Patronsuz Medya

Ah şu antibiyotik tutkumuz

Melih Özel - 4 Ocak 2016  


OECD'nin "Bir Bakışta Sağlık" adlı periyodik yayınını duydunuz mu bilmiyorum. İki yılda bir yayınlanıyor. Özellikle ilgilenmiyorsanız eğer, duymamış olma olasılığınız çok yüksek.

Geçtiğimiz yıl Kasım ayında, bu yayının 2015 yılı versiyonunu yayınladı OECD: Bir Bakışta Sağlık - 2015 (Health at a Glance 2015).

Mesleki dürtülerle her yayınlandığında şöyle bir göz attığım bu yayının bu yılki versiyonunda bizden de söz ediliyor.

Yayının, birinci basamak sağlık hizmetlerinde reçete edilen ilâçlar ve özellikle antibiyotik kullanımı anlatılan bölümünde, antibiyotik kullanımının dirençli bakteri türlerinin risklerini azaltabilmek için, sadece kanıta dayalı gereksinim olduğunda kullanılması gerektiği özellikle vurgulanıyor. Reçete edilen toplam antibiyotik sayısının / hacminin de birinci basamak sağlık hizmetlerinde bir kalite göstergesi, belirteci olduğu anlatılıyor.

Bu bölüme bir de grafik konulmuş. Metni okuyup, grafiği incelediğimizde görüyoruz ki OECD raporunda incelenen ülkeler arasında, en fazla antibiyotik kullanan ülkeyiz (en az kullanan ülkeler olan Estonya, Hollanda ve Şili'nin rakamlarından 4 kat, OECD ortalamasından da tam 2 kat fazla antibiyotik tüketiyoruz). Bize en yakın ülke Yunanistan ve onlara göre bile anlamlı bir şekilde fazla antibiyotik tükettiğimizi anlıyoruz grafiği incelediğimizde.

Bunu okuduğumda, günlük yaşantımda benden antibiyotik talep eden, ama benim antibiyotik kullanmaktan yana olmadığım hastalarım geldi aklıma. Bazan kırılıp, kızanlar olabiliyor; açıklamalarımı kabul etmek istemeyen ya da ikna edemediklerim de olabiliyor.

Ben de dedim ki kendi kendime: "Dur şunu bir kere de Derkenar'da anlatayım. Hem kalıcı olur, hem de hastalarıma kaynak gösteririm; eminim böylelikle daha ikna edici bir yol bulmuş olurum."

Hasılı, eğer başınızı ağrıtmazsam bu gün biraz antibiyotik konuşmak istiyorum sizlerle.

Nedir bu "antibiyotik" dediğimiz ilâç grubu? İnli midir, insiz midir; huylu mudur, huysuz mudur? Neye yarar? Neye zarar verir? Vara yoka içsek ne olur, içmesek ne olur?

* * *

Efendim, antibiyotikler sayıca yaklaşık yüz civarında bakteriyel türün neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek için kullandığımız ilâçlara verilen genel ad. Keşifleri sayesinde dünya daha farklı bir gezegen haline geldi ve bu buluş insan yaşamını kesinlikle olumlu anlamda etkileyen en önemli buluşlar arasında yerini aldı. Penisilin, örneğin, kullanılmaya başlandığı 1940'lı yıllardan itibaren enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin anlamlı bir şekilde azalmasına neden oldu.

Antibiyotiklerin insan yaşamını anlamlı bir şekilde uzattığı, bu gün artık yaygın kabul gören, bilinen bir gerçek,

Antibiyotikleri iki ana grupta inceleyebiliriz. Birinci grup dar kapsamlı olanlar. Bunlar sadece belli bazı bakteriler üzerine etkililer, başka bakterileri öldürmezler. Doktorlar bu antibiyotikleri, hastalığın nedenini kesin olarak bildikleri zamanlarda kullanmayı tercih ederler. İkinci grup ise geniş kapsamlı olanlar. Bu antibiyotiklerin özelliği çok sayıda değişik bakteriyi etkileyebiliyor olmaları. Dar kapsamlı antibiyotiklerin etkileyemediği dirençli türleri de öldürebilirler. Bu antibiyotikleri de enfeksiyonun nedenini kesin olarak bilemediğimiz koşullarda ya da enfeksiyona birden fazla farklı bakterinin sebep olduğu durumlarda kullanıyoruz.

Peki efendim, neden grip olduğumda gittiğim doktor bana antibiyotik yazmıyor da örneğin bademciklerim şiştiğinde ya da sinüzit olduğumda elime bir antibiyotik reçetesi tutuşturuyor? Neden?

Bunun nedeni şu: Antibiyotikler yalnızca bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilâçlar. Soğuk algınlığı ya da grip gibi, virüs adı verilen canlıların neden olduğu hastalıklarda etkileri yok! Ayrıca bazı boğaz ağrıları (farenjit, larenjit gibi) ve üst solunum yolu enfeksiyonları ile kulak enfeksiyonlarının önemli bir bölümü de virüsler tarafından oluşturuluyor. Bu tür hastalıklarda istirahat edilmesi, bol sıvı alınması ve belki bazı ağrı kesicilerin kullanılması yeterli olabilir. Evde istirahat edilmesini önermemizin bir nedeni de hastalığın yayılmasına engel olma çabası.

Soğuk algınlığı ve gripten korunma önlemlerinin yaygın ve etkin bir şekilde kullanılması, gereksiz antibiyotik kullanımını azaltabilecek bir koruyucu hekimlik yaklaşımıdır. Özellikle grip sezonu döneminde el yıkamaya dikkat edilmesi ve ellerin sabun ve su ile sık sık yıkanması büyük önem taşır. Bu önlemin hastalanma riskini %50 oranında azaltabileceğini biliyoruz. Ayrıca virüslerle oluşan enfeksiyonlara karşı aşı olunması da çok etkili bir korunma yöntemi.

Antibiyotikler, zatürriye gibi, bademcik iltihabı gibi, sinüzit gibi, etken olarak bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda etkili olan ilâçlar. Genellikle doktorunuz bu durumlarda ya bir kültür ve antibiyogram testi yaparak bakteri türünü saptadıktan sonra dar kapsamlı bir antibiyotik reçete eder ya da bu tür enfeksiyonlarda en sık sebep olabilen birden fazla bakteriyi etkileme gücü olan geniş kapsamlı antibiyotiklerden birisini.

Gerçekten gerek olmadığı halde, "Ya, olsun! Ben her ihtimale karşı bir antibiyotik alayım, ne olur ne olmaz!" düşüncesi ile antibiyotik kullanmak kesinlikle iyi bir fikir değil. Hatta daha doğrusunu söyleyeyim, çok kötü bir fikir!

Üst solunum yolu enfeksiyonlarının %90'ından fazlasında neden bakteriler değil virüsler ve antibiyotiklerin bu organizmalar üzerine etkileri yok. Bazı bronşit olgularında virüs aktivitesini yitirdikten sonra (ki bu genel olarak 3-4 gün sürer) bile öksürük 10 gün kadar devam edebiliyor ve işte hastalarımızın en çok antibiyotik talepleri de bu zamanlarda oluyor: "Öksürüğüm hâlâ geçmedi, bir antibiyotik alsam mı?"

Tekrar edelim: Antibiyotikler sadece bakteriyel enfeksiyonlarda etkilidirler.

Öte yandan her ne kadar antibiyotikler genel olarak güvenli ilâçlar ise de, kullanmakta olduğunuz başka ilâçlarla etkileşebilirler ve bazen can sıkıcı da olabilecek yan etkilere neden olabileceklerini akılda tutmak gerekir. Özellikle barsaklarımızda bulunan yararlı bakterilerin dengesini de bozabilen bu antibiyotiklerin gereksiz kullanımı ishal ile seyreden barsak bozulmalarına neden olabilir. Ayrıca bazı allerjik reaksiyonların da ortaya çıkabileceği mutlaka akılda tutulmalıdır. Bu reaksiyonlar hafif olabilecekleri gibi, şiddetli ve ciddi de olabilir,

Bu konudaki en önemli nokta, aslında şimdi söyleyeceklerim arasında. Antibiyotiklerin mutlaka gerekli olmadıkça kullanılmamalarını önermemizin en önemli nedenlerinden birisi, bu tür kullanımın antibiyotik direncine neden olması.

Antibiyotik direnci, bir bakterinin normalde etkilenmesi gereken bir antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesi ve bu antibiyotiğin kullanıldığı daha sonraki enfeksiyonlarda ilâcın etkisini yitirmesi olarak tanımlanabilir. Antibiyotik kullanımı arttıkça bakterilerin o antibiyotiğe uyum sağlama olasılığı da artmaktadır. Bazı bakteriler çok sayıda antibiyotiğe karşı dirençlidirler ve "süper mikroplar" (superbugs) olarak adlandırılırlar. Bu bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonların tedavileri de son derece zordur.

Efendim denilebilir ki, antibiyotik direncinden bana ne; ben sık hasta olmam zaten. Olursam da antibiyotik kullanmıyorum. Dolayısı ile benim vücudumdaki bakteriler direnç geliştirmiş olamazlar.

Değil mi? Değil.

Kazın ayağı öyle değil.

Günümüzde antibiyotik direnci tüm dünyayı ilgilendiren çok yaygın bir sorun.

Neredeyse yeryüzünde mevcut bakterilerin tamamı, bir şekilde antibiyotik direnci geliştirmiş durumda ne yazık ki. Bu durum da, antibiyotiklerin ciddi enfeksiyonlardaki etkisini belirgin şekilde azaltmakta.

Öte yandan belli bir ilaca direnç geliştirmiş bir bakteri ile enfekte olan bireyler, bu dirençli bakteriyi aile bireyleri, iş arkadaşları gibi çevrelerindeki diğer insanlara da bulaştırabilmekteler. Bu şekilde yayılan tedavisi güç enfeksiyon hastalıkları da toplumumuzu ve dünyayı tehdit etmekte.

Bu tablo diğer yönlerden sağlıklı, erişkin bireyler için nispeten daha az tehlikeli olsa da özellikle yenidoğanlar, bebekler ve çocuklar, yaşlı hastalar ve çeşitli nedenlerle bağışıklık sistemi baskılanmış bireyler büyük tehlike altındalar.

Peki, ne yapalım da dirençli bakterilerin yayılmasını önleyelim?

Yapabileceğimiz bir şey var mı?

Olmaz mı?

Antibiyotiklerin sorumlu bir şekilde kullanılması konusunda herkese düşen bir rol, bir görev var.

İşte size bazı ipuçları:

Antibiyotikleri akılcı bir şekilde kullanın: Her üst solunum yolu enfeksiyonuna yakalandığınızda antibiyotik kullanmayı beklemeyin. Antibiyotik kullanımının ne zaman etkili olabileceği konusunu doktorunuzla konuşarak belirleyin. Soğuk algınlığı, grip, basit öksürükle seyreden bronşitler gibi viral enfeksiyonların tedavisinde ASLA antibiyotik kullanmayın. Hatta bazen basit bazı bakteriyel enfeksiyonlarda bile antibiyotiksiz kısa sürede düzelmenizin mümkün olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.

Viral enfeksiyonlara karşı davranışınızı gözden geçirin: Viral bir enfeksiyon geçirmekte iken doktorunuza antibiyotik konusunda baskı yapmayın. Bu durumlarda kendinizi daha iyi hissetmenize yarayacak ağrı kesici ve destekleyici bazı ilâçlar ve ürünlerden yardım almayı tercih edin. Belirti ve bulgularınızı hafifletecek, rahatlatacak ilâçlar, vücudunuzun viral enfeksiyonla mücadele ettiği süre içerisinde size yeterli konforu sağlayacaktır.

Antibiyotikleri size tavsiye edildiği biçimde kullanmaya özen gösterin: Eğer size antibiyotik reçete edilmişse, doz ve uygulama zamanı ile ilgili kurallara harfiyen uyun. Kendinizi daha iyi hissetseniz bile size önerilen zaman süresini tamamlayın, ilâcı erkenden kesmeyin. Kesinlikle başkasından tavsiye ile antibiyotik almayın ve kendi antibiyotiğinizi başkasına vermeyin.

Kesinlikle reçetesiz antibiyotik almayın, kullanmayın: Artık bizim ülkemizde de, pek çok başka batılı ülkede olduğu gibi reçetesiz antibiyotik satın alabilmek mümkün değil. Asla unutmayalım, ihtiyaç duymadığınız halde antibiyotik kullanmak, bakterilerin antibiyotik direnci geliştirmesinin en temel nedeni. Ayrıca antibiyotiklerin bu koşullarda kullanılmasının kendinizi daha iyi hissetmenize hiç bir katkısı yok.

Konuyu daha fazla uzatmadan en pratik, en kolay ama çok önemli son bir öneride bulunayım.

Hasta olduğunuzda evinizden çıkmayın. Dinlenin. Hastayken evde kalmanız, istirahat etmeniz, ellerinizi sık sık yıkamanız ve hijyen kurallarına uymanız sizi enfekte eden bakterileri ve virüsleri gereksiz yere çevreye yaymanıza engel olacak ve iyileşmenize yarar sağlayacaktır.

* * *

Yazdıklarımı lütfen bilimsel bir yazıyı okuyor gibi okumayın. Sanki birer fincan kahve içerken sohbet ediyormuşuz gibi düşünün.

Son zamanlarda antibiyotik kullanımı konusundaki duyarlılığın artırılması için yürütülen çokça faaliyet var çevremizde. Ben de kendimce katkıda bulunayım istedim.

Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Yazının "başkasından tavsiye ile antibiyotik almayın ve kendi antibiyotiğinizi başkasına vermeyin" cümlesini okurken, kuru yemiş gibi avuç avuç hap yutan ve bunu belki de bir çeşit refah göstergesi gibi gören bazı tanıdıklarım aklıma geldi.

Bu kişilerdeki beni afallatan şey, hayatın sırrını keşfetmiş de sarsılmaz bir imanla insanlığa tebliğ edermiş gibi bir ısrarla, söz geçirebildikleri herkese ilâç içirme gayreti içinde oluşlarıydı.

Kendi hipokondriyasından ev yapımı bir "bilgelik" icat eden bu kişilerden sakınmak, bazen zor olabiliyor.

Kimbilir, belki de değersizlik duygusuyla baş edebilmek için geliştirilen bir çeşit insanî reflekstir bu. Ya da belki saldırganlığın mutasyona uğramış bir türü. Anlayabilene aşk olsun.

Necdettin Efendi - 5 Ocak 2016 (10:32)

diYorum

 

53
Derkenar'da     Google'da   ARA