Patronsuz Medya

Akademik Yazı

Cevat Robert Lök (Doktora Öğrencisi) - 26 Mayıs 2020  


Değerli okur, sizlerin de kabul edeceği gibi, çağımız çığ gibi büyüyen ontolojik sorunların topaklaşıp yumaklaştığı ve ancak ehil ellerde çözülebilecek bir dilemmaya dönüştüğü distopik bir yapıya doğru evrilmektedir.

Bu makalemizde, sadece çağımızın değil tüm zamanların en karmaşık sorunsallarından sayılabilecek olan, kuramsal ve kılgısal izdüşümlerinin kuantumsal yansımalarını da göz önünde tutmak zorunda olduğumuz, yol açma olasılığı parabolik bir kreşendoyla artan kitlesel bireysel patolojik (mass-indivo-pato) sonuçları da göz önünde bulundurduğumuzda, gündelik pratiklere yansıtıldığında hijyenik bir "küçük kıyamet" olarak adlandırılabilmesi muhtemel ontolojik bir sorundan söz edeceğiz. (P. S. Bu tür akademik rutinin tuzu biberi vazgeçilmezi ve nirengi noktası [anchor point] olan "ontolojik" terimi her on cümlede bir tekrarlanacaktır.)

Makalemizin girişinde neden bu konunun irdelenmesine karar verdiğimizin metodolojik ön irdelemesini yapmakla beraber, sonrasında açıklamalarımızın açıklamalarının açıklamasını da göz önünde bulundurarak okuyucularımızı bıktırma girişimlerimizi sistematik bir biçimde devam ettirilmek suretiyle bütüncül bir yapısallık oluşturulacaktır.

Girişi izleyen gelişme bölümünde hangi bilimsel ve akademik zorunluluklara dayanarak bu sorunsalın seçilmiş olduğunun da altını çizerek bahis konusu konuya nasıl ve niçin bakmamız gerektiği olgusu, nereden bakacağımızı ve nereden bakamayacağımızı, bakmalı mı bakmamalı mı yoksa hiç bakışmamalı mı perspektifinden masaya yatırarak ayrıntılarıyla yapısökümüne uğratılacak, ön kabuller ve konfeksiyon değer setleri yer ile yeksan edilecektir. (Elimiz değmişken ve araya üç beş cümle daha sıkıştırma fırsatını yakalamışken, "yer" ve "yeksan" kelimelerinin ima ettiği aliterasyon ve antagonistik çağrışımlara da değinilmeden geçilmeyecektir.)

İçinde var olduğumuz {var edildiğimiz diye okunsun} anlama -ve hafife alma olasılığı bulunanlar açısından anlaşılmaz kılma- çabamıza binaen, makalenin "daha da gelişme" bölümüne geçilecek, bu bölümde okuyucularımızın uykusunu açmak maksadıyla kırk bir pare top atışı eşliğinde çağımızın, hatta tüm çağların oluşumuna ilişkin bir perspektif çizmek amacıyla, Big Bang ile Antroposen çağları arasında kalan kısa zaman aralığındaki jeolojik morfolojik biyolojik oluşumların gelişimlerinin çizgisel skaladaki konumlarına göz atılacaktır.

Çalışmamızın ilerleyen safhalarında, ders kitaplarında okuyup da tam anlayamadığımız ama hocalarımız anladık zannetsin diye lâfı dolandırıp, zinhar bitirmeyerek ve bağlaçlarla birbirine bağlayarak sündürdüğümüz -hatta nasıl başladığını kendimizin bile unuttuğu- sonsuz uzunluktaki cümleler vasıtasıyla olası eleştiri girişimleri daha başlangıçta akamete uğratmak suretiyle o fasıl da kazasız belâsız atlatılmaya çalışacaktır.

Sonuç bölümüne gelmeden önce, değerli okurumuzun birikmiş gaz vd var oluşsal sıkıntılarının oluşturduğu vahametin farkındalığıyla, üç beş dakika ihtiyaç molası verecek ve sonrasında neden böyle bir konuyu seçtiğimiz -belki unutulmuştur diyerek- bilmem kaçıncı kez tekrar etmek suretiyle orta sahada top çevirilecektir.

Hatırlatmalarımızı yaparken gerekli gördüğümüz yerlere parantezler (ayraçlar) açarak daha önceden açtığımız açılımları bir kat daha açacak, o açılımların açıklamalarını da köşeli parantezler [ayraçlar] içine alarak olası kafa karışıklıklarının önüne geçmeye çalışılacaktır. Kafası daha hâlâ karışmamış [daha doğrusu (kazan gibi olmamış)] okurlarımızı da bilâhare yapacağımız açıklamalarımıza hazırlamak için gerekli gördüğümüz yerlere yıldızlar (*) ve numaralar (1, 2, 3, 4, 5, ilâh) yardımıyla ek açıklamalar nakşetmek suretiyle aydınlatarak, olası akademik başarımız üslupla taçlandırılacaktır.

Nihayet mütevazı bir sadede gelme denemesinde bulunularak ve yazımızın ana gövdesine intikal edilmek suretiyle bütün bu zorunlu antropolojik ontolojik ornitolojik saptamaların sonucunda, felsefî girdileri termodinamiğin ikinci yasası uyarınca, bahse konu değerlendirilmeler şu [ontolojik] çıkarsamaya bağlanacaktır:

Ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla.

* * *

Kaynakça:
- Saatli Maarif Takvimi
- Öğrenci Ansiklopedisi
- Ekmek Kızartıcının Kullanım Kılavuzu

Gönder tuşu etkinlikleri:
- To: Ben
- Cc: Kendim
- Bcc: Haber siteleri, adres defterime girmiş tüm e postalar, facebook, twitter, instagram, whatsup, okuldan dönem arkadaşlarım, annemgil, ablamgil, komşular, sokaktan geçenler

Yorumlar

Sayın Lök, kaynakça bölümünüzde yer alan kullanım kılavuzunun hangi marka ekmek kızartıcıya ait olduğu belirtilmemiş. Bu eksiklik makalenizin bilimsellik iddiasına gölge düşürüyor (maalesef).

İhsan Doğramacı - 28 Mayıs 2020 (09:07)

Sayın Lök, ''Zehirli yılan dilini ısırırsa ne olur?'' konusundaki (ontolojik) çıkarsamanızı içeren seksen beş milyonun okuyup, halkımızın merakla beklediği yazınızı, lûtfedip yazmanızı canı gönülden istiyoruz.

NOT: Çocukluğumda, dilimi ısırıp ağladığımda ''Et yiyeceksin yavrum ağlama'' deyip avuturlardı. Et mi pahalıydı? Biz mi fakirdik? Çözümsüz kaldım hocam.

Orhan Dirim - 7 Haziran 2020 (17:22)

Aman dilinizi ısırın sayın hocam, bu yaşadıklarınızdan sonra dil yâresini andıracak yâre, dünyada gönül yarasına çare bulunmadığını eminim ki siz de farkındalık etmişsinizdir.

Cevat Robert Lök - 9 Haziran 2020 (16:22)

İşte bu! Şöyle ağaz tadıyla bir yazı okumak nasip oldu sonunda. Kendime geldim vallayi. Oh be…

Cavit Ronald Kök - 26 Temmuz 2020 (22:01)

diYorum

 

Cevat Robert Lök ve onun gibiler neler yazdı?

137
Derkenar'da     Google'da   ARA