Gece apansız uyandım. Olur ya hani, rüzgâr çarpıntılı kanat sesleriyle insan düşüverir karanlık odasına. Kim bilir hangi denizden kalma rüyasından uyanır hem de.
Aynen öyle oldu işte. Göğsümde bir ağırlık. Hır hır ses. Gözlerimi açtım iyice. Koyuluk aralandı az biraz. Üstümdeki gölge boynunu kırdı. Eğildi bana doğru. Yaklaştı. Dudaklarım gıdıklandı birden. Çenemde pütürlü bir dil, ıslaklığını bırakıp gitti. Kokusundan tanıdım ama. Yorganı açtım ki, girsin sıcacık koynuma. Pırrr kaçtı gitti yine.
Ah bu Mahmure yok mu! Beni uykulardan da ediyor artık. Gündüzleri kaçıp saklanıyor. Kendini sevdirmemek için koltuğun altına poposunu ite kaka sokuyor. Sonra geceleri gelip gizli saklı aşkını ilân ediyor.
Ama O da haklı. Kim bilir belki de uyurken gün boyu sıktığım dişlerim çözülüyordur. Alnımdaki çizgiler yumuşuyordur. Bir Sami Hazinses gelip oturuyordur yüzüme. Zaten gözlerim açık uyurum ya hep.
Haklı evet haklı kız. Gün yoruyor beni. Uzun mu uzun. Bazen klavyenin üzerinde eridiğimi hissediyorum. Önce tırnaklarım bozuluyor. Parmak kemiklerim sütlü kahve gibi akıyor.
Ardından hızla sızıyorum devrelerin arasına. Bir koşturmaca, bir karmaşa. Kanımdaki alyuvarlar 0 ve 1 rakamlarına dönüşüyor. Hoop cehennem gibi bir işlemcinin içindeyim. Yeni köle ayaklarımla fanın kayışını çeviriyorum.
Ekranın çizgileri arasından bakıyorum. İçi çekilmiş bir ruh gibi boşluk var durduğum yerde. Ardımı görebiliyorum. Ardımda daha arkaları görebildiğim başka boş duruşlar dizilmiş. Tüm ofis kendi hard diskinde çilesini dolduruyor.
Masamda bir patron hologramı var. Pariteli gülümsemesiyle geniş bantlı başarı abidesi. Aklıma gelmişken çözünürlüğünü arttırmalı. Zira geriye taranmış briyantinli siyah saçları net değil.
Uzun düdük sesiyle bitiyor çilem. Germinal'in "digital" asansörüyle dönüyorum geriye. Bir sonraki karanlığa kadar özgürüm. Özgür müyüm? Koca yalancı sen de! Lisanslı bir kuşun bar kodlu çizgileri kadar uzak bana bu his.
Oysa şimdi kış olsa da, bahar kendini bir çiğdemin yumrusunda saklıyor. Eli kulağında uyanmaya. Yine geri gelecek. Fark ettirmeden güzel göğüslerini açacak güneşe.
Bahar geldiğinde, denize bakan bir yamaca oturup bulutları izleyebilecek miyim? Bir yanımda Sami Hazinses, Mahmure kucağımda. Duvarsız ve kapısız bir kentte yaşayabilecek miyim? Herkes savaşmak için takati kalamayacak kadar uzun sevişebilecek mi?
Yoksa "kuşu" ötmeyenler mi dövüşür bu dünyada. E biz, yani Sami Ağabey, Mahmure ve ben, onlara incir arası ceviz hazırlayalım o halde. Herkes baharın güzel memelerini ağızda eriyen bir badem ezmesi gibi koklayabilir o zaman belki de.
Ahmet Büke neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.