Patronsuz Medya

Bunlar hep senin yüzünden İsmet

Necip Fadıl - 25 Ocak 2017  


Bizi bu hallere hep senin o azgın siyasetin ve doymak bilmez ihtirasın getirdi İsmet! Yaktın çıramızı!

On beş yıldan beri iktidara sımsıkı yapıştın bırakmıyorsun. Bir bıraksaydın, Osmanlı'yı ihya edecek, Bağdat'a Basra'ya Amasra'ya termik santral yapacaktık. Halep'in tekerini Şam'ın şekerini Musul'un tankerini sıraya dizip, umum sünnîistan arazisini nüfuzumuza geçirecektik. Kalkım kalkım kalkınacak, çölde şıra çayda çıra eyleyecektik.

Emevi Camii'nde fetih namaz eda edecektik hatta eyy İsmet! Tekere çomak soktun, yar etmedin, bombalarınla viran eyledin o güzelim camiyi.

Yedi düvelle hasım olduysak, bir tane sevenimiz kalmadıysa, hep senin yüzünden İsmet. Yaşlandıkça çenene mi vuruyor ne oluyor bilmiyoruz ama ağzını her açışta kaş göz çıkarıyor, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getiriyorsun. Bu kadar düşmansı, bu kadar ağzı bozuk olunmaz ki! Çemkirmediğin, sövmediğin bir Allah'ın kulu kalmadı İsmet! Ne bitmez bir kindarlıkmış bu; ne çok garez biriktirmişsin kalbinde.

Sen git elin yaşlı başlı herifine Lozan'da mı Montrö'de mi, her neresiyse, "eyy mösyö, a la minüt" de, "katilsiniz" de, "öldürmeyi iyi bilirsiniz" de, es gürle tafra yap, sonra da git el altından gizli gizli iş tut, olacak iş mi bu? Nasıl bir omurgasızlık bu eyy İsmet!

Bir başvekil, bir cumhurreisi, mala mülke akçeli işlere niye bu kadar tamah eder ki İsmet? Gözün ne zaman doyacak? Elâlemin ağzı torba değil, bak fısıl fısıl konuşuyorlar. Milletin altınını ziynetini atlas yorganını lebalep (pembe köşk mü perili köşk mü neresiyse) konağına istiflemişsin. Rezalet ayyuka çıkıp paçan sıkışınca da Erdal'a tel edip, "oğlum, evdeki ganimeti acilen başka yere taşı stop gözlerinden öperim stop" diye talimat vermişsin. O noktadan sonra "şantaj montaj dekupaj kabotaj" diye alafranga lâflar et, orta sahada top çevir, kim inanır!

Haa, "kabotaj" dedim de, bir de o deri giysili, kara bandanalı herifler masalı var ama artık o kadarını eşelemeyeyim.

Mualla'yı sandala atıp ruhumda hicranımı söyletme konusuna da girmiyorum.

Adnan'ı astın, Turgut'u zehirledin, ama bizi dişin kesmez İsmet. Suya götürürüz susuz gelirsin.

Geçen, gazetede okudum, iktisadiyat dibe vurunca da kabahati drahmi satın alanlarda bulmuşsun. Demişsin ki, "bu hıyaneti vataniyyedir." Elalem de diyesiymiş ki, "sen onu bırak İsmet efendi, Zürih bankalarındaki kendi panganotlarından söz et." Sen de diyesiymişsin ki "elalemin ağzı torbaysa biz de büzeriz monşer." Hatta diyesiymişsin ki "yeni bir dünya kurulur biz de orayı hamuduyla yutarız." Bunu Corc Vaşington'a mı demişsin, Kunta Kinte'ye mi demişsin, hatlar parazitliydi tam işitemedim.

Sadede gelelim İsmet: Başvekil oldun. Yetmedi, reisicumhurluğu da istedin, aldın. Gene yetmedi; "ila nihaye, ebedîyyen, hem birinci hem ikinci adam hem ihtiyar heyeti hem de kadiri mutlak olayım, kimse bana neden kaşının üstünde alnın var diye soramasın" dedin. Meclisi mebusana kendisini fesh ettiren karar çıkarttırdın. Hazinenin anahtarı zaten cebinde…

Hatta diyesiymişler ki, bir keresinde konkurhipikte attan düşmüşsün de yerden kalkarken iki evlek toprak avuçlayıp ceplerine doldurmuşsun. Pes artık İsmet!

Ah İsmet, hani vaktiyle "verin şu mühürü, bu iş maraza çıkmadan çözülsün" demiştin de fitnefücur muhalefet yoluna taş koymuştu. Sen de taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmamacasına abanıp, kanırta kanırta almıştın ya istediğini. O yıl memleket abrulla avara arasında salhaneye dönmüştü adeta. Bir fırtına bir kar bir kıyamet… Ölen yiten göçük altında kalan… Korkumuzdan soraramıştık bu ne iş diye, çünkü bu tarz sorular soranları "öyle" bırakmamıştın.

Dağda kart kurt yürüyenlere önce canım cicim deyip, yüz bulamayınca yavuz zırhlısını göndermiş, şehirlerini başlarına yıkmıştın. Çok ocak söndürdün İsmet, çook! Bunun bir de ahireti var.

Hasılı kelâm, memleketin içine ettin İsmet. Gene de zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıyorsun ya, bravo! Bir gün Recep Peker'i suçluyorsun, başka gün Şemsettin Günaltay'ı. Zamanında sana yoldaş olanların neredeyse tamamını attın sattın tepeledin. Hep onlar kabahatli, sen sütten çıkmış ak kaşık, bu nasıl iş?

Bak ne hale geldik! Memleket sathı mailinde top atışları şarapneller mitralyözler, yangınlar seller, şantaj montaj kabotajlar gırla. Muharririnden müderrisine gözüne batan ne kadar insan varsa, devlet marifetiyle süpürülüyor. Bunları biz mi yaptık, tabii ki hepsi senin kabahatin. Biz temiziz, imanlıyız, dündar ve kündarız, tüm suç sende İsmet. Tabii bir de bizdeki kerameti göremeyen bir kısım mebus, bir kısım müellif ve edipte. Ve de onların ağzına bakan, itiyle yatan, cünup gezen, namazsız abdsetsiz soysuzlarda. İşsiz aşsız kalasıcalar, mapus damlarında çürüyesiceler! Hele az eğlenin, asıl sürpriz gece yarısından sonra.

Elin iti kopuğu benim başörtülü bacımı coplar, bombalarla mitralyözlerle meydanları patlatmaya, baloları taramaya başlar, oluk oluk kan akıtırken hiç mi kalbin sızlamaz, taş yürekli İsmet?

Memleketin incisi başkentimizde kulağımızın dibinde bombalar çatapatlar vızır vızır mermiler. Bir de demez misin bir kez daha, "verin bana yarimi bu tantun şıp diye bitsin." Ah betonarme yürekli, niye daha önce değil de sen alacağını aldıktan sonra bitiyor bu musibet işler? Kim talimat veriyor bu Yakup Cemil'lere?

Ah İsmet ah! Batırdın memleketi, parça pinçik ettin! Gene de kene gibi yapışıyorsun saltanatına, ne fena şeysin sen!

Ama sabret. Tertemiz mazimizle on beş yıldır uslu uslu sıramızı bekliyoruz mührü devr alalım da batırdığın dar-ül islâmı uçuşa geçirelim diye. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. O kuyruk üç vakte kalmaz kopar. Bir referandumla seni aradan çıkarırız, alnı secdeye değmiş, haram nedir bilmez (ne yese helâl) anadolu kaplanları gürül gürül gelir oturur. O zaman ne tedhiş kalır ne takaza. Sütliman. Çöpsüz üzüm.

Meselâ ne mi olur? Ohoooo, devlet işleri hızlanııır, iktisadiyat uçuşa geçeeer, keferenin drahmisi florini pul olur yerlerde uçuşuur, dünya ayağımıza kapanıır, elimizi eteğimizi öpeer… Daha sayayım mı?

İnanmazsan iki üç tane Battal Gazi filmi seyret, gör bak öyle miymiş değil miymiş. İlimini yaptık biz dünyaya hükmetmenin, ama fırsat verilmiyor ki.

Neler neler yapacaktık ama on beş sene boyunca elimizi tuttun İsmet! On beş senedir gardiyan gibi tepemizdesin. Daha yığınla dere, yığınla otlak, yığınla devlet arazisi var üzerine avm hes pes yapılacak. Dereler akıyor biz bakıyoruz, günah değil mi o suları boşa akıtmak? Metreküpü kaç lira, biliyor musun? O cânım arazileri iki kuruşluk zeytin için işgal etmek bu memleketin girişimcisine zulüm değil mi? Kalkınma zeytinle mi olur duble yolla inşaatla madenle mi? Yüz yıldır düşman işgali altında yaşayan şu bakir topraklarda kurtarılmayı ve paylaşılmayı bekleyen kıyamet kadar ganimet varken, niye ayak bağı oldun ki bize şunca zaman?

Ah İsmet! O mührü ta en baştan verseydin şu an çoktan süper güç olmuştuk. Bari şimdi direnme de huzur içinde çözülsün mesele.

Yoksa öfkeli çocuklar geliyor ha! Ceeee!

Yorumlar

Eyy İsmet, sen ne muzır adammışsın meğer! Savaş bütün dünyayı kasıp kavururken ülkeyi -ve halkı- o cehennemden uzak tutup, sonraki yılları, kıtlık ihtimalini de hesaba katarak gıda stokladığın ve idareli kullandırttığın için çok kabahatlisin. Bitmek bilmez bir kinimiz ve nereye çeksen oraya uzatılabilen bir dinimiz var.

Ve sene 2020. Çağ atladık, başımız göğe erdi ve fakat dünya bir kez daha kırılıyor. Bu sefer salgın hastalıktan. Biz de boş durmuyoruz tabii. Zenginlerimizi ve onların şirketlerini bu durgun piyasa günlerinde nasıl formda tutabiliriz, ona kafa yoruyoruz.

Halk mı? Ayol onlar her vesileylen bölük bölük ölür zaten. Ölmeyenler de bağışıklık kazanır. Fıtratlarında bu var.

Senin zamanında ekmek karneyle -ama bedava- veriliyordu, şimdi zaman değişti, artık makarna ve bulgur parasıyla bile bulunamıyor, kaldı ki karne falan… Hem ne karnesi yaa! Eyy insanlık! Eyy vicdan! Eyy utanma!

P.S: Ekte benim için hususi olarak kurdurulmuş, dezenfekte edilmiş market dekorunda çekilmiş yakışıklı bir fotografımı gönderiyorum. Bak da hasetinden çatla diye.

Şahsım Saklandı - 24 Mart 2020 (11:04)

diYorum

 

Necip Fadıl ve onun gibiler neler yazdı?

84
Derkenar'da     Google'da   ARA