasım 2013  


Bir yerlerini cümle alemin içinde fora etmenin adına sizin gençliğinizde "teşhircilik" derlerdi, şimdi biz ona "femen" diyoruz şekerim, bilmiyorsan öğren.

He valla. Yaşlanıyoruz yaşlanmasına da, gönül her daim genç kalıyor. O nedenle mi bilmem, böyle muhteşem protesto yöntemlerine her bakışımda, zihnimde bir şavkıma oluyor, memelerden taşan felsefî derinlikten gözümü alamıyorum.

Kabul etmek lâzım, toplumsal meseleleri bir yerlerini açarak protesto etmek dahiyane bir buluş. Bizim kuşak bu kadar yaratıcı olamadığı için, akranlarım gece karanlığında duvarlara "kahrolsun faşizm, tek yol devrim" falan yazar, öküz halkımın sömürüldüğüne aymasını ve ayaklanıp fabrikaları ele geçirmesini umardı. Bazen de protesto akamete uğrar, ertesi sabah yarım kalmış bir sloganın dibinde eli fırçalı yoldaşın giyinik ceseti bulunurdu.

Şarkısı bile vardı hatta: "Dedenin üç aylıktan alınmıştı o parka!"

Vaktiyle bizim devrimci kızların da aklına gelseydi böyle harikulade bir protesto yöntemi, ne onlar hapislerde, işkence tezgâhlarında sürünürdü, ne de Necdettin Efendi'nin çeyrek yüzyıl önce yazıp çizdiği Bacı tefrikası o kadar popüler bir tartışma nesnesi olurdu.

* * *

İki üç sene falan olmuştur her halde, kıymetli bir yazar arkadaşımız vardı Derkenar'da, o da bunun gibi dahiyane bir protesto yöntemi akıl etmişti o zamanlar. Birilerini "sünnetsiz" diyerek itibarsızlaştırmaya kalkan bir Bakan'ı protesto etmek üzere internette kampanya başlatmaya niyetlenmişti. Bu konuda kaleme aldığı zehir zemberek bir yazıyı da Büdütör efendinin görüş ve değerlendirmesine sunmuştu.

Proje şuydu: Önce erkekler arası bir haberleşme ağıyla yeterli sayıya ulaşılacak, sonra hep beraber Ankara'ya gidilip meclisin önünde haklılık sembolü maslahatlar fora edilecek ve bu ülkenin devrimcileri sünnetli miymiş değil miymiş, o bakana ve tabii dünyaya malûm edilecekti.

Büdütör gibi eski kafalı bir adamdan böyle konularda destek istenir mi? Bu muhteşem fikirde bile beğenilmeyecek bir yan buluverdi mıymıntı. Dedi ki arkadaşa:

"Kitleye önerdiğin eylem, çocuklara "hadi oğlum şeyini göster" denmesinden pek farklı değil. Diyelim ki senin (ve arkandan gelenlerin) şeyi nah bu kadar ve diyelim Bakan'ınki de şu kadar. Bu durumda sizin fikrinizin de kol kalınlığında olduğu gibi bir sonuç mu çıkartmamız gerekiyor? Ne şimdi bu?"

O ana kadar şu hakirin her bir yazısını üç kez okuduğunu ve her okuyuşta yeni şeyler keşfettiğini söyleyen vefalı bir dost işte böyle kaybedildi. Derkenar'la arasındaki son yazışma oldu bu. Bir daha ne selâm ne yazı. Uçtu gitti Türkiye'nin gelmiş geçmiş en devrimci kitle önderi.

Hep o taş kafalı yobaz Büdütör ve onun ceberrut yayıncılık anlayışı yüzünden…

Büdütör'ün tutucu refleksleriyle "ayıp" deyip yayınlamadığı yazıyı, arkadaşımız -Bakan'ın ebesinin bilmem neresine değilse bile- kişisel bloguna koydu, tarihin akışı değişti.

Şimdi o devrimci dostumuz devrimci bir gazetede köşe yazarı. Kişisel blogunda beğendiği birkaç siteye link vermiş, aralarında Derkenar'ı göremedim.

* * *

Parantezi kapatıp asıl konuya rücu ediyorum. Ama önce şu derin saptamayı da yapayım, tamam olsun:

Hepimizin bildiği gibi, en yaratıcı ve etkili protesto organı, adına "tenasül uzvu" da denilen vücut bölgesidir. Bu konudaki kültürel pratiğimiz bütün dünyaya ilham verecek zenginliktedir. Erkek çocuklar daha bamya evresindeyken "çıkar oğlum, salla, salla" diye verilen ara gazla yetiştirilir. Organik bir protestodur bu. Hiç bir katkı maddesi, boya, fırça, bez, vinileks içermez. Sair zamanlarda katlanıp kılıfına yerleştirilebilir ve her yere nakledilebilir. İsviçre çakısından hallice bir protesto edevatıdır kurban olduğum. Eğer buna sahipsen, uygun gördüğün her kişi ya da kurumun yedi sülâlesini protesto edebilme potansiyelini donunda taşırsın, yeter ki kuru üzüm stokları tükenmeye yüz tutmasın.

Fakat bu yöntem daha şimdiden geleneksel folklorik değerlerimiz arasına girmiş olduğundan, zamanın ruhuna uygun yeni ve çağdaş protesto yöntemleri bulma zamanının geldiği açıktır.

İşte burada Ukraynalı üftadelerin tomurcuk memeleri dünyamızın imdadına yetişti. Hepsi de viktoryas sikrıt mankenlerinin ölçülerini haiz sarışın kızlar, bir taşla iki kuş vuraraktan, hem porno hem de devrim ihtiyacımıza hitap eden lokum kıvamında bir çift kavram kazandırdılar kültürel evrenimize. (Ne kadar simetrikse o kadar güzeldir bu ikili olgu.)

Bir de yerli malı sürümü çıktı bu aralar bu protesto formatının. Ama açıkçası, benim damak tadıma pek hitap etmiyor. Nasıl desem, çok özür dilerim ama, bi kere kızlar biraz paçoz. Sivilceden keleğe uzanan bir formel skala içinde çeşitlilik arz ediyor memeler ve üzerlerine çizilen bayrakların estetiği ana okulu düzeyinde.

Haa bir de neyi protesto ettiklerini çözemedim. Bilmiyorum, belki de hamur işi ve kıyma ağırlıklı beslenme alışkanlıklarının bura kadınının beden ölçülerinde yarattığı deformasyonu protesto ediyorlardır. Eğer öyleyse çok haklılar, ben de destekliyorum.

Sağlık ve afiyet olsun. Ukraynalı kızlar yedi ceddimize yeter. Sıraya girin beyler. Birbirinizi dirseklemeyin!

Nasıl ki aydınlanma felsefesi Decartes'ın "düşünüyorum o halde varım" sözüyle kendi popüler çatısını inşa edebildiyse, bizim Ukraynalı femenler de gitgide enkazlaşıp sümsükleşen sanayi toplumu erkeklerine, "kaldırabiliyorum, demek ki devrimciyim" mesajını sutyenlerden fora edip, kâinatın üzerine çöken ölü toprağını berhava ettiler.

Nitekim, daha dün maç seyretmek için oturduğum mahalle kahvesinde devre arasındaki kısa haber bülteninde aniden bu kızlar ve gül memeleri zuhur edince, kahvehanedeki tüm erkekler "ah ulan, bi yatıracaksın bunları, var yaa" diyerek toplumsal bilinçlerini sergilediler. Geleceğe dair umutlandım.

Gerçi o kızların da neyi protesto ettiklerini pek anlayamadım. Tam o esnada var gücümle memelere bakıyor ve "nazar değmesin bu devrimci dinamizme" diyordum, mesajı kaçırmışım.

Sonra öğrendim ki, bilmem hangi giyim firmasının "tanıtım" kampanyası için oradaymışlar. Firmadan aldıkları telif ücretinin birazıyla da gezegenin kurtuluşunu finanse edeceklermiş.

Viva Zapata! Ya basta! Guantanamera! "Femenlerin sutyen askılarından başka kaybedecekleri bir şeyleri yoktur." Marks and Spencer kardeşler demiş vaktiyle bunu. Seksist Manifesto'da yeri varmış.

Tabii bu Marks and Spencer kardeşler televizyon ve internet denen gâvur icatlarını göremeden öldükleri için, irfanları buraya kadar çıkamamış. Görebilselerdi, belki de salâvat getirir, gösteri toplumunun önünde secdeye dururlardı.

Ben öyle yapıyorum şahsen.

Yorumlar

Herkes her konuda o kadar çok konuşuyor ki, gürültüden kimse kimseyi duymuyor. Femencikler de, söyleyeceklerini göstererek duyurmaya çalışıyorlar. Peki başarılılar mı? Söz uçar meme kalır. Şahsen daha ne dediklerini anlayacak kadar konsantre olamadım.

Silly Billy - 16 Kasım 2013 (18:13)

Maşşallah! Maşşallah! Tıpkı bir Engin Ardıç yazısı. Necdet Şen 30 senedir devam eden Engin Ardıç olma evrimini sonunda tamamlamış. Engin abisi bu yazıyı görse, mutluluktan bir "Bacı" yazısı daha döktürürdü. Buram buram ahlâkçılık kokan bir ilkel (ve tabii ki abazan) erkek yazısı olmuş. Günün atmosferine pek uygun ve nefesimizi kesmeye çalışan faşizan güruha Necdet Şen'den küçük bir omuz verme olmuş (daha önce de böyle birkaç omuz vermişti). Bütün ahlâkçıların ortak noktası, ahlâk konusunda toplumun en ahlâksızları ile hemfikir olmalarıdır.

Murtaza Bakir - 17 Kasım 2013 (12:03)

Belki de topluma şöyle bir mesaj verdiklerini düşünüyorlar: "Ey insanlar sizin geri kafalılığınız ve tembelliğiniz yüzünden bu sorunları yaşıyoruz. Bakın biz sizin gözünüzün önünde en büyük tabularınızdan birini deviriyoruz ki belki kıpırdanır bir şeyler yaparsınız." Aslında bu bahaneyle yaptıkları tek şey kadınsı teşhirciliğe tur atlatmak oluyor.

Oysa böyle bir eylem ancak kadının örtünmeye zorlandığı bir ortamda bunu protesto etmek için yapıldığında anlamlı olabilir.

Yalçın Şahin - 17 Kasım 2013 (12:04)

Efendim, malûm adımız üstümüzde, bendeniz üzerinize afiyet zor anlarım!

Deminden beri döne döne okuyup duruyorum, Sayın Murtaza Bakir adlı yorumcunun yazıda bulup çıkardığı, "buram buram ahlâkçılık kokan - tabii ki de abazan" kısımların neresi olduğunu bulup çıkaramadım bir türlü.

Bari ayağımı "faşizan güruha verilen omuz" a basayım dedim. O omuzu da bulamadım iyi mi?

Bu yazıdan, bunları mı anlamak gerekiyordu? Zaten kafa taş, iyice karıştı şimdi abicim ya!

Arkadaş, kafa mı buluyorsunuz, ne iş?

Man Kafa - 17 Kasım 2013 (16:30)

Sayın Kafa, kızgınlığınızın nedenlerini anlayabiliyorum ama üzülerek söylemek isterim ki, sayın Bakir bu konuda yerinde tespitler yapmıştır, gayet haklıdır.

İş bu yazının müellifi olan sayın Şen, uzun yıllardan beri yakından takip ettiğim bir hastamdır. Rahatsızlığı ölümcül olmamakla birlikte, süründürümcül, yani kroniktir ve bu talihsiz insan, gerek abazanlık, gerek ahlâkçılık ve gerekse enginardıçkolizm illetinin pençesinde inim inim inlemektedir. Allah kimsenin başına böyle bir dert vermesin.

Şimdilik sükut moduna geçiyorum. Zira daha fazlası hasta sırlarını ifşa etmek olacaktır ki, meslekî kariyerimin başlangıçında imlâ kılavuzuna el basarak etmiş bulunduğum Hipotalamus Yemini buna mani olmaktadır.

(Not: Mamafih, üzerinde mutabık kalacağımız uygun bir teklif karşılığında bahse konu hastamın mahrem sırlarını içeren dosyayı zatınıza elden takdim edebilirim. Yalnız, basına sızmasın lütfen.)

Zinde ve esen kalınız. Saygı ve hörmetlerimle.

Dr. Hıfzı Sıhha - 17 Kasım 2013 (16:55)

Valla size de tüttürü Maşşallah Murtaza Beyim, "Bütün ahlâkçıların ortak noktası, ahlâk konusunda toplumun en ahlâksızları ile hemfikir olmalarıdır." dediniz ve yeryüzünde bundan daha iyisini söyleyebilme halini topyekûn hallettiniz. Tıpkı vahiy gibi. Yoksa siz beklenen mehdi misiniz?

Uyan ey Ahali! Ses ver Türkiye! Ramazan davulcuları ne duruyorsunuz doğru mesai başına, tokmak davul başına, Engin hanın torunu Necdet Şen'in Kırgızları, bakın duyun kim geldi, müjdeler olsun O geldi, dağların Bürküt-batır'ı, göllerin Er-Sazan'ı, geri fırlayan Kan-keldi, kara talihin Can-keldi, Irıman'ın Irçı-uul, yırtıkları yamayan bozukları düzelten tatlı dilli Acıbay geldi, atlarına at erişemez, zırhına ok işlemez, Kalmuk baskınlarına karşı Kırgız'ın namusunu kurtaracak antiardıç (ve tabii ki nobazan) can geldi.

Biz de bunu bekliyorduk, şahsen ben bekliyordum, diğerlerini bilmem. Az daha Adnan hocacılığa doğru yumuşak bir "U" dönüşü yapmak, saçları sarı boyaya yatırmak üzereydim. Ayrıca femenlerime silikon dudaklarıma dolgu destek, dalça döt döbek üçlüme kavitasyon liposakşın germe, Sarıgerme, Köyceğiz, Dalaman yaptıracaktım. Ne için? Değer miydi? Adnan Hoca beni seviyor musun, İnşallah Maşallah.

Allah sizden razı olsun Murtaza Beyim, yüzümü ışığa çevirdiniz. Devrimci dediğin önce ahlâktan kurtulur Arkadaş, ben bunu daha anlamadım mı?

Demek bütün ahlâkçıların ortak noktasının, ahlâksızlarla hemfikir olduğunu da keşfettiniz, İlahi size! Peki mecmuanın ortak yarılma noktasını nereden keşfettiniz? Biz onu kendimize saklıyorduk Ayol.

Ortagül Asabi - 21 Kasım 2013 (14:20)

Mesajı "irkilterek" iletmek de bir tür "uyuyanı sarsma" yöntemidir her halde. İzleyenin midesini -ya da başka yerlerini- kaldıracak eylemlerde bulunularak da topluma mesaj iletilebilir, neden olmasın?

Tabii iletilmeye çalışılan mesajın ne olduğu ve hedeflenen yere varıp varmadığı da uzun uzun tartışılabilir.

Konu mankenlerimiz Femen kızları, şimdi de kendi öz ülkelerinin başbakanını fotografına (mecazen, suratına) sokak ortasında işeyerek protesto etmişler.

Haberi okudum klavyeye sarıldım, fakat aradan geçen iki-üç dakikada "suratına işenenin adı ve protestonun nedeni neymiş" gibi ayrıntıların hepsi aklımdan uçtu gitti.

Sadece abazan değil, aynı zamanda da bunakmışım demek ki.

Ya da belki bir parçacık hayat tecrübesi diyelim. Biraz yukarıdaki "Bakir" soyadlı hırçın yorumcunun muhtemelen daha pederinin testislerinde kamçı kuyruklu bir hayvancık olarak zuhur etmediği bir tarihte (1970), bir gazetenin manşetine 8 sütuna basılmış kanlı ceset fotografıyla tuvalete 31 çekmeye giden mahalle arkadaşlarını tanımışlığım var az biraz. (Bkz. Ceset Pornografisi)

Banalliğin sınırı olmadığı gibi, idrar yollarının da kemiği yok. Bu tarz "çömelip işeme" görüntülerine gözlerimiz filmlerden falan aşina. Kesmiyor yani. Sarsmıyor. O nedenle, Femenci bacılarımızdan -ille de gündemde kalmak istiyorlarsa- tez zamanda bir de "sıçma pornografisi" eylemi bekliyoruz. Dünya basını buna da bolca ilgi gösterir. Biz de böyle boktan sidikten resimlere bakar, onca yıldır -yüz binlerce sayfa okuyarak- başaramadığımız "bilinçlenme" işini aradan çıkarırız.

"Murtaza" rumuzlu bacımız da çıkar kerevetine.

Necdettin (Ah) Lâkçı - 2 Aralık 2013 (14:10)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

108
Derkenar'da     Google'da   ARA