Patronsuz Medya

Yala ki yerin bu yer değildir!

Necdet Şen - 19 Ocak 2015  


Yazmak, bir yandan dünyayla arandaki asma köprü. Koptu kopacak, üzerinden attı atacak, oynak ve iğreti bir geçit. Başkalarıyla arandaki uçurumu anca oradan geçerek aşabiliyorsun.

Yazmamak diye bir seçeneğin yok. Dilinin altında biriken sözlerin seni mutsuz etmemesi için, kendini daha iyi tanımak, dağarcığında birikeni paylaşmak için yazıyor, senden sonra yolu aynı sarp yamaçlara düşecek kaybolmuşların rotasını aydınlatsın diye, senin düşe kalka geçtiğin yollara ekmek kırıntıları serpiyor, işe yaramasını, hayırlara vesile olmasını ümit ediyorsun.

Ama ne kadar kılı kırk yararsan yar ve durulup berraklaşması uğruna sözü ne kadar demlersen demle, onu göz önüne bıraktığında okuyucu ne görmek isterse sadece onu görüyor.

Medya denen cadı kazanından özenle uzak dursan da, gürültüsü bir biçimde kapından bacandan içeri sızıyor. Yazılarından yapılan üç beş alıntıdan ve neye alet edilmeye çalışıldıklarından bir vesileyle haberin olunca için sızlıyor, evlâdını iğfal edilmekten koruyamayan ebeveyn gibi çaresiz hissediyorsun kendini.

Kalemini mezata çıkarmış, sokakta görsen selâm vermek istemeyeceğin birilerinin, senden alıntıladıkları cümleleri kendi iffetsizliklerine payanda yaptıklarını görünce öfkeleniyor, iki çift lâf edip o ağızları torba gibi büzmekle daha da suskunlaşmak, kayıplara karışıp görünmez olmak arasında gidip geliyorsun.

Bu nevi "çer-çöp" taifesinin hak ettikleri cevabı vermek için şu saatten sonra o muhitlerde gezinmeye hiç niyetim olmadığı için ben de tuttum kendi ıssız mekanımın duvarına birer gün arayla iki not iliştirip öyle dile getirdim tepkimi. Gene içime sinmeyince aldım o notları, yavrularını güvenli bir kuytuya taşıyan anne kedi gibi buraya taşıdım.

Yel üfürmeden paylaşayım da kakofoninin içinde kaynayıp gitmesin.

Birinci not:

Muhtemelen daha sonra özel olarak bir yazıya konu ederim ama şimdiden bir iki söz etmezsem şişeceğim bir mesele var.

Yazdıklarımı çizdiklerimin içinden cımbızla cümle seçerek siyasî iktidarın pisliklerini aklayacak malzeme üretmek için ıkınan ve bunu yaparken de sanki kankaymışız da hep aynı kaba sıçarmışız gibi lâf cambazlığı yaparak kendine paye biçen düdüklere açıkça duyuruyorum. Bu hakirin bir tane kankası var, o da sağduyusu. Bir de ciğeri bozuklara hassittir çekme konusundaki ikirciksiz tavrı.

Türkçe meali şu: Sosyal medyada şurda burda kendi gört kıllığına benim cümlelerimi meze yapanlara son uyarı; yıvışmayın, bir de kendi hakkınızda yazı yazdırtmayın.

İkinci not:

Konuyu açtım madem, şunu da ekleyeyim, insan müsveddelerine kapak olsun:

Çoğunu 10-15 sene evvel yazdığım Kemalizm ve Cumhuriyet gazetesi eleştirilerini bir yerlerden eşeleyip "bak bak, bunlar Necdet Şen'i de kovmuşlar" diyerek kendi yalakalığına benim adımı da meze yapmanın anlamı ne? Kemalizm'i eleştirdim diye, bugünün kepazeliklerini AK'lamış mı oluyorum?

(Önemli bir ayrıntı mıdır ve şu anki meseleyle ilgisi var mıdır bilmem ama hiç bir yerde bıkılıp da kovulacak kadar oyalanmadım, yazar-çizer olarak çalıştığım hemen her yerden kendim ayrıldım. Keza Cumhuriyet'i de 23 yıl önce -1992'de- kendim terk ettim. İlhan Selçuk'un bizzat arayıp sulh teklif etmesine rağmen…)

Hem, hayatını kalemiyle idame ettiren ve sözün namusunu ekmek parasının da önüne koyan biri velev ki "kovulsa" ne fark eder? Yazar-çizerin bir nedenle susup kaybolması neden "kovulmak" diye etiketlenir bu zevatın cıvık jargonunda? Böyle bir vurgudan ne fayda umarlar? Kendi değersizliklerinin bilinci midir diğer insanları da hep aşağı çeken cümleler kurmalarının nedeni?

Fikir tartışmasıyla kan davası arasındaki farkı ayırt edemeyen tüm insan müsveddelerine inat, bir zamanlar köşesinden şahsıma galiz küfürler döşenen, çalıştığım gazete patronuna "bunu neden kovmuyorsun" çağrısı yapan Hikmet Çetinkaya'nın kalem özgürlüğünü de savunuyorum. Cumhuriyet'e yönelik şeytanlaştırma ve sindirme girişimlerini de asla onaylamıyorum.

Majestelerinin yalakaları bunu da RT etsinler ki seri tamamlansın.

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

416
Derkenar'da     Google'da   ARA