Patronsuz Medya

Kıyıcı Sol ve kelle hesabı

Necdet Şen - 21 Temmuz 2008  


Söylemeye utanıyorum, ama ben solcuyum.

* * *

Kırk yıl oldu "ben solcuyum" demeye başlayalı.

Kırk yıldır solcuyum ve her geçen gün kendimi biraz daha yalnız ve gözden düşmüş hissediyorum. Neden?

* * *

Türkiye'de Sol'un efsanesi var kendi yok hale gelmesinin mutlaka birçok açıklaması vardır.

Ama bunlar arasında bana en acıtıcı geleni, Türkiye Solunun kendi varlığını kavram üzerinden değil de kelle sayısı üzerinden tartmaktaki ısrarı.

Bu zaaf, Sol'un bu ülkedeki varlığını seçimlerde aldığı/alacağı oy oranıyla, daha da beteri, muhtelif konulardaki protesto metinlerine atılan imza sayısıyla ölçmek gibi hazin bir sonuç doğuruyor.

Bu protesto metinlerinin bizi bin parçaya böldüğü aşikâr da, olayların gidişatını etkilemek bağlamında bir şey ifade edip etmediğini pek kestiremiyorum.

Yani bu kelle sayma alışkanlığının bizi sapladığı balçıktan söz ediyorum.

Encamımızı özetlemek gerekirse:

Biz kaç kişiyiz nokta com

Bir avuç mutsuz ayyaştan ibaretiz nokta net

Acı değil mi?

* * *

Eskiden kâğıtlara yazılır, kapı kapı dolaştırılırdı bildiriler. İnternet çıktı çıkalı işler kolaylaştı. İki fırt arası döşe bir protesto metni, yap bir tık adres defterindeki herkese gitsin. Onlardan da başkalarına göndermesini iste. Sonra yak bi cıgara, hayran hayran aynada kendini seyret.

"Ne büyük işler başardım yav! Yarım sayfa protesto metni kaleme aldım!"

Aferiiiiiiin! Tel sarar yavrum tel sarar!

Ve bir an önce Nevîzade sokağındaki mahut tayfaya katıl. Meyhane arkadaşlarını bekletmek olmaz.

Ola ki gitmezsen senin iskemleyi başkası kapabilir. Haliyle manitayı da. Ofsaytta kalabilirsin.

* * *

Biliyorum, bu çizdiğim tablo epeyce karikatürize. Hatta alaycı. Ama gerçeği kısmen de olsa yansıtmadığını kim iddia edebilir?

* * *

Kendisini "solcu" diye adlandıran kişi toplumun geri kalanını dilediği gibi paylayabilir, linç edebilir, kimin yeni sağcı, kimin liboş, kimin dinci, kimin apolitik, kimin oportünist, kimin homofobik, kimin abidik gubidik olduğu konusunda gönlünce fetva verebilir sınırın beri yanında.

Solcu dediğin, aşağılama ve dışlama katsayısıyla ölçülür.

Söv ki yerin bu yer değildir. Söv yoldaşım, meze getirdim sana. Söv!

Büyük bir şevkle didişiriz, küfürleşiriz, bölünürüz = biz solcuyuz.

Ve bazılarımızın bu patırtıda kendine biçtiği rol, edepsize göz yumup, lâf anlama yeteneği daha fazla olanı "aman çok az kişi kaldık, daha fazla bölünmeyelim" diye sıkıştırmaktır.

Çünkü Solculuk dediğin, geleneksel aile yapımıza uygun bir biçimde, ölçülü kardeşten ölçüsüz olanının tüm arızalarını mazur görmesini beklemektir.

* * *

Bunları şu meşhur "kavanoz" hadisesi ve onu izleyen gelişmeler nedeniyle dile getirme ihtiyacı duydum.

Ne Nişanyan'ı tanırım ne (onu savunan) Mahçupyan'ı ve ne de onları linç etmeye ant içmiş Cihangir Kolonisi mensuplarını.

Agos gazetesinin okuru ya da avukatı da değilim.

Ama olağan bir protesto girişimi olmaktan çıkıp saha bombardımanına dönüşen bu olaydaki ölçüsüzlüğe sıradan bir izleyici olarak tepki duyuyorum.

* * *

Bu iş sağduyu sınırını bence çoktan aştı, Sol -ve Feminizm - açısından yüzleşilmesi gereken müzmin bir histerinin göstergesi oldu.

Solculuğun bu kadar sirkeleştiği bir ülkede insan "solcuyum" derken elinde olmaksızın sesini alçaltma ihtiyacı hissediyor.

Umutla bekliyorum, bizim Sol ne zaman kendi içinde kökten bir hesaplaşma yaşayacak diye.

Kelle hesabı yapa yapa ve kendi ayıplarını örtbas ede ede hepi topu birkaç yüz kişiye düştüğümüzü ve artık sözlerimizin toplumun vicdanında yankı bulmadığını ne zaman sahiden kavrayacağız?

Umutla bekliyorum bizim Sol 12 Eylül travmasının rantıyla geçinmenin, şerefli mağlubiyet efsaneleriyle avunmanın, kendisini ilkesiz kof yapmacık bir koloni olmaktan kurtaramadığını ne zaman görecek?

* * *

Kırk yıldır solcuyum, sesim gitgide cılızlaşıyor.

Artı değerden, emekten, sermayeden, sınırsız ve duvarsız bir kardeş sofrasından söz etmeyeli uzun zaman oldu; mütemadiyen savunmadayım.

Falancanın saçını niye yolduk, filancanın gözünü niye oyduk, niye bu kadar nefret doluyuz; etrafımdakilere hep bunları açıklamam gerekiyor.

Oysa ben, bundan sonra da göğsümü gere gere "solcuyum" diyebilemek, sömürüsüz bir dünya idealinden söz etmek istiyorum.

Komplo teorisi, polemik, husumet ve savaş naraları bıktırdı artık.

Daha anlamlı kavramlar üretebilen bir Sol'u ve diğer Solcu kardeşlerimle kolkola yürüyebileceğim günleri hasretle bekliyorum.

Yorumlar

Hayret! Böylesi güncel bir yazı nasıl yorumsuz kalmış? Doğrusu çok şaşırdım. Yaklaşık bir ay oldu Derkenar ile buluşmam. Kitap okur gibi sindire sindire (hatta daha fazla dikkatle) okuyorum. Emekli adamın işi gücü ne? Zaman zaman notlar da alıyorum. Bazı yazıları dönüp tekrar tekrar gözden geçiriyorum. Sayın Şen'in yukarıdaki değerlendirmelerini diğerleri gibi fevkalâde önemli ve değerli buluyorum. Çünkü; sol cenahta uzun yıllar yer almış ve hasbelkader bir takım görevlerde bulunmuştum.

Sayın Şen'in tespitleri gerçekten can alıcı ve son paragrafında yer alan dilekleri de asîlane düşünceler. Fakat takdîr edersiniz ki kısa vadede çok zor. Elbette solla uzaktan yakından ilgisi yok da, CHP yönetimi kendinden menkul Mesut Yılmaz'a transfer teklifi götürecekmiş(!) Derkenar'a ne diyebilisiniz.

1000 yaşındaki Erbakan'dan biat etmediği için kırmızı kart gören Numan Kurtulmuş'un en yakın yoldaşı yeni TKP'nin eski yöneticisiymiş(!) Bu da kel alâka diyebilirsiniz.

Demem o ki damardan solcunun da nesli tükenmek üzere. Çünkü ortalıkta elle tutulur bir ideoloji yok. Dolayısıyla da genç nesillere transfer edilecek geçmişten kalan bir-kaç teorik kırıntı ve bolca lâf kalabalığından başkaca bir malzeme de bulunmuyor piyasada. Zaten istenilse de bulunamaz, Marxist-Leninist-Maoist-Fidelist düzen kurmanın formülleri.

Geriyede kalıyor anti-kapitalist olmayı becerebilmek, AVM'lerden uzak yaşamak…

Şimdilik solculuğun uygulanabilir, somut ve aktarabileceği önermesi bu olabilir.

Macit Cününoğlu - 21 Ocak 2011 (20:38)

Yarın, (19 Şubat 2012, Pazar) Sevan Nişanyan'ın Kaya Mezarı'nın açılışı var.

"Öldükten sonra bu mezara gömülmeyi şimdilik düşünmediğini söyleyen Nişanyan, bu konudaki soruları "Öldükten sonra düşünürüz, "diye cevaplandırdı.

Kaya mezarının açılış töreni 19 Şubat Pazar günü saat 14. 00'te Şirince köyünde yapılacak. Törende helva ve sınırsız miktarda şarap dağıtılacak."

"Ne yani herkes mi kaya mezarı yapsın?" yazısını da ayrıca tavsiye ederim.(:

Fersan Cevriye - 18 Şubat 2012 (21:55)

Sabah yataktan kalkıtığında ve gece yatarken Sola küfreden bu adamın (ve yol arkadaşı Mahçupolmayanyan'ın) neresesinde solculuk buldunuz ki bize okumamızı tavsiye ediyorsunuz? Devletle papaz olmak solcu olmak için yeterli midir?

Kaytar Mayan - 19 Şubat 2012 (01:07)

Sayın Tarmayan, Nişanyan sabah yatakten kalkarken ve gece yatarken yanında mıydınız?

"Devletle papaz olmak" solcu olmak için tabii ki yeterli değil, solcu olmak için, gayrımüslimlere, kürtlere, liberallere, ab'cilere, yetmez-ama-evetçilere, vs, küfretmek ve Türk Solu dergisine abone olmak şartı aranır.

O nedenle, size ve türdeşlerinize hiç bir tavsiyemiz yok. Kafanıza göre takılın.

Fersan Cevriye - 19 Şubat 2012 (17:06)

"Eğitim cehaleti alır, molozluk baki kalır" mıydı, nasıldı o söz, şimdi tam hatırlayamıyorum.

Bu nasıl bir akıl fikir yoksunluğudur ki, kendi ipe sapa gelmez iddiasını geçerli bir veri olarak alıp, üzerine teori inşa ediyor, bir de "onun yazılarını neden tavsiye ediyorsunuz" diye posta koyuyor.

"Devletle papaz olmak solcu olmak için yeterli midir?" diye soruyor bir de.

Ne sandın ya? Sen solculuğu ne sanıyorsun? Sen mi karar vereceksin kimin solcu olduğuna? Patentini mi aldın?

Daha kaç kere söyleyeceğiz, "Derkenar sadece tek bir tarafın görüşlerini yayınlayan bir cemaat organı değil, içinde bir gıdım olsun zekâ varsa, faşistin, hatta ulusalcının görüşleri bile bu sayfalarda yer bulabilir" diye? » (Derkenar'ın Manifestosu)

Şu aşağıdaki satırlara birlikte göz atalım. ("Sola küfreden" Nişanyan'ın yeni kitabından.) Sonra konuşuruz.

"Bir kere anlaşıldı ki, mal mülk bana iyi gelmiyor. Orta yaştan sonra kavuştum, daha da alışamadım. Bu yüzden köyde sahip olduğum her şeyi Nesin Vakfı'na bağışlamaya karar verdim."

Bağışladı da.

Birkaç satır aşağıda şöyle devam ediyor:

"Bir yandan da çocuklarımın sağlığını da düşünüyorum. Servet kazanmak zevkli iş ama servetin kendisi güzel değil, insanın ruhunu tembelleştirir. Hele kendi alın terinle kazanmadığın servetin üzerine oturmak hiç iyi değil."

(Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi, Sevan Nişanyan, Sayfa 208, Everest Yayınevi, 2011)

(Kitaptan daha ayrıntılı bir alıntıyı bilâhare Kitap Kurdu bölümünde paylaşmayı düşünüyorum.)

Başkalarının bu konuda ne diyeceği pek umurumda değil, hatta Nişanyan "değilim" dese bile umursamam; bence o ortalıkta "solcuyum" diye afur tafurla dolaşıp, bir de hiç kimsenin solculuğunu beğenmeyen bir sürü takoza nazaran çok daha fazla solcudur. Değilse de, bura solcusunun ciğerini bildiği için değildir.

Yazıda da belirttiğim gibi; sağda solda her yerde insanlara solcu olduğumu söylüyorum ya, bazen şu yukarıdaki (takma adla yorum yazan) muhterem ve benzerleriyle aynı kategoriye sokulur muyum diye endişelenmiyor da değilim hani.

Yol arkadaşlarımız bunlarsa, Türkiye toptan hapı yutmuş demektir.

Necdet Şen - 20 Şubat 2012 (14:16)

Bugünkü Radikal'de, Eyüp Can'ın Sevan Abi'nin Pazar günkü açılışıyla ilgili yazısını okumuşsunuzdur. Ben okumayanlar için gene de linkini vereyim. Sevgili Fersan Cevriye'ye de hatırlatmasından dolayı teşekkür edeyim. Gidemedik gerçi ama nasılsa yolumuz oralara düşer.

'Öleceksem bari şanımla öleyim' (Eyüp Can - Radikal)

"Ayinesi iştir kişinin" vecizesini Şirince'de hayata geçirmiş, gönlünün motiflerini kilimlere, tereklere, perdelere, döşemelere nakış nakış dokumuştur. Huzura giden yollardan haberdardır. Yaygın kanının aksine başı itiş kakışla hoşnut değildir. Fakat kör gözüm parmağına durumlara küfür eder, edebilir, etse de yeridir. Ben de ederim, etmeyene de teessüf ederim. Kabuklu cevizi yenmeyenlere benzemez, elinden helva yenecek şarap içilecek adamdır. Allah uzun ömürler versin.

Deniz Türkoğlu - 21 Şubat 2012 (13:41)

İnsan sitedeki fotografları görünce, "nasıl yani, bu evleri mi yıkacaklardı" diye hayrete düşüyor. Bunlara ev demek yanlış olur, her biri sanat eseri. Bu güzellikteki eserleri değil yıkmak, bunu aklından geçirmek bile vandallık, haydutluk, denyoluk. Durup durup bir daha bakıyorum, inanamıyorum. Bu resimlere sadece bakmak bile insana kendini iyi hissettiriyor.

Nişanyan Evleri Hotel

Dahili Bedhah - 28 Şubat 2012 (12:37)

Fersan Cevriye - 28 Şubat 2012 (13:10)

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

66
Derkenar'da     Google'da   ARA