Patronsuz Medya

"Hüso, seni sordu son nefesinde…"

Ahmet Büke - 15 Eylül 2004  


Geçenlerde Niyetçi Hüso'nun tavşanı sizlere ömür. Gençti de üstelik. Ne bahtı kara imiş garibim.

Daha el kadarken mahallenin itleri ön bacağını kaptıydı. "Yaşamaz bu Hüso," dedik ama dinler mi bizi. Kırk gün şekersiz tel kadayıfıyla besledi. Koynunda uyuttu. Sonra bir sabah baktık ki, niyetçi sandığını gelin gibi süslemiş. Tavşanın kuyruğunda kırmızı bir kurdele. Gerim gerim geriniyor ortalıkta.

Hüso içli oğlandır. Kız kardeşinin Çamdibi'nde gazinoya çıktığı duyulunca küstü bu dünyaya. Ne niyete çıktı, ne akşamları kahveye geldi. Tavşanı da üç gün beslememiş. Acıkmış garip. Sen atla gel bizim cama "tık, tık". Şaştım vallahi. Dili olsa insandan yeğdir aslında. Bizim odun sobasının yanında kaldı bir müddet. Ama pek keyifsiz, anlıyorum ben. Öyle arpacı kumrusu gibi düşünüyor. Gözü de camda. Derdi, "Hüso gelse de alsa beni" .

Hüso bir aralık geldi. "Benim yosma sana mı kaçtı, lan" dedi. Vişne şarabı açtık beraber. Biraz da yaz helvası çıkardı anam. Biz beraber pek güzel türkü söylerdik. Yine asıldık; "Testi doldurdum çaydan/gülü de kopardım daldan…"

Bizimkisi canlandı, gitti Hüso'nun kucağına dayandı. Aman ne coştuk gündüz vakti;

"Arabacı yol ver geçeyim
gazinocu doldur içeyim…"

Ben yığılıp kalmışım sandığın üstünde. Anam anlattı. Ağlaşa ağlaşa gitmişler beraber.

Ertesi gün Hüso bayramlıkları çekmiş. Tiril tiril keten takımı, başında birinci kalite fötrüyle basmış Çamdibi'ni. Yavrum sen bir garip niyetçisin. Nerden bileceksin mekan dağıtmayı, adam kaldırmayı. Eşek sudan gelene kadar dövmüşler bizimkini. Asfalta atıvermişler öldü diye. Dolmuşçunun biri tanımış, evine kadar getirip bırakmış.

Eh oldu olan tabii. Hüso niyetçiliği bıraktı. Taka tuka bir sandal aldı. "Ne kadar az insan görürsem o kadar iyidir," diye balığa vurdu kendini. Tavşanı da bırakmıyor ama. Sandalın kıçında beraber gidip geliyorlar.

Bir sabah evin kapısı kırılıyor, güm güm. Mahallede kıyamet kopmuş. Karılar ağlıyor, çocuklar gülüyor, adamlar siyah siyah baca gibi tüttürüyorlar cigaralarını. N'oldu lan? Elimden tutup iskeleye götürdüler. Hüso'nun sandalı dönmüş ama Hüso yok. Tavşan duru gözlerle bize bakıyor. "Gelmez boşuna beklemeyin" dedim. Gelmedi de. Yıl oldu kaybolalı.

Tavşanı bizim nüfusa yazdılar. Garibin biri zaten. Pencerede bekleyip duruyor. Ama benim anam delidir biraz. Tutturdu bir ağlamak. Et yemeyeli yıl olmuş. Dişleri dökülüyormuş yedi veren gülleri gibi. "Yahni de yahni" diye zırlar oldu her gün. Aklım çıkıyor eve patates, havuç, yeşillik aldıkça. Anam bıçakları biliyor gözümün içine bakıp.

Sırf bu yüzden işe girdim. Posta Müdürü Rasim Bey'e yüz yıktım, postacı yazdırdım kendimi. İlk maaşımla pirzolalar, koç yumurtaları aldım anama. Külbastı kokusu sindi evin perdelerine. Konu komşudan utandım.

Ama anam işte…Bir de dalga geçer gibi tavşanın pon pon kuyruğunu şapkama işlemiş. "Resmi bu, cezası var. Giyemem böyle," diyorum. Dinleyen kim?

Ya şimdi Hüso dönüp gelirse, ne derim ben ona.

diYorum

 

Ahmet Büke neler yazdı?

321
Derkenar'da     Google'da   ARA