Hakikati kamufle etmek istiyorsan bilgi bombardımanına tutacaksın…
Ama bıktırana, kusturana kadar, lüzumlu lüzumsuz ne varsa mütemadiyen anlatarak…
Sonunda herkes "iyi ama benim bilmem gereken neydi, bunlar ne" sorusunu soramayacak hale gelir…
Bütün haber bültenleri, ağız dalaşı programları, araştırma dosyaları, maksatları her ne olursa olsun matik yıkama tozu reklamıyla salata sosu reklamının arasında görünen gri saçlı adamın ve köfte dudaklı bayanın gevelediği kırık dökük birkaç cümle buhar olup uçacaktır…
Ve ardından… Zap… Göbek atan, çingene taklidi yapan yeteneksiz bir güruh… Neymiş o? Yerli dizi… Zap… Şangırdayan camlar… Habire tepelenen figüranlar… Zap… Bandıra bandıra yememiz istenen lezzetsiz mamuller… Zap… Bira ve cips refakatinde tüketilen hassas mevzular… Mankafa hastalığıyla malûl beşerî hafıza… Yanılsama… Duyarsızlaşma… Tepkisizlik…
* * *
Ekran karşısında çeçe sineği ısırmış gibi uyuşup ufkumuzu abdesthane penceresinden bile ufacık bir renkli camla sınırladık, umursamazlaştık… Ve beynimizi bizim yerimize racon kesip kafa kopartan akıl kılavuzlarına emanet ettik…
O kılavuzlar popülarite yarışında daha öne çıkmanın kolay ve rezil yolunu seçip kelle avcılığına soyundukça bizim duyarsız şapşal burunlarımız da boktan kurtulamayacaktır…
Ne zaman ki enformasyonun pazardaki mübadele değeri ve tehditkâr olmanın maddî manevî getirisi fark edildi, o an beyin fırtınası beklediğimiz noktalardan bohçacı kadın üslubunun yükseldiğini gördük…
Akıl kılavuzlarımız bizim kollektif bönlüğümüzün istikrarlı vitrinleri oldular…
Vurdumduymazlığın kol gezdiği bu tür bir memlekette ihale kaçınılmaz bir biçimde profesyonel kelle avcıları tarafından kapatılacaktır… Toplanacak parsa az buz değil çünkü…
* * *
Kim demiş davul hep başkalarının ve tokmak hep kelle avcısının elinde olacak diye? Kimin haddine medyanın ürküntü verici kudretinden pay aldığı için ali kıran baş kesenliğe soyunmak?
Eğer kişide açıksözlülük ile terbiye yoksunluğu arasındaki hassas sınırı sezebilecek basiret ve altyapı yoksa, kalem, kamera ve mikrofon adalet dağıtma iddiasıyla hakaret dağıtır…
Kamuoyunu bilgilendirmek yerine "gene iyi geçirmiş" dedirtmek için oynatılan kalem, namus postuna bürünmüş serserilikten başka nedir? Etrafa sünnetçi korkusu salarak bir ağırlığa sahip olunabilir belki…
Ama bu ancak çapsız insanların tenezzül edeceği bir ağırlıktır…
Fikir açısından zerre kadar kıymet-i harbiyesi olamayacağı gibi, cürmü kadar yer yakar…
* * *
Yukarıdaki paragraflar Aydın Doğan medyasında yayınlandı.
Matbuat camiamımızın amiral gemisi Hürriyet'te.
Ne zaman mı? On küsur yıl önce, 1996'da.
Gazetenin bulmaca ve yıldız falı sayfasında yer bulabilen bir çizgi romanın birbirini izleyen üç günlük bölümünün yazılı kısımları bunlar.
Alt tarafı bir çizgi roman yani.
Çizeri necdet adında biri olup, yazarı da hakeza kendisidir.
Gerçi biraz eski bir örnek bu. Ama gene de Hürriyet gazetesinde koronun dışında seslerin çıkabildiğini gösteriyor.
Bunların yazılıp çizildiği günlerde gündemin ne olduğu, hangi medya gruplarının hangi çıkarlar için gırtlaklaştığı araştırılırsa resim daha da netlik kazanacaktır.
Bizim araştırmalarımıza göre, söz konusu gazetede -birkaç eksiğiyle- halihazırda mevcutlu olarak köşe yazan bazı ağır toplarının arasında uygunsuz bir yama gibi duran bu -çizgi roman mı her neyse- banal şey, gazetede sadece 2 yıl yer alıp sonra ilelebet kaybolmuş.
Rivayete göre, bunları yazan çizen kişi "dem bu dem" deyip kendisini çizgi romancılıktan emekliye ayırmış.
Gazetenin umum neşriyat müdürünün bu konuda yazdığı yazılardan anladığımız kadarıyla, plazadaki atmosferden memnun kalmadığı için çekip gitmiş ve ardından yapılan "geri dön" çağrılarının tamamını cevapsız bırakmış.
Nedeni tam olarak bilinmiyor. Çizerin huysuzluğundan olabilir. Yazıp çizmekle çeteleşmek arasındaki önem farkını kavrayamamış ve plazadaki kafadarlar grubuyla ahbaplık kurmayı reddetmiş olmasından olabilir.
Ya da kendisi gibi dışlanmış olan bir başka yazarın da dediği gibi "koridorlarda vicdan gibi dolanıyor ve oradaki bazılarına kendi iki yüzlülüklerini anımsatıyor oluşundan" olabilir.
Nedeni her ne olursa olsun, bahse konu olaydan çıkarılacak ders, gazetelerde her görüşten ve meşrepten insanların -bir süreliğine de olsa- yer alabildiğidir.
Bazen bunlardan biri gazetenin geçilmemesi gereken kırmızı noktalarını geçip yasak alanlara adım atabilir.
Yayın grubunun -ya da yönetimin- kutsallarına dil uzatabilir.
Patronların -ya da onların patronlarının- çıkarlarını tehlikeye atıyor olabilir.
Ama zengin deneyimlerimizin de gösterdiği gibi, bu tarz ayrıkotlarını temizlemenin ve kendi kararlarıyla basıp gitmelerini sağlamanın gayet incelikli yolları vardır.
Bu yollardan birincisi ve en garantilisi, o kişiyi bunaltmak ve yazıp çizmeyi zevk olmaktan çıkarıp gerilime dönüştürmektir.
Siz siz olunuz, kanınızın kaynamadığı kimselere karşı bu yolu bıkmadan usanmadan deneyiniz sevgili dostlarım.
Tekrar tekrar denemekten vazgeçmeyiniz.
Bu kararlı mıntıka temizliği behemahal netice verecek, çatlak ses bertaraf edilecek, yayın organının teranesi yurttan sesler korosu kadar tek notalı tek nağmeli ve uyutucu olacaktır.
Necdet Şen neler yazdı?
Necdet Şenin Bacısı gibi(14 Ağustos 2015)
Çatlakhayvan severin bir günü (27 Eylül 2012)
malmı
canmı? (9 Şubat 2010)
Rütşvet davası'nın iddianaseminde…(28 Ağustos 2008)
gıcık olduğunusöyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana (6 Ağustos 2008)
Suçlusun, çünkü az önce seni suçladım!(14 Temmuz 2008)
Dünyadan bîhaber kabilelerve bizim uygarlığımız (4 Haziran 2008)
Bir Koy Beş AlHolding'in satış temsilcileri (26 Ekim 2007)
Kötünün kaç çeşit tarifi var? (8 Kasım 2004)
Psikolojikman(21 Temmuz 2003)
yazarhaaa? vay canına! (11 Nisan 2003)
Ama ürünü tanıtmak lâzım(29 Eylül 2002)
çatlakmı? (18 Ağustos 2002)
huysuzgeliyor! (30 Temmuz 2002)
Ofis basmasıyıllarının fikir hayatı (20 Nisan 2002)
halk anlamazsafsatası (28 Mart 2002)
Şişmanlar ve
şişmanlara düşmanlar (23 Mart 2002)
Hızlı Gazeteci'yi bedavaya versene(11 Şubat 2002)
Film Gibi(1 Şubat 2002)
yobaza karşı (5 Kasım 2001)
Bana onun kellesini getirin!(30 Mart 2001)
Solcu Müslüman olmaz(7 Ekim 1989)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.