Patronsuz Medya

Adam olduk, çünkü…

Hülya Yalçın - 31 Ocak 2013  


Bu hafta ikinci kez duyunca yazmaya karar verdim. Feminizmi idealist bir düşünce ve gerçek hak savaşımı değil, "cırla ve saldır" olarak algılayarak yaşayanlar elbette kızacaktır yazdıklarıma ama yazmasam haksızlık olacak bazı başka kadınlara.

Duyduğum cümleler benzer şekilde ama ortak noktası, "bu kızcağız beni adam etti abi yaa". Aynen böyle.

Muhtemelen ya yeni evliler, ya da evlilikle başı belâda ama artık çocuklar ve aile baskısı ve benzeri nedenlerle bundan kurtuluş olmadığını anlayan erkeklerin kurduğu bu cümleye çok gülerim. Genç adam büyük bir coşkuyla "bu kızcağız olmasa ben adam olmazdım" diyor ve bununla övünüyor. Dolmuştaki bazı yaşlı insanlar da gülümseyerek başlarıyla onaylıyor. Ne güzel bak, evlenince kızlar bu oğlanları adam edebiliyormuş tavrı var hepsinde.

Oysa onlara bütün bir ömür veren, gık çıkarmayan, yaptığı her şeyi sessizce başına kakmadan doğallık içinde yapan anneleri vardır bu adamların. Hatalarını yüzlerine vurmadan, düştükleri her an elini uzatıp yüreğini basamak ederek kaldırıveren anneleri vardır. Onlar "sen de adam mısın?" demezler oğullarına. Köşeye sıkıştırıp ne yaparsan yap "mobilya al, üstüme başıma renkli çaput al, beni oraya da götür, buraya da götür" demezler. Başını ağrılar içinde bırakıp, nefesini kesmezler, aksine, nefeslerini verirler verebildikleri kadar.

Hemen söylemek isterim ki bunun istisnası olan anneler de elbet vardır. Onlardan bahsetmiyorum şu an için. İşte bu adamlar bedelsiz olarak ömürlerini onlara veren, üzerlerine sıçramayan annelerinin ömrünü sömürdükten sonra genellikle köşeye sıkıştırıcı, tehditkâr, aşağılayan, yarıştıran bir agresyona sahip sevgililer bulurlar. Ya da sevgili kızlar böyle adamları ustalıkla bulur. Dikkat çekici dönüşüm de bu nokta da başlıyor zaten.

Bu "kızcağız!" diye nitelendirilen yeni kadınlar, saldırgan, buyurgan, tehdit eden tavırlarıyla adamın nefesini öyle bir kesiyor ki; mücadele edecek hali kalmadığı için, anne geçmiş, bu kadın gelecek olduğu için de adamcağız ibresini güce bırakır. Bir tür Stockholm sendromu yaşanır adeta.

(Bu sendrom, adli psikiyatri kitaplarında geçen bir durum. Savaşta, savaş esirleri ya da aile içi şiddete maruz kalan kişilerde karşı tarafa patolojik bir bağlanma söz konusu olur. Saldırganıyla özdeşim kurar bu kişiler. Böyle durumda rehin alan kişiye mağdur taraf çeşitli duygular besleyip, onunla özdeşim kurar ve kişide kişilik değişimi yaşanır. Bu sendrom, klinik bir durumdur. Prof. Dr. Nevzat Tarhan.)

Şaşırarak izler herkes. Önceden karşı olduğu her şeye bir tür tapınma duygusuyla taraftar olan; yaşam şekli baştan sona değişen, olur olmaz yerde "bu kızcağız beni adam etti, yoksa ben bitmiştim" diyen erkeklere bu nedenle saygı duymam. Tabi gerçek manada eş olarak birbirine destek veren, hayatı birlikte omuzlayan, birbirlerine saygılı ve katılımcı birlikteliklere ve evliliklere değil bu sözlerim.

Kızcağızlara kadarki tüm yaşamını inkâr ve imha eden, saygınlığını kaybettiğinin, kişiliğini sıfırladığının farkında bile olmadan ortalıkta dolaşıp duran, üstüne bir de hepimizden saygı bekleyen yeni nesil adamlar için yazdım. Bu "kızcağızlar" bir de çocuk yaptıysa umudunuzu kesin efendim. Tescili çocuk olan yıkılmaz bir "kızcağız" şirketine girmiş bulunmaktasınız. Artık duyduğunuz her söz onun sözü, gördüğünüz her tavır onun empozesi olsa bile o kadar ikna edilen bir adam vardır ki karşınızda; "ben öyle istiyorum da ondan" diye savunur her hareketini.

Anadoluda "oğlumuza büyü yapıldı" derler bu durumlarda. Ortada büyü yok maalesef. Sandığınız kadar güçlü olamamış, siz kıyamadığınız için, karşısına çıkan ilk kıyımcıya râm olmuş zavallı iri oğlan çocukları var sadece. Üzülmeyiniz. Beklentilerinizi zor da olsa sıfırlayarak rahat olunuz. Çünkü hiç bir şey değişmeyecek.

Kısacası, kabul edilir edilmez bilemem ama yüzde çok fazlası sahte ve mecburiyetle süren evlilikler ve bunların kahramanları kızcağızlarla, sinmiş erkeklerin vıcık vıcık mutluluk oyunlarından gelen gına yazdırdı bu yazıyı. İçinizi böyle bilenlere bari kalkıp da başka şeyler taslamasanız diyesim geliyor her birine. De, demiyorum çoğu kez. Dışarıdan kerli ferli, sempatik, sosyallikten cıvıldaşan görüntünüzün altındaki ezik adamları görenlere yapmayın bari.

Kızcağızlara ve kendilerine müttefik olarak yetişen cici küçük kızlara selâm olsun. Yeni yeni "adam edilecek" çocuklar yetiştiriyor anneler merak etmeyin.

diYorum

 

79
Derkenar'da     Google'da   ARA