Demiştim ki, "Söz, onu yoğuranın niyetine bağlı olarak, iletişimi sağlamak için olduğu kadar iletişimi parazitlendirmek için de kullanılabilen lastiksi bir maddedir."
Yazık ama bu lastiksi madde, fikir piyasasının en çok satan mamullerinden biri oldu.
Kelimeler, bu bakımdan eldiven gibidir, onun içini dolduran elin şeklini alır. Kelimelerle okşayabilir, kelimelerle tepeleyebilirsin. Maksadın hizmetindedir kelimeler.
Tartışma ya da eleştiri kavramlarını herhangi bir tahlile tabi tutmadan en sığ şekliyle kutsayan yalınkat bir fikir ortamında, sapla samanı birbirinden ayırabilmek hiç kolay değil.
Tamam, herkes konuşur bir biçimde, nitekim konuşuyor da, ama bazıları diğerini mat etmek için ya da ortamı gürültüye boğmak için konuşuyor.
O zaman da örneğin, "bu ülkede şeriat tehlikesinden korkan bir kitle var, onların bu endişelerini de dikkate almak gerek" diyebilen samimiyetsiz lâf ebeleri de pekalâ taraftar bulabiliyor.
Böyle bir "uzlaşma" önerisi, tabir caizse, "ya benimsin ya toprağın, arasını bulalım" türünden komik sözlerle kıyaslanabilir ancak.
Neyin arasını buluyorsun? Demokratlık, bir yanlışla bir doğruyu çarpıp karekökünü almak mıdır?
Diyelim ki bu ülkede 1 milyon paranoid şizofren var ve diyelim ki hepsi de seyyar köftecilerin aslında Kripton gezegeninden gönderilmiş akıncı birlikleri olduğuna inanıyor.
Ne olacak şimdi? Köftecilerden aslında buralı olduklarına dair ikametgâh ilmühaberi mi isteyeceksin?
Ortaya önce iler tutar yanı olmayan safsata kabilinden bir tez atıp, sonra da bunu vahim bir tehditin kanıtı gibi göstermek, daha sonra da bu "kanıt" tan yola çıkarak totaliter bir düzeni çare diye kakalamaya çalışmak nasıl bir maskaralık?
Ya lise mezunu bir genç kızın üniversite eğitimi almasının önkoşulu olarak inançlarıyla diploma arasında sıkışmasını şart koşmak nasıl bir garabet?
Böyle bir garabeti ortadan kaldırmak için adım attı diye ülkeyi yönetmeye çalışan sivil hükümeti ve partiyi suç örgütü olarak damgalamak ve hakkında kapatma davası açmak, nasıl bir hukuk cinayeti?
Ya böyle bir cinayeti binbir dereden su getirerek meşru kılmaya çabalamak?
Bu tarz insanların dilinde söz, artık ortak mirasın taşıyıcılığını yapan ve yeni kavramların üretilmesinde katkısı olan mümbit bir toprak olmaktan çıkıp sahteliğin ve inkârın hizmetine giriyor.
Hadi gel de şimdi tartışmaktan medet um kelimelerin tokmak haline dönüştürüldüğü böyle bir bataklıkta.
Akıllara ziyan bir önermeyi onu izleyen daha zırva bir akıl yürütmeye dayanak yapmak da bir "tartışma" yöntemidir.
Örnek olarak arada bir televizyonda talk show yapan kırmızı kaşkollu ve keçi sakallı bilim adamı karikatürünü gösterebilirim.
Bu konunun simge figürüdür üstad.
Görebildiğim kadarıyla, başvurduğu yöntem, ortaya attığı deli saçması bir tezi onu izleyen ve hiç biri diğeriyle mantıksal bağ taşımayan bir tomar yeni zırvayla tahkim etmek ve daha sonra savuracağı yeni zırvalara da az önceki zırvalarını mesnet göstermek.
Öyle bir öfke kalkanı ve öyle bir rastgele malûmat sağanağı ki, dinlerken bu zırvaların hangi birine itiraz edeceğini şaşırırsın.
O manik anafora kapılıp muhatabınla birlikte savrulmamak için de sükutu tercih edersin doğal olarak.
Ve senin suskunluğuna karşı onun manik saldırganlığı, bazı izleyiciler tarafından "üstadın seni suya götürüp susuz getirdiği" biçiminde algılanabilir.
İşte bu yüzden, akıllara seza bir rol modeli olsa da bu tarz kılavuzların takipçisi de taklitçisi de çok olur.
Niyeti, karşısındakini anlamak değil de kol bükmek olan bu tarz kişilerle sabahlara kadar tartışsan ne yazar? Sonuçta ortaya çıkacak olan şey, iç kuruması ve bezginlik olacaktır.
Lâf ebeliğiyle muhakemeyi birbirine karıştıran ve Söz'ü fizikî şiddetin yerine koyan kişilerle yapılan o şeye, tartışma değil ağız dalaşı demek daha doğru olur aslında.
Akıl fikir sağlığı açısından, böyle kişilerin muhatap bile alınmamasını öneririm.
Adet oldu, her yıl bu günlerde ÖSS, OKS ve benzeri sperm yarışlarının sonuçları ve kazananları açıklanıyor.
Gazete ve televizyonlardaki bu haberler daha çok onları birinci sperm yapan özel dershanelerin reklamı gibi.
Bu eğitim sisteminin ne kadar ucube bir sistem olduğu bugüne kadar çok yazıldı çizildi. Ama yine de eksik bir şeyler kaldığını düşünüyorum.
Çocuklarını daha o yaşlarda yarış nesnesine dönüştüren zeplin gibi şişkin egolu anne babalar ve "geçen sene 2. olmayı hazmedemedi, bu yıl yine sınava girdi ve 1. oldu" türünden "destansı" haberler yapan popülist gazete mutfakları da ayrı bir teşrih konusu.
Bu konuyu daha sonraki günlerde ve haftalarda bol bol didiklemeyi düşünüyorum.
Şimdilik şunu sormakla yetineyim:
"14-15 yaşlarındaki körpecik çocuklar nasıl olur da böyle birer hırs kumkumasına dönüştürülür ve bunda pohpohlanacak bir yan bulabilmek nasıl bir akıl kararmasının sonucudur?"
Bizi izlemeye devam ediniz. Soracağımız başka sorular da var.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.