Patronsuz Medya

Yılmaz Güney

Deniz Türkoğlu - 23 Şubat 2013  


Yılmaz Güney'in filmleriyle büyüdüm.

İstiklal'de Lale Sineması vardı. (Şimdilerde teknolojik malların satıldığı bir pasaj.) Fuayede kitapları posterleri sergide, filmleri de aylarca vizyonda dururdu. Bir yerde tesadüfen bir araya gelmişliğimiz, dizine dirseğimi dayayıp yer sofrasında beraber yemişliğimiz var.

Umut'u çektiği yıllardı. Hani arabacı Cabbar atıyla bir otomobile çarpar da, otomobil sahibi "Beğendin mi yaptığını, araba mahvoldu, artık boyasını katiyen tutturamazlar" der. O bildiğin ezik, sürekli horlanan Cabbar da o anda bi dellenme dellenir, "Ne diyon len sen, atı öldürdün, hâlâ boyadan mı bahsediyon?" diye adamın yakasına yapışır. Bir yanda atın canı, Cabbar'ın ekmek parası, çocukların nafakası bir yanda arabanın cilası. Ayarı böyle düzenin, ne yapacaksın.

Daha lisede okuyup yazarken, öyküsünün içinde geçen bir cümle yüzünden, komünizmden damga yemişliği, mahkeme edilmişliğiyle, devrimcilere para yardımı ve yataklık suçundan hapsedilmişliğiyle yokuş aşağı gitmeye başlayan kaderi; sonunda o malum olaylarla Duvar'a tosladı bir nevi. Yani her şeyin bir milattan öncesi var. "Adam öldürdü, af mı etselerdi?" den başlamaz Yılmaz Güney'in hikâyesi, içine Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir, Oktay Etiman gibi isimleri de alan bir devrin tarihini de kapsar. Öğrenmek zor değil, bu bilgiler internette bile var. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz, onaylarsınız ya da cezalandırırsınız orası size kalmış. Ama insanlar, dönemler, olaylar hakkındaki tüm bilginizi sadece magazin programlarından edinirseniz, sadistin biri de gelir, eteğindekileri ortaya döküverir. Ona kimsenin yapacak şeyi yok.

Duvar demişken, Yılmaz Güney'i lümpen, maço, katil ezberiyle hafızalara kazıma çabalarına verilen bir cevaptır Duvar, aynı zamanda. "Propaganda filmi çekti, gitti bizi Avrupa'ya rezil etti, madem o kadar devrimciydi, neden Türkiye'deki devrimcilerin çektiklerini değil de, çocukların filmini çekti" diyenlere karşı: "Bir ülke düşünün çocuklarına bunu yapıyor, gençlerine ne yapmaz? Artık herkes bunu kolayca tasavvur edebilir." demişti. Duvar'ı izlemiş miydiniz? Hani; "Soba, pencere camı, iki ekmek istiyoruz!" diye isyan eden hapisteki çocukların filmi…

Put değildi, ilah değildi, ama Halk düşmanı hiç değildi. Her gün yeni bir filmini oynatırdı Lale sineması. Yaşıtım İstanbullular o günleri hatırlar. Tüm filmlerini görmüşlüğüm, senaryolarını, mektuplarını, hikayelerini okumuşluğum var. Çalışmaya çocuklukta başlamıştı. Kendi lafıyla; "hayatın tüm gerçekliğini daha hayatın ilk yıllarında yaşadım" derdi. Biz o zaman küçüktük, anlamazdık ama sunturlu gelirdi gene de, ne demektir "hayatın tüm gerçekliği", merak ederdik. Bir de "komünizm" ne demek, ne demek "demokrasi mücadelesi", yan yana söylemeye gelince ezberimizde bile beklemeyen zor kelimelerdi, hemen unuturduk.

Biraz ucundan kenarından öğrenmeye başladığımızda da, iş işten geçmişti zaten. Ne yapacaksınız, bugünkü modern ortamlar için belki epey ağdalı, epey karmaşık, bilinmesi epey yorucu kaçan, her dönemin kendine göre yaşadığı bazı sosyal içerikler var. O sevgililerinin ayağına sıkan türkücü imparatorlar, o çakma harem anaları, o burunlarıyla twit atan Bohemyalılar anlarlar mı bu bahisleri, yok demokrasiydi, yok eşitlikti, yok halkların özgürlüğüydü falan, yürekleri kabarmadan uğraşabilirler mi bu sosyal içerikle, çakarlar mı bu manzarayı, ne dersiniz?

"Ben ve İsmail 8 yaşındaydık. Mahalledeki varlıklı çocukların atı olurduk. İsmail hepimizi, bütün atları geçerdi. Bir gün sonuncu oldum diye o zengin çocuğundan dayak yediğimde, dokundu İsmail'e. Ben duvarın dibinde sümüğümü çekerek ağlıyorken, İsmail tuttu omzumdan, bir daha dedi, hiç kimsenin atı olmayalım."

Kimsenin atı olmayacaksan, o yazdığın o çektiğin, bazen film olarak bazen dert çile olarak, insanda ruh sağlığı falan bırakmaz.

Siz öylelerine psikopat mı diyorsunuz? Başım gözüm üstüne, elbet haklısınızdır.

Yorumlar

Yılmaz Güney in Kurbanlık Katil isimli filmini hatırlıyorum. İyi bir oyuncu olduğunu sanıyorum. Kitaplarını hiç okumadım ama kızının yazdığı kitabı okudum. Onun hiç de iyi bir baba olmadığı kanaatine vardım. Bir insanın dünya görüşü ne olursa olsun, ailesine sahip çıkmamışsa, bence o kişi, başarısızdır.

Gökçe - 27 Şubat 2013 (18:08)

diYorum

 

Deniz Türkoğlu neler yazdı?

41
Derkenar'da     Google'da   ARA