Patronsuz Medya

Aşılar hakkında akıllar fikirler

Melih Özel - 15 Şubat 2021  


Sevgili Derkenar,

Uzunca bir zamandır bu güzel sitenin sessiz okuyucuları kervanına katıldığım ve katkıda bulunmak konusunda ihmalkar davrandığım için kendimi çok iyi hissetmediğimi söylemeliyim.

Bir çok mazeret gösterebilirim, salgındı şuydu buydu diye, ama hiç birisi yeterli olmaz. Dolayısı ile bunu fazla uzatmadan affımı dileyerek konuya giriyorum.

Şu sıralarda nasıl bir katkı sağlayabilirim düşüncesi içerisinde iken, hayatımızın tam ortasında bulunan ve hepimizi ilgilendiren şu malûm hastalığın (Covid-19) aşıları konusunda bir şeyler yazmak istedim.

Hastalarımız, eşimiz dostumuz çok soru soruyor: Yaygın kullanılan COVID-19 aşıları nedir, nasıl üretildiler, nasıl etkili olacaklar, korkalım mı? Ya da "yok canım korkacak bir şey yok" mu?

Ne dersiniz, vaktiniz var mı, biraz anlatayım mı?

* * *

Çok sayıda ülkede kullanım izni olan başlıca iki grup COVID-19 aşısı var. İnaktif virüs aşıları ve mRNA aşıları. Aslında, COVID-19 için üzerinde çalışılan başka aşılar da var. Canlı zayıflatılmış virüs aşıları, rekombinan protein aşıları, vektör aşıları ve DNA aşıları.

Ancak bu aşıların hiç birisi insan deneylerinde kullanılabilir hale ulaşamadı. Üzerlerinde hâlâ çalışılıyor.

Biz en çok uygulanan iki grup aşıyı konuşalım:

* * *

1- İnaktif aşı:

Çin'de Sinovac firmasının ürettiği bir aşı bu; adı da CoronaVac. İnaktive edilmiş virüs aşısı olarak tanımlanabilir. Çok uzun yıllardır kullanılanlara benzer klâsik bir viral enfeksiyon aşısı. 23 Aralık'ta Brezilya'da bu aşıya ait çalışmaların sonuçları açıklandı. Ama açıklamalar aydınlatıcı olmaktan uzak idi. Hatta kafaların daha da karışmasına neden oldu.

Zira etkinlik olarak ifade edilen oranlar, aşının başarı oranı olarak algılanınca, herkes "% 50 etkinlik de nedir?" demeye başladı. Hadi gelin teknik terminoloji, jargon kullanmamaya çalışarak şu aşıyı bir inceleyelim.

CoronaVac, virüsün kendisinden elde edilen bir aşı. Bağışıklık sistemine virüse karşı antikor üretmeyi öğretiyor. Bu antikorlar da virüsün yüzeyinde bulunan ve "spike proteinleri" adı verilen viral proteinler ve benzeri antijenlere bağlanarak virüsün aktivitesini kaybetmesini sağlıyor.

Coronavirüsü elde edebilmek için Çin, İngiltere, İtalya, İspanya ve İsviçre'de hastalardan virüs örnekleri alındı. Ardından maymun böbrek hücrelerinde büyük miktarlara çoğaltılan bu örnekler, beta-propiolactone adlı bir kimyasal kullanılarak deyim yerinde ise felç edildiler.

Bu kimyasal madde virüsün genlerine bağlanarak artık çoğalmasına engel oluyor yani virüs inaktif hale geliyor ve inaktif hale gelen virüs artık çoğalma özelliğini kaybediyor.

Ama -işte en önemli noktaya geldik- yüzey proteinleri, bu arada spike proteinleri sağlam olarak duruyor.

Sonraki aşamada inaktive edilen virüsler alınarak adjuvan adı verilen bir madde ile karıştırılıyor. Bu adjuvan madde bağışıklık sistemimizin aşıya karşı yanıtını güçlendirme özelliğine sahip olduğu için önem taşıyor.

İnaktive edilmiş virüsler neredeyse yüz yıldan fazla süredir kullanılmakta. 1950'lerde Jonas Salk tarafından polio aşısını geliştirmek maksadı ile de kullanıldılar, sonraki yıllarda kuduz ve hepatit A gibi hastalıklara karşı aşı geliştirmek için de.

Peki bağışıklık yanıtı nasıl tetikleniyor?

CoronaVac içerisindeki virüsler ölü oldukları için injekte edildiğinde hastalığa neden olmuyor. Vücuda girdiğinde inaktif haldeki virüsler "antijen sunucu hücreler" olarak adlandırılan bağışıklık hücrelerimiz tarafından yutuluyor.

Bu hücreler coronavirüsü parçalar ve bu hücrelerin bazı fragmanlarını kendi yüzeyinde taşımaya devam eder. Bağışıklık sistemimizde yardımcı T hücresi adı verilen hücreler, bu fragmanları "farkedip" bunlara kenetlenirler (tıpkı iki uzay aracının birbirine kitlenmesi gibi).

İşte bu fragmanlara yapışan T hücreleri bir dizi tepki ile aktive olur ve bağışıklık sistemimizdeki diğer bağışıklık hücrelerini aşıya yanıt vermek üzere bir araya toplarlar (recruitment).

Peki antikorlar nasıl oluşur?

Bu aşamada devreye B hücreleri giriyor. B hücresi adı verilen bir başka tür bağışıklık hücreleri, virüs proteinleri ile temas ettiğinde yüzeylerinde bulunan çok büyük moleküller aracılığı ile bu fragmanları, hatta virüsün tamamını kendi içerisine alır ve onlar da bu fragmanları kendi hücre zarı yüzeyinde taşırlar.

Aktif haldeki yardımcı T hücreleri, B hücrelerinin yüzeyindeki bu fragmanlara da kenetlenebilirler. Bu oluştuğunda bu defa B hücresi de aktif hale geçer ve çoğalmaya başlar. Tıpkı kendi yüzeyinde bulunan yüzey proteinleri şekillerine sahip antikorları salgılamaya başlarlar.

Peki, bütün bu faaliyetler nasıl oluyor da canlı virüsü durduruyor?

CoronaVac ile aşılandığımızda bağışıklık sistemimiz, canlı coronavirüsle karşılaştığında, yani infekte olduğunda, birden yukarıdaki reaksiyonları daha hızlı ve daha büyük miktarda gerçekleştiriyor.

B hücreleri saldırgan virüslerin yüzeyine yapışan antikorlar salgılamaya başlıyorlar. Spike proteinlerini hedef alan antikorlar, virüsün hücrelere yapışmasını sağlayan bu proteinleri inaktif hale getirdikleri için, canlı virüsün hücrelerimizin içerisine girmesine engel oluyorlar. Farklı proteinlere karşı gelişen farklı proteinler, virüsün başka işlevlerini bozarak enfeksiyon oluşturma gücünü kırıyor.

Bağışıklık sisteminin bir özelliği de hafıza yeteneğinin olması. Her ne kadar CoronaVac, COVID-19'a karşı şöyle ya da böyle bir koruma sağlıyor ise de bunun ne kadar süreceği konusunda kimse hiç bir şey söyleyebilecek durumda değil.

Aylar içerisinde antikor miktarının azalması kuvvetle muhtemel. İşte bu durumda bağışıklık sisteminin bu özelliği devreye giriyor. Hafıza hücresi adı verilen özelleşmiş bir B hücresi türü, virüse ait bilgileri onlarca yıl saklıyor ve virüsle karşılaşıldığında hızla antikor cevabı oluşmasını sağlıyor.

Şimdi, birkaç madde de özetleyecek olur isek;

(1) Çin aşısı diye bilinen inaktif virüs aşısının diğer inaktive aşılardan daha farklı bir yan etki taşıma riski yok,

(2) "Aşı bu kadar kısa sürede geliştirildi, bunda bir iş mi var?" kaygısının yeri yok, zira kan ve virüs örneği ve gönüllü o kadar çok, parasal kaynak ve irade o kadar güçlü idi ki, 9-10 ay hiç de kısa bir zaman değil,

(3) Ayrıca olabilecek en olumsuz durum bağışıklığın zayıf – kısa süreli olması olabilir ki karşımızdaki ölümcül hastalığa karşı hiç savunmasız kalmaktansa, az – kısa süreli savunmamızın olması hiç şüphesiz çok ama çok önemli.

* * *

2- Messenger-RNA (mRNA) aşıları:

mRNA Nedir?

Messenger RNA insan hücresinin temel fonksiyonu olan protein sentezi sürecinin önemli elemanlarından birisi. Hücrede protein sentezlenmesi gerektiğinde DNA da bulunan o proteine ait gen dizisi kalıbı bu mesajcı RNA'ya yüklenir. Hücre çekirdeği dışına çıkan mRNA bu mesajı Ribozom denilen yapılara iletir. Burada gerekli protein sentezi tamamlanır, mRNA da görevini tamamladıktan sonra parçalanarak uzaklaştırılır.

İşte bu aşı türünün geliştirilmesinin altında yatan temel bilgi budur. "Hücreye bir protein sentezlettirmek istiyor isek o proteine ait gen kodunu taşıyan bir mRNA'yı hücreye sokarak, o hücre içerisinde istediğimiz proteini sentezlettirebilir miyiz?" düşüncesinden hareket eden araştırmacılar bu teknolojiyi geliştirdiler.

Teknoloji yeni değil, 2011 yılından beri biliniyor ve kullanılıyor. Ama ilk kez bir enfeksiyon ajanına karşı aşı geliştirmek maksadıyla kullanıldı.

Bunca yıldır kanser hücrelerine karşı ya da başka bazı hastalıklarda alternatif tedavi stratejileri geliştirmek maksadıyla kullanılmaktaydı.

Çok sorulan bir soru şu: Nasıl bu kadar hızlı geliştirildi?

Koronavirüsün gen dizilimi 2020 yılı Ocak ayında ortaya konuldu. Elde teknoloji var olunca da bu teknoloji kullanılarak aşı geliştirmek çok da uzun zaman almadı. Klinik öncesi çalışmalar tamamlandıktan sonra da gönüllü bulmakta zorlanılmadığı için işler hızlı yürüdü.

Bu aşılarda kullanılan mRNA virüsün spike proteinini kodlayan gen kalıbını taşır. Enjekte edildikten sonra, hücrenin stoplazması içerisinde bulunan ribozomda bu proteinin sentezlenmesini sağlar. Hücre bu proteini hücre zarı yüzeyinde görünür bir şekilde taşımaya başlar.

İşte bu andan itibaren de bağışıklık sisteminde daha önce inaktif virüs aşılarında anlattığımız zincirleme olaylar ortaya çıkar ve antikorlar oluşmaya başlar.

Aşı yalnızca antikor cevabı oluşturmuyor. Evet antikor yanıtı oluşuyor ve sentezlenen antikorlar dolaşımda vücut sıvılarında ve dokularda bulunan virüsü bloke ederek nötralize olmasını sağlıyor, ama antikorlar hücre içerisindeki virüsü bloke edemiyor.

Bunu yapabilecek bir bağışıklık sistemi komponenti daha var: Hücresel immün yanıt!

Bu yanıt öldürücü T hücreleri aracılığı ile oluşuyor İnfekte olmuş hücrelerin membranları üzerinda virüse ait proteinlerin fragmanlarını tespit eden öldürücü T hücreleri bu infekte hücreleri öldürerek virüsün daha etkili kontrolünü sağlıyorlar.

Tabii mRNA aşıları daha etkili demeden önce üzerinde durulması gereken bazı hususlar var. Bu aşıların yaratacağı bağışıklık ne kadar sürecek henüz bilinmiyor.

Daha sonra yeniden tekrarlanması gerekecek mi, bunu zaman gösterecek. Yapılan klinik çalışmalarda ciddi bir olumsuzluk görülmedi ama milyonlarca insana yapıldığında oluşan hücresel yanıt nedeni ile ek riskler oluşacak mı? Henüz tam olarak bilinmiyor.

Ancak bilinen bir şey var: Bu aşılar DNAmız üzerinden işlemiyor. Yani bizim genetik yapımızla ilgili değil. Virüse ait bir proteini insan hücrelerine sentez ettirerek immün sistemimize adeta vücudumuza bu virüs girmiş gibi tepki oluşturması için uyarı sağlıyor.

Bu aşılardan Pfizer - Bionthec tarafından geliştirilen aşı, -70 derecede saklama zorunluluğu taşıması nedeni ile bir kıstlılığa sahip. Saklama konusu ek maliyet ve ek iş yaratıyor. Modernanın aşısında ise bu kısıt söz konusu değil.

* * *

Sonuç olarak:

İster inaktif virüs aşısı ister mRNA aşısı, elde bulunanlar bağışıklık vaad eden, yapılan çalışmalarda ciddi yan etki görülmeyen savunma araçları.

Spesifik bir tedavinin bulunmadığı bir hastalığa karşı şu an yapılabilecek başka bir şey yok gözüküyor. Bunca zamandır hatırı sayılır dozda uygulanan bu aşıların, dikkate değer bir yan etkileri bildirilmedi.

Umuyorum bu ölümcül hastalığa neden olan virüsle mücadelede etkili olur ve normal hayatımıza dönebiliriz.

Bu arada bendeniz, sağlık çalışanı olarak iki doz aşısını oldu, bağışıklığının oluşmasını bekliyor. Darısı hepinize efendim. Şifa olsun!

diYorum

 

91
Derkenar'da     Google'da   ARA