Patronsuz Medya

Ömür törpüleri

Necdettin Bezgin - 23 Mart 2009  


İnsanları sevmediğim zannedilirse üzülürüm, seviyorum sevmesine de, bazılarına -bütün o derin muhabbet hislerime rağmen- katlanmakta zorlanıyorum.

Sorun benim tahammül eksikliğimden mi kaynaklanıyor, yoksa o "bazılarının" hal ve tavırlarından mı, bunun takdirini zatıalînize bırakıyorum sayın okur.

Aşağıda, meramımı anlatmak için verdiğim birkaç örneği bulacaksınız. Sürçü lisan eyledikse salla gitsin.

* * *

Parfümcü

Tuvalet kokusunu bastırsın diye banyolara konulan şu sentetik şeylerden ne kadar rahatsız olduğumu mümkün değil anlatamam. Zaten anlatamıyorum da. Her konuda açık fikirli olan insanlar bile, ne hikmetse, bu konudaki tüm şikâyetlerimi kulağının tıkalı olan tarafıyla dinliyor.

Bu koku o kadar keskin, o kadar dağlayıcı, o kadar bulaşıcı ki, sokağa çıktığımda bile genzimden damağımdan silinmiyor. Ben diyeyim ziklon b, sen de eycınt orınc. Geceleri rüyamda kendimi formaldehit içine konmuş ölü kurbağa olarak görüyorum. Uyanıp bakıyorum ki o koku yatak odama kadar ulaşmış.

Galiba benim üftadenin burnu hiç koku almıyor. O da kullanıyor bu kokulardan ve ne kadar rahatsız olduğumu bir türlü anlayamıyor.

Kadın! Burnunla algılayamadığını kulağınla algılasana! Söylüyoruz işte, bu keskin kokular beni canımdan bezdirdi; istemiyorum evde kimyasal bombardımana maruz kalmak yahu!

Buna boynuna kulağına giysilerine boca ettiğin parfümler de dahil.

Bak, buraya yazıyorum, ciğer kanseri ya da koah falan olursam sorumlusu sensin.

* * *

Marka Köpek Sahibi

Burnundan kıl aldırmaz. Memleketin tuzu kuru semtlerinde birbirinden marka köpekleriyle dolaşan bay ve bayanların genel formatı bu. Kendisi ne kadar suratsızsa köpek de o kadar sevimli hoppidik zuppidik oluyor. Gelir yanaşır, kuyruk sallar, paçalarını falan koklar. O öyle yapmasa bile, yanından geçerken ister istemez bakasın, "canıım" falan diyesin gelir.

Ve o anda geçmiş deneyimlerinden de gelen bir korku refleksiyle sahibinin yüzüne de kaçamak bir bakış atarsın. Ve donk! Nefret ve düşmanlık dolu bir çift göz. Hani "dokunma lan mersedesime, boyasını çizecen" diyen sonradan görme tavrı var ya, onun gibi. Köpeğiyle flört ettiğin için seni bakışlarıyla döven bir mülk sahibi…

Gözlerini yere indirir, mahçup mahçup köpekten uzaklaşır denize falan bakarsın. Köpek sahibi, marka köpeğiyle kasılarak uzaklaşır gider.

* * *

Sakalettin ile Sakile

Bulunduğu ortamın uygun olup olmadığına bakmaksızın açık saçık fıkralar anlatır, sinkaflı konuşur. Kadınsa oradaki evli erkeklerden birine abartarak yazılır. Erkekse yatak anılarını anlatır, her konuyu sekse getirir ve diğer insanların seviyeyi korunmak için verdiği çabayı tutukluk ya da yapaylık olarak niteler. Alem buysa şovmen odur. Öyle zanneder. Müptezellik sınırlarını zorlamayı özgürlük olarak görür.

Bunun bir de ergen -ve bön- versiyonu var. Çoğu tuzu kuru ailelerin pahalı kolejlerde okutulan çocukları. Anne profesör, baba iş adamı falan. Erkek olanları ortalık yerde hayalarını kaşır, kız olanları böğürür gibi güler. Caddelerde sahilde şurda burda gruplaşıp birbirlerine herkesin işiteceği biçimde en yakası açılmadık küfürleri savururlar.

Neredeyse tamamı dar bir kaldırımda karşılaştığında kesinlikle senin kenara çekilip yol vermeni bekler, çekilmezsen omuz vurup geçer, o da yetmezmiş gibi dönüp bir de kabahat işlemişsin gibi ters ters bakar.

Başkalarına saygı göstermek gibi ilkel mevzulara pek ilgi duymazlar.

* * *

Tebliğci

Bu kişilik formunun muhtelif alt grupları var: Reisçi, Başbuğcu, UluÖnderci, GerisiTeferruatçı, AbuzittinHocacı, Mevlânacı, Yehovacı, HareKrişnacı, Permakültürcü, Hayvanseverimci, İnsansevmezimci, YükselenBurcunNe'ci, BenOndanYemem'ci, vd…

Örneğin, UluÖnderci olan alt grup evinin dükkânının kapısına penceresine her vesileyle bayrak ve Atatürk posteri asar. Yan gözle de senin kapını pencereni teftiş eder. Gizlice hangi gazeteyi okuduğunu araştırır. Reisçi, Başbuğcu, GerisiTeferruatçı alt gruplar ise zarf atarak dost düşman çetelesi tutar, vatan haini misin değil misin, kendince test eder, sınıflandırır, gerek duyarsa bunaltma moduna geçer.

Hepsi hayatın sırrını çözmüştür ve bildiklerini öğretmeye kararlıdır. Ne yapar eder, daha merhaba demeden konuyu güncel siyasete getirir. Senin de aynen kendisi gibi düşündüğünden emindir ya da öyle olmasını ister. En bilgiç tavırlarla düzenli okuduğu köşe yazarının o günkü yazısındaki derin hakikatleri nakleder. Konuştukça kendini kaptırır, söyledikleri kendi şahsî tespitleriymiş, başka hiç kimsenin haberi yokmuş, asla olamazmış gibi atar tutar. "Ahalinin ne kadar gafil olduğundan" başlar, "filanca ülkede her şeyin ne kadar kusursuz olduğuna" dair zaten ezbere bildiğin mızmız bir terane tutturur. Vaaz verir gibi bir üslubu vardır. Susturmadığın takdirde mütemadiyen baştan alır ve üst üste birçok kez hatim indirir.

Böylelerinin kahrını çok çektiğim için biliyorum, ince alay, ağzının payını verme gibi dolaylı yöntemler asla işe yaramaz. Anlamadığını sanıp tebliğ faslını başa sarar. Kararlı bir dille lâfını ağzına tıkıp susturmadıkça da asla çenesini kapatmaz. Anlattıkça öfkesi daha da kabarır. Bunaltır. Bezdirir. Ruhunu karartır.

Tek çare var: Çok sert bir ültimatomla susturacaksın. Hatta devam ederse şaplağın gelmekte olduğunu hissettireceksin. Tabii ki arkadaşlık-ahbaplık falan o an bitecek ama inan, huzur bağlamında kesinlikle sen kazançlı çıkacaksın.

* * *

Arabası Cukcuklu

Onun otomobilinin güvenliği mahalle halkının uykusundan daha değerli olduğu için, alarmı en hassas konuma getirir. Gecenin bir saatinde arabanın yanından geçen bir kedi alarmı öttürünce bütün mahalle bu hiç susmayan alarmı dinlemek zorunda kalıyormuş, ne gam. Nedense arabanın sahibinin uykusu herkesinkinden ağır, dolayısıyla bu sesi en son o işitir. Bunların arasında verdiği rahatsızlık nedeniyle mahalle halkından özür dileyenine rastlayamadım şu ana dek.

* * *

Arabası Cikcikli

Şu sahne çok tanıdık: Sokakta yürürken aniden hemen dibindeki bir cikciklemeyle irkiliyorsun. "Ne oluyor" diye bakındığında biraz ötede yanından geçtiğin arabanın kapısını uzaktan kumandalı anahtarıyla açan bir hayvan görüyorsun. Yüzde 99'u erkek. O kapıyı açmak için nedense tam da kapının önünden geçmeni bekliyor. Ne kadar eğlendiğini yüz mimiklerine bakarak anlaman zor. İçinden kıs kıs gülüyor.

Elektronikten biraz çakıyor olsam, bu tip hırtlar için özel bir kumanda tasarlardım: Adını da "kapatma anahtarı" koyardım.

Kullanılışı şöyle: O bunu yapınca hiç istifini bozmayacaksın. O arabasının yanına, sen de onun az önce durduğu yere geldiğinde, tam uzanıp kapıyı açacağı an kendindeki aletle "cik cik" diye kapatacaksın kapıyı. O açacak, sen kapatacaksın. O açacak, sen kapatacaksın. Ta ki o denyo herif masaldaki Kerem gibi kendi ateşiyle cayır cayır yanana ya da nedamet getirip özür dileyene kadar… Aman dilemedikçe vazgeçmeyeceksin bundan.

* * *

Korna Cartlatan

Ara sokakta dalgın dalgın yürürken aniden arkandaki ejderha gürlemesi gibi bir sesle havaya zıplıyorsun. Dönüp baktığında bir çimento ya da kum kamyonu ve direksiyonunda yalak yalak gülen iki ayı görüyorsun. Kızmamalısın. Sen kızarsan daha çok eğlenirler. Ufak bir şaka yüzünden elin fakirlerini kurşun manyağı yapamayacağına göre, bırakacaksın, yollarına gidecekler. Onlara kendilerinden daha psikopat birine çatana kadar bu şakayı sürdürme hakkını tanıyacaksın.

* * *

Mevzu bundan ibarettir. Şen ve esen kalınız benim canımdan çok sevdiğim insan kardeşlerim.

Yorumlar

@Parfüm: Ben de aynı dertten muzdaribim. Hatta o kokuların içeriğini merak edip araştırmaya çalıştım bu nedenle. Çünkü benim gibi Migren'i olan bir insan için çekilir dert değil. Acayip baş ağrısı yapıyor o tuvalet kokuları. Beynim o kokulara benzin kokusu ve gaz kokusuna verdiği şekilde tepki veriyorsa demek onlar kadar zararlı bunlar.

Melaike - 10 Ocak 2013 (15:27)

diYorum

 

Necdettin Bezgin ve onun gibiler neler yazdı?

58
Derkenar'da     Google'da   ARA