Tam da hatalarını aklama yolu olarak kendi geçmişini sanki başkasının geçmişi imişçesine mahkûm etme hasletimiz ve onun ikiz kardeşi olan "ben ne yaptımsa doğru yaptım, kusur bulan namussuzdur" hassasiyetimiz üzerine düşünürken, bir şeyler vesile oldu, dökeyim dedim eteğimdeki taşları.
Diyelim, eşinden çok şikâyetçidir kişi ve onu tüm başarısızlıklarının sorumlusu olarak görmektedir. Evlendiğine bin pişmandır. "Neden evlendin? Aklın o zaman neredeydi?" dersin, "Aaah, o zamanlar bende akıl mı vardı?" diye cevap verir.
Ya da geçmişte çok hızlı eylemciyken şimdi tüm baş kaldıranlara dümdüz gitmektedir. "Aynı hataları sen de yapmadın mı?" dersin, hemen vücut çalımıyla sıyrılır: "O zamanki koşullar başkaydı. Kullanıldığımızı anlayamadık."
Kızarsın. "Ulan teres, daha o zamanlar 'kullanıldığın, hata ettiğin' söylenmedi mi sana? Neden kulak asmadın?"
Onu da duymazlıktan gelir. Çok sıkışırsa "o zamanlar gençtik" der.
Ya evet, o zamanlar gençtik ve şimdi yaşlanınca hatalarımız zaman aşımından düştü.
Öyle bir yaştaydık ki, herkese akıl öğretebilecek, hatta ne öğretmesi, kolunu büke büke kabul ettirecek kadar kemale ermiş, her türlü hatayı mazur gösterecek kadar toy. Böylesine esnek, böylesine haklı.
Sanki insan yılanın deri değiştirmesi misali, her yaş gününde yeni ve lekesiz bir kimliğe geçiş yapabilirmiş ve eskisini hiç özeleştiri yapmadan tümüyle ardında bırakabilirmiş gibi…
Solun içinden sıkıyı görünce Kemalizme, Kemalizm'in gözden düştüğünü görünce Recepizm'e çark edenler çıktığı gibi, yaşadığı dönemi, bize belletilenleri sorgulayanlar ve çuvaldızı kendine batıracak cesareti bulabilenler de çıktı.
Sağdan da çıktı böyleleri soldan da. Eski aidiyetlere dinsel bir kimlik gibi saplanıp kalmadan yaşananları anlamaya/anlatmaya çalışanlar.
Ve şimdi Türkiye aydını tam da bu bağlamda ortadan ikiye yarılıyor. Bir yanda ezberine sımsıkı sarılanlar, diğer yanda da soru sormaktan korkmayanlar.
Bütün bunların aklıselim çerçevesinde tartışılabildiği bir yer olduğu için (ya da olabildiği ölçüde) Derkenar'ı seviyorum.
Zaman zaman bu sevginin ödettiği bedeli sorgulasam da…
Zihni Nalıncı ve onun gibiler neler yazdı?
Bahtsız Bedeviile
Kutup Ayısı(8 Kasım 2012)
dokunulmazevlâtları (26 Nisan 2012)
Ek yerini belli etme de…(4 Nisan 2009)
Bacımektubu (13 Mart 2001)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.