Bir seçim de böyle geçti.
Ama bu diğerlerinden oldukça farklıydı galiba. Bir kere belediye başkanı olma heveslilerinden çok muhtar adaylarından bunaldım ben şahsen. Meğer mahallesini, yöresini, orada yaşayan insanları, kedileri, köpekleri hatta osuruk böceklerini yani yerel her şeyini seven ne kadar fedakar Türk insanı varmış da bugüne kadar bilememişiz biz.
İki ay boyunca coştu yataklar, çağladı er meydanları. El bezi kadar mahallelerden turna sürüsü misali serdengeçtiler fışkırdı. Parelendi canlar hizmet aşkıyla.
Nihayetinde mikro siyaset ihtirası kar topu misali yuvarlandı, geldi kapımıza kadar dayandı. Ne dayanması yahu, günde on kere kapıyı aşındırdılar.
- Zırrrrr.
- Buyurun.
- Efenim, bendeniz emekli harita mühendisi Nebi İzobar.
- Yaa.
- Muhtar adayınızım da, beni sandıkta şey ederseniz çok şerefyap olacağım.
Politik arsızlık, siyasi yaş küçükken yani daha yolun başındayken öğreniliyor galiba.
- Zır zır, zırrrr.
- Üf be.
- Günaydın. Sabah namazını eda edip heman geldim.
- Neden kardeşim kazaya bıraksaydın ya.
- Oyunuzu bana verin, cami hoparlörlerini kıstırmazsam namerdim.
Bazıları da hem zile hem de kapı tokmaklarına asıldılar.
- Zıırrrr, tak tak, zırr, TAK kardeşim TAAK…
- Yuh artık.
- Biraz önce kim geldi kapınıza.
- Sütçü.
- Yalan söylemeyin rakip aday geldi gördüm ben.
- Kardeşim mahallenin sütçüsü de adaymış.
- Yapma ya, bak sen şerefesize. Siz ona vermeyin, bana verin
- Olur olur. Meslek neydi?
- Tüpçü.
Hani bıktınız iyice, kapının merceğinden bakıp, ayak parmaklarınızın ucunda geri kaçıyorsunuz, televizyonu falan en kısık seste dinliyorsunuz diyelim.
Yırttınız değil mi?
Siz öyle sanın. Bayrak inmez, ezan susmaz, muhtar adaylarınız yılmaz. Kimi dükkanından, kimi ise daha süvari, egzozu patlamış hacı muratı marifetiyle seyyar biçimde yayındaydı. Yedi gün ve yaklaşık yirmi saat:
- Köle miyim ben aaaa, ver deyince vereyimmm, hep seni göreyiiiiim, bu defa Sabiha'yı seçeyiiim…
Yani onların diğer adaylardan ne farkları var, değil mi? Diğerleri gibi bütün kamusal alanlara, trafolara, duvarlara, elektrik direklerine gül yüzlü afişlerini asacaklar, ip gerecekler, yerleri kirletecekler, patırtı çıkaracaklar, mahalleyi bitmez bir kına gecesine çevirecekler elbette.
Tabii bu seçimin bir başka özelliği de çok sayıda kadın muhtar adayının olmasıydı. Önce insan boş bulunup hafif bir tebessümle karşılıyor durumu. Ne güzel renk gelecek yöremize hissi koynunuza konuyor. Ama kadın muhtar adaylarının tarz-ı siyasetlerinin de o aynı nakarat ve aynı kabalıkta ortalığa yayıldığını görüyorsunuz. Misal, bizim mahallede adaylardan birisi üzerinde küçük fotoğrafı bulunan kolonya şişesi dağıtır dağıtmaz sokağı koca bir pankart kapladı:
"Oyunu satan şerefsizdir… Nafia Tayın"
Ah nerelere kaçalım derken bu da geldi geçti. Biz ailecek lokma döktürmeyi planlıyoruz. Bir de muhtar seçimlerinin diğer seçimlerden ayrılarak on beş yıl da bir yapılmasını talep ediyoruz.
Ahmet Büke neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.