hiç kimse kusura bakmasın. burada enayi yazmıyor. bir millet çoktan uyandı da sahuru etti bile.
milyar dolarlık bütçelerle, bıyıkları yeni terlemiş bilgisayarcı çocukları araklayıp ve dahi gerçeğin tıpkısı voltranlar yaratarak dünyayı üç taksitle kurtarma madiğine girmenin manası yok. kamyonla para döksen, afilli platolar kursan, üçte ikisi suni, hormonlu filmler çeksen de faydasız.
matrix olsa olsa sıfırcı melâhat'in bütünleme sorusu olur.
hafızayı beşer şaşar belki ama yağma yok. bizim bildiğimiz dünya kurtuldu.
tertemiz bitti iş. yerli malı haftalarında çok pişmiş köy yumurtalarını yerken bunun iddiasına girildi ve arap sakızı kadar açık seçik ispatlandı.
şimdi göbeklenmiş, çocuk çoluğa karışmış bir nesil bunu gözleriyle gördü. sinemacı yakup şahit, ışıkçı tıs sabit amca şahit. alaska, frigolar, mahalle bakkalları, teksasların yırtık cilt kapakları, ucu delik lâstik ayakkabılar, yedi, sekiz, dokuz ruslar domuz tekerlemeleri, "sinemaların önü", boklu balık tezgahları yani hepsi, yani hepimiz, hadi hep beraber; "valla, billa, tilla bu dünya kurtuldu."
cüneyt abimiz bir kısrak başı gibi uzandı ruhumuza. bu oku kırık dünyayı iki kulağından tutup kurtardı. hem teriyle, göz nuru ve el emeğiyle yaptı bunu. o dibine kadar inandı yaptığı işe. üstelik millet ne der, aman haddimi aşar mıyım titrekliğine kapılmadan vurdu uzaylı deccalların boynuna boynuna.
şimdi dalgayla karışık onu hatırlayanların çokluğuna bakmayın. aslında ezilip geçilen bu civanı mert delikanlının şahsında biraz da dünyayı kurtarma umudu.
o günlerde entertipler, rotatifler böylesine "enseyi karartmamıştı". çarşıda, pazarda, okulda, tarlada ve fabrikada "yeni bir dünya mümkün" şarkısı tespih taneleri gibi çevriliyordu. herkes durduğu yerden, kendi baktığı zaviyeden bu hayatı ters yüz edip yeniden üstüne oturtmak ve paça ayarı yapmak istiyordu. işte "dünyayı kurtaran adam" tam da burada doğdu. o tahta, sunta talaşı samanyolunun, peluş battaniyeden uzaylı lavuğunun, yüz mumluk feza gemilerinin kısacası maaile bu koşturmacanın altında yatan cevahir buydu.
attan inip uzay gemisine binen cüneyt arkın, mazlum milletlerin kâğıttan kaplanları kıçından ısırma ihtimalinin henüz bitmediği bir zaman diliminde kendi şarkısını kendi bildiği gibi söyledi. kim ne derse desin "dünyayı kurtaran adam" bir iddiaydı. iki, üç daha fazla iddiamız olsaydı bugün emin olun başka yerlerde olurduk.
şimdi kuzey mahallelerde oturan zengin çocukların pentium 31'li bilgisayarlarıyla kodladığı "kurtarmalı" filmleri izlemek zorunda bırakıyorlar bizi.
kanmayın hiç birine.
üstelik arap kadri abimizin sol şeyi bile olamayacak sanço pançolar ve kız kurusu, ütü markası isimli sevgililerle dünya falan kurtulmaz.
hem aslına bakarsanız cüneyt abimiz bugün bile o neo denilen adamı basmane'deki şahane dünya pavyonunun tabelasına lamba diye takar da yakar bile.
Ahmet Büke neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.