Patronsuz Medya

Kim korkar kara kaplı kalın kitaplardan?

Hülya Yalçın - 24 Aralık 2013  


Çocuklara kitabı sevdirmek, okuma alışkanlığı kazandırmak kolay değildir. Deneyenler bilir.

Eğer ilk okumada büyülenmemişse, çarpılıp o büyülü aleme doğru akmamışsa, sonraki dönemlerde daha da zor olur. Hele de kalın, kara kaplı sıkıntı verici buldukları, bir türlü bitmeyen kitaplar, onları okuma keyfinden iyice uzaklaştırır.

Sürekli "oku, çalış, öğren" diyen ama kendi elinde kitap görmedikleri büyüklerini ciddiye almamakta biraz da haklılar aslında.

Bu genellemenin aksine, sıra dışı örnekler de vardır elbette. Bunlardan birini yakınlarda öğrendim.

Küçük çocukları daha okuma yazmayı öğrenmeden önce onlara masallar, öğretici öyküler anlatan bir anne. Ama sandığınız gibi kucağına alıp sözel bir anlatma değil. Bu sıra dışı anne, önce eline kocaman kara kaplı, çocukların çok da sevimli bulmayacağı bir kitap alıyor ve başlıyor onu "sözde" okumaya. Bu kitaptan öyle güzel, öyle ilginç şeyler okuyor ki, çocuklar nefes almadan dinliyor annelerini. Tabi bu arada o kocaman kalın kitabın mucizesi de damarlarında dolaşmaya başlıyor. Kafalarında, "içinde şahane sürprizler, binbir çeşit tatlı öyküler olan bir kitap" imgesi oluşuyor.

Şimdi bu çocuklar kitap deyince ne düşünür? Ne hisseder? Elbette öğrenme, keyif, ebeveynle geçirilen doyumsuz güzellikte zamanlar. Bu aşı o kadar iyi tutar ki, sonraki dönemlerde okumadan geçen gün ziyandır artık o çocuklara. Zaten kendileri okumayı yazmayı öğrendiklerinde, bir kitabın kalınlığı, kapağı, ağırlığı değil içine satır satır işlenmiş olan mucize bir evrenin önemli olduğunu çoktan bilmektedirler.

İşte mucize anne diye buna derim ben. Çocukları daha küçücükken kalın kitaplardan "mucize masallar" çıkararak onları birer kitap kurdu yapmayı başarabilen örnek bir anne.

O annenin çocuklarından ikisini tanımaktan ne kadar mutlu olduğumu söylemeliyim. Her ikisi de pırıl pırıl aydınlık yüzlü genç kızlar. Birisi avukat diğeri doktor. Her ikisinin mesleği de o kalın kitapları hiç durmadan devirmeyi gerektiren güç işler. Ama bununla kalmıyorlar; su gibi kitap okumaya devam ediyorlar. Dolayısıyla "sorguluyor, araştırıyor, öğreniyor" hayata katılıp, başka hayatlara katıyorlar.

Bu satırlar o anneye samimi bir teşekkür olsun; çocuklarının okuyan, araştıran, kitaptan korkmayan yetişkinler olmasını isteyen ve bir yol arayan annelere de örnek olsun diye heyecanla yazıyorum. Büyük alışveriş merkezlerinde sırf kapağı renkli ve güzel diye alınıp, oyuncak kutularında ezilip yırtılıp çöpe gitmeyi bekleyen kitaplara da yazık olmasın.

Kara kaplı kocaman bir kitaptan "bambaşka dünyalar" yaratabilen bir anne varsa, binlercesi de olabilir, öyle değil mi?

Yorumlar

O annelerden biri de şükür ki benim sevgili Yalçın. İki çocuğumla çok güzel zamanlar geçirmelerini öğrettim kitaplarla… İkisinin de (ve benim de) kendimize ait kocaman kütüphanemiz ve çokça kitaplarımız var… Şimdi torunumun birisi de bizim yolumuzda, seviyor kitapları… Ötekine sevdiremedik nedense, sanıyorum bilgisayardaki oyun illeti onu cezbeden… Teşekkürler, yazınız güzeldi… Okumayı herkese tavsiye ediyorum… Sevgiler, mutlu huzurlu bir yıl dileğiyle.

Şengül Yıldırım - 30 Aralık 2013 (19:47)

Merhaba Hülya. Ben de bu yazının kime neden yazıldığını biliyorum. Ben de bu şekilde yoluma umutla devam ediyorum. Annem beni kitaplara teşvik etmese de ben kendi çabalarımla inşallah beyin cerrahı olacağım. İyi geceler. Sevgiler…

Deniz Yalçın - 2 Ocak 2014 (23:09)

diYorum

 

70
Derkenar'da     Google'da   ARA