Necdettin Porsiyon - 7 Mayıs 2013
Etyemezlere saygı duyarak ve bunu beceremediğim için kendime teessüf ederek geçti o güzelim yıllarım. Bazen gözyaşı oldu bazen içli bir köfte.
Fakat birader, şimdi gel de komşunun mangalından buram buram yükselen pirzola, böbrek, balık kokularından aşka gelip de niyeti bozma. Yazık yahu, zavallı hayvanları kıtır kıtır kesiyorlar, derisini yüzüp parça parça ediyor, bağırsaklarından da sucuk yapıyorlar…
Sırtı kıllı birileri de açık havada bunu yelleye yelleye mangalda kızartıp rakı ve ayran eşliğinde mideye indirmiyor mu, içim kan ağlıyor. (Pis vahşiler, insan bir tabak da komşusuna getirir!)
Ben etyemezlere çok saygı duyuyorum. Onlarla aynı sofraya düştüğümde içten içe bayram ediyorum. (Payları bana kaldı diye.) Ve tabii ki kendimden tiskiniyorum o günahsız zavallı varlıkları mideye indirdiğim için.
Kararlıyım, eğer kanun kuvvetiyle yasaklanırsa ve herkes sebzeyle beslenmeye başlarsa, ben de bu yasağa uyarım. Yazık, onları da Allah yarattı, değil mi?
Niye?
Yiyelim diye…
Yapılan bir araştırmaya göre, bitkiler kesilirken çığlığa benzeyen ultrasonik bir ses çıkartıyormuş. Demek ki cinayete kurban gittiklerini onlar da fark ediyorlar.
Buyur buradan yak. Vijdansa al sana vijdan. Ah canım, yazık değil mi o günahsız nebatata? Ciyak ciyak bağırıyorlar, "bahçevan bahçevan, etme beni ziyan" diye. Nasıl için elverip de yiyorsun o salatları, zeytinyağlı baklaları, deniz börülcelerini, kuşkonmazları, enginarlı dıçları? Hiç mi merhamet yok sende?
Sen en iyisi kalsiyum sandozla beslen. O sadece foşurduyor erirken.
Tendü Gagilik - 7 Mayıs 2013 (21:14)
İşte azizim gelişmişlik farkı nasıl da belli oluyor. Bravo sayın Gagilik! Bravo size! Damardan girmişsiniz konuya. Budur! Evvet! Budur!
Yaşayan en büyük filozofumuz mösyö Çetin Altan efendi hazretlerinin de isabetle belirttiği gibi, bunlar sadece tahıl yerler ve -afedersiniz- bilek kalınlığında defi-i hacet eylerler. Bunların arasından bir tane bile atom mühendisi ya da japon başbakanı çıkmaz.
Bu da gösteriyor ki, kahvaltıda kuş sütü, eskargo, salam salomanje, öğle yemeğinde sütten yeni kesilmiş kuzu pirzolası, bıldırcın rostosu ve spagetti a la fromaj, akşam yemeğinde ise beyaz şarap eşliğinde kâğıtta levrek ve fondü yemeliyiz ki, yaşamın gustosunu ıskalamayalım.
Bunları satın alacak doları avrosu olmayanlar da, ne yapalım ayol, çekilsinler ayak altından. Afrika'ya mı giderler, Afkanistan'a mı mültica ederler, lütfen ya sevsinler ya terk etsinler kalkınma yarışında depara kalkmış olan yalnız ve güzel ülkemi.
(Not: Bu makalemi Migros'un et reyonunda sıra beklerken aypodumla yazdım. Çağdaşlık budur.)
Bağdagül Kebapçı - 8 Mayıs 2013 (16:46)
Bu gibi yaşamsal bir konuyu toplum gündemine taşıyan sayın Gagilik kardeşe sonsuz teşekkürler ve kucak dolusu sevgiler…
Bu bağlamda benim de gündeme getirmek istediğim sorunsal şu ki: Gündelik konuşma dilimize girmiş bulunan birçok etcil sözcüğün dilimizden ayıklanmak suretiyle yerlerini otçul sözcüklere terk etmesi…
Örneğin, işittikçe mideme kramplar girmesine neden olan "köftehor" sözcüğünün "sebzehor" olarak düzeltilmesini öneriyorum. Sizce de hoş değil mi?
Dahası da var:
"1 dirhem et 1000 ayıp örter" yerine "1 dirhem gülhatmi 1000 çiçek açsın"; " delikanlı ol ciğerimi ye" yerine "birey ol salata ye"; " gözünün yağını yiyeyim" yerine "gözünü yaşını sileyim"; " oooh kebap" yerine "oooh börülce"; " çantada keklik" yerine "çayda kekik"; " etli butlu" yerine "sütlü tatlı";
vesaire…
(Aslına bakılırsa, sayın Neşe Karaböcek'in adının da Neşe Karalâhana olarak değiştirilmesi gerekir ya, o konuya girmiyorum bile.)
Unutmayalım ki bizlerin elit insanlar olarak sizleri eğitmek ve onlara yol göstermek en birincil görevimizdir.
Saygılar, hürmetler, öpüldünüz…
Zihni Yetim - 13 Mayıs 2013 (20:38)
Sevgili insan kardeşlerim, yaptığınız etçil şakalara bayıldım, her biriniz kendi türünüzün süperstarları sayılsanız yeridir. Aferin!
Fakat hatırlatmak isterim ki, beni böyle koşturan yaşama sevinci, sizi böyle konuşturan adına "evrim süreci" denen genetik piyango.
Gene de teyakkuzda kalınız dostlarım. Niye mi? Sizin zıpkınlarınız varsa benim de kılıcım olduğunu hatırlatmak isterim. Sakın ola ki tekneden denize düşmeyin.
Ve günün birinde ayıların tüfekleri, koyunların satırları, tavukların mızrakları olduğunda işler değişebilir. Artık kasap çengelinde kıçına plastik çiçekler iliştirilmiş halde baş aşağı sallanma sırası size gelmiştir. Cinayet üzerinden mavra yapıp gülme sırası ise artık onlardadır.
Ne demiş Öküz Aleyhisselam hazretleri: Birazcık empatiden kimseye zeval gelmez…
Kılıç Balığı - 12 Mayıs 2020 (23:38)
Necdettin Porsiyon ve onun gibiler neler yazdı?
Bahtsız Bedeviile
Kutup Ayısı(8 Kasım 2012)
dokunulmazevlâtları (26 Nisan 2012)
Ek yerini belli etme de…(4 Nisan 2009)
Bacımektubu (13 Mart 2001)
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.