Patronsuz Medya

Destur! Kanaat önderi geliyor!

Necdet Şen - 30 Haziran 2008  


Eskiden "fıkra yazarı" falan denirdi, "muharrir, müellif, edip" vesaire diye anıldığı da oldu. Derken "köşe yazarı"nda karar kılındı. Uzun yıllar da öyle bilindi.

Gün oldu o da kesmedi, "köşe kadısı, vaiz, şeyhülmuharririn, alim, zalim, fedai, kelle avcısı, niyet okuyucusu, iş takipçisi, konu mankeni, yalı kazığı, sahibinin sesi, yağdanlık, borazan, düdük, fitne fücur" ve diğer sıfatlar da devreye girdi.

Bakıyorum son birkaç yıldır "kanaat önderi" deniyor artık. Öyle şık bir etiket ki insanın havada kapası, hatta tişörtüne yazdırası geliyor.

Onlar ki denizde balık yerde karınca. Dağı taşı kapladılar. Say say bitmez. Bazen bir sayfada iki üç tanesinin yan yana sığıştığı oluyor şekilde de görüldüğü gibi.

Dişe dokunur bir şeyler bulmak istiyorsan bir yerlerden cımbız edineceksin.

Her konuda ahkâm kesen, ama bilhassa Ankara'ya endeksli siyasî manevralar konusunda uzman ve kahir ekseriyeti memleketin nasıl kurtulacağı konusunda parlak fikirlere sahip olan bu zevatı galiba artık bu sıfatla çağırmamız gerekecek.

"Pıst önder bey/hanım, kanaat lokantasına nereden gidilir?"

"Bakınız, şimdi şurdan sapacaksınız, bla bla bla…"

Aksi gibi ben de hiç anlamam öyle derin konulardan. Yani siyaset miyaset diplomasi bürokrasi falan. Futbol ve ekonomiye de kafam hiç basmaz. Çizgi romanla boğuşmak da sıkar şimdi, bu yaştan sonra zor, geçelim. Ne kaldı geriye? Nasıl dolacak bu mübarek boşluk haftanın beş günü?

Ne yapsam, kukumdan, kuşumdan, öhö dilim sürçtü, kukumav kuşumdan mı bahsetsem?

Yok olmaz, çoktan kapıldı ve yapıldı o konular.

Hem gazetedekiler beni entellektüel sanıyor, bozuntuya vermemek lâzım.

Yoldan geçenleri "pıst pıst, gel bakayım, sana önderlik yapacağım, takıl şu kaval sesinin peşine, içinde nur topu gibi bir kanaat hasıl olacak" diye ayartsam işe yarar mı?

Bence yaramaz. Bu ülke ikiz kanaatler ülkesi, herkesin karnında birbiriyle tepişip duran iki haşarı bebek; ya dostsun ya düşman; ya hainsin ya kurtarıcı; ya dincisin ya lâik; ya satıyorsun vatanı ya kurtarıyorsun; ya şusun ya da bu…

"Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?"

"Hasımsız yapamazdı. Bulurdu da nitekim."

Bulana değil buldurana bakacaksın.

Köşe yazarı dediğin, yani kanaat önderi, bir nevi karamelâ şairi. Minik minik kâğıtlara kısa kısa aforizmalar yazar. Kağıtlar hep aynı boydadır. Sonra dizer onu tahtadan yapılmış minik bir kartotekse. Bir de beyaz bir tavşan, gıdısını okşadığında uzanıp çeker bir tanesini.

Al işte sana kanaat:

"Bu memleketin kaderi göbeğini kaşıyan adamın seçtiği zevata bırakılamaz efendiler!"

At on kuruş, çek bir tane daha:

"Memleketin tersanelerine girilmiş efendi, mübalağa cenk olunmakta, sen hâlâ hak hukuk guguk diyorsun!"

Bak ne kadar kolay, gördün mü? İstersen manzum istersen nesir.

Artık herkesin memleketin batmakta ya da süvariler tarafından son anda kurtarılmakta olduğuna dair tunç gibi sağlam ve sarsılmaz bir kanaati olduğuna göre, bu saatten sonra kime hangi konuda önderlik edeceksin?

diYorum

 

Necdet Şen neler yazdı?

77
Derkenar'da     Google'da   ARA