Koşar adım Gündoğdu'ya doğru gidiyoruz. Havada nasıl bir soğuk asılı. Ağzım, yüzüm kesiliyor. İzmir'in alışık olmadığı bulutlar denizi mızraklıyor. Dalgalar tüllerini yıkıp geri çekiliyor.
Acelemiz var. Nuray bekliyor. Ekmek arası ton balığı yiyeceğiz. Sonra belki Reşat gelecek. Bira içilecek, bol gülünecek.
Dükkânın kapısını itiyorum. Nuray kırık bakışlarını bana dikmiş.
"Hayırdır," diyorum.
"Ali," diyor.
Gerisini aklım durduruyor. Daha doğrusu anlam veremiyorum Nuray'ın içinde ölüm geçen cümlelerine.
Garson çocuk geliyor.
"Ekmek arası ton balığı," diyorum boş boş.
Önümdeki turşu kavanozunu açıyorum. Sonra kapıyorum. Birazdan gelecek yemeğimi de öyle kayıtsızlıkla yiyeceğimi biliyorum.
Bu daha önce de olmuştu bana.
"Babanız ölmek üzere," demişlerdi.
Yoğun bakım odasında babama "her şey yolunda," yalanını fısıldamış, dışarı çıkıp kardeşimin gözyaşlarını silmiştim. Sonra sabaha karşı çalan telefonumu kapatmış, annemi divana oturtmuş ve "babam öldü," demiştim. Ertesi gün, babam dedemi nasıl çukura indirdiyse bende onu son kez kucaklayıp üzerini örtmüştüm.
Ve iki ay sonra rastgele bir saatte, üstelik durup dururken kendimi yerlere atıp yırtınırcasına ağlamıştım.
"Ulan, ben babamı elimle gömdüm."
Daha Ali için boş odanın birine kaçıp ağlayamadım. Belki en iyisi duşa girip anırmak. Kimseyi rahatsız etmeden zırlamak.
Biz onu Basmane Garı'ndan uğurlamıştık askere. Ona en yakışan ilk ve son istasyon oydu galiba. Sonra tren kalkarken, Nuro, Sevinç ve ben, vagonun yanı sıra koşup el sallamıştık. O dayanamayıp kompartımanın penceresini açmış ve "siktirin lan, ağlatacaksınız beni Tokat'a kadar," demişti.
Şimdi onun için yazacağım her kelimeyi kendim için biraz da utanmazca buluyorum.
Ali bu dünyadan alacaklı gitti. Çünkü o, kimsesizlerin kimsesiydi. Ama hiçbirimiz ona kimse olamadık.
Kızıl bir bulut gibi geçti aramızdan. Acılı ama eli kire değmemişlerin huzuruyla çekildi sahneden.
Onu sevenlerin onun için yapacağı belki de tek bir şey var geride.
Herkes eşine dostuna sımsıkı sarılsın, zor gününde hiçbir şey yapamasa bile omuzda duran sıcak bir el olsun.
Ali böyle bir dünyanın özlemini çekti çünkü.
İnanamiyorum. Yani… Yok mu artik Ali Türkan?
Hatice Coşkun - 11 Ocak 2008 (16:29)
Keşke tum yazilarini kapsayan bir kitabi ciksa Ali Turkan'in. Ne kadar guzel bir hediye olurdu cocuklari icin. Tabi ki biz sevenleri icin de. Huzurla uyu Ali Turkan.
Bir Okur - 11 Ocak 2008 (20:26)
Ahmet Büke neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.