Patronsuz Medya

Mazbut ve Katil

Necdettin Püskevit - 20 Ocak 2011  


Yıllar önce bir tren yolculuğunda bir adamla yolum kesişmişti. Aynı vagonda oturuyorduk.

Kırk yaşlarında, yakışıklı, okumuş biri. Güleryüzlü.

Birazdan konu çoğu zaman olduğu gibi döndü dolandı siyasete geldi.

Kelimeleri seçerek konuşuyor ve -bence- akıllıca lâflar ediyor.

Yanında 8-9 yaşlarında uslu bir kız çocuğu. Boşanmış, işi gereği seyahat etmek zorundaymış, kızını gittiği her yere yanında götürüyormuş.

Bir ara lâf döndü dolaştı, 80 öncesi kanlı olaylara geldi. O da çatışan taraflardan birindenmiş. Silahlı eylemlere karışmış o yıllarda. Adana mı Mersin mi, öyle bir yerler.

Şaka yapacağım tuttu, mevzuyu sulandırmak için, "leşin var mı hiç" diye sordum sırıtarak. Sorar sormaz da yaptığım şakadan utandım.

- "E, haliyle, var tabii ki" deyiverdi gayet sakin.

O da şaka yapıyor sandım önce, ama sessizliğinden işkillendim, dikkatle gözlerine baktım. Vagonun camından dışarıyı seyreden çocuğuna duyurmamak için sesini alçalttı. Yüzü ciddiydi.

- "Çatıdan betona attıklarımız var, 4 kişi" dedi; "diğerleri için sayı veremem."

İnanmak istemedim.

- "Kafa buluyorsun benle, değil mi" dedim.

Pek kafa bulur gibi bir hali yoktu.

- "O zamanki koşullar farklıydı" dedi sadece.

Camdan dışarı bakan çocuğa kaçamak bir bakış fırlattı sonra.

- "Çocuğun yanında konuşmayalım istersen" dedi. "Belki daha sonra, iki kadeh içeriz, anlatırım…"

Bu kadarı yetmişti aslında. İlk fırsatta bir bahane uydurup vagonu değiştirdim.

Trenden inerken bir ara göz göze geldik. Kırılmış gibi bakıyordu. Belli ki kendisini hiç suçlu bulmuyordu. Koşullar öyleydi, yapmışlardı.

Bir daha yolum kesişmedi bu adamla. Adı neydi, hatırlamıyorum.

diYorum

 

Necdettin Püskevit ve onun gibiler neler yazdı?

164
Derkenar'da     Google'da   ARA