Patronsuz Medya

Neşet Ertaş

Necdet Şen - 23 Temmuz 2008  


Yavuz Donat, yılların gazetecisi, giymiş çarığını Anadolu'yu dolaşıyor. Her biri minik birer Nasreddin Hoca fıkrası tadında hikâyecikler naklediyor gittiği yerlerden.

Dün Kırşehir ve o beldeden çıkmış büyük ozanımız Neşet Ertaş idi konu.

Durur durur söylerim, "ne büyük bahtiyarlık Neşet Ertaş gibi ustalarla aynı zaman aralığında yaşıyor olmak" diye.

Memleketi Kırşehir'de babası Muharrem Ertaş için dikilmiş bir anıt varmış. Neşet Ertaş için de bir başka anıt dikmek istemiş kent halkı, ama o razı olmamış.

Soruyor Yavuz Donat:

- Neşet Usta, gerçekten istemiyor musun?

- Yok ağam yok. Sakın ha.

- Neden?

- Ben kimiiim, heykel kim? Ben Allah'ın bir garibiyim. Ne heykel isterim ne de mezar.

- Usta, ne demek o? Allah gecinden versin, ölünce nereye gömüleceksin?

- Babam, atam, Muharrem Ustamın ayak ucuna bir çukur kazsınlar. Babamın ayak ucuna dikilecek taşa da adımı yazsınlar.

* * *

Televizyon ekranlarından "daha fazlasını iste" diyerek akıl çelen ve her birimizi gözü doymaz birer tüketim canavarına dönüştürmeye çalışan reklam spotları ve onların karşısında dört bin yılın halk bilgeliğinin özeti gibi duran yalın ve özlü sözler.

Tüketim düzeninin saldırısından bunaldın da azıcık soluklanmak mı istiyorsun?

Yol belli yordam belli. Sen de giy çarığını, koyul Anadolu yollarına. türkülerden taşan insan sevgisi yolunu aydınlatacaktır.

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

105
Derkenar'da     Google'da   ARA