Şu ilkokulların açılış günleri beni duygulandırır hep. Burunlarında anne kokusu, boğazlarında koca bir yumru, okul bahçelerinde şaşkın şaşkın dolaşan, nasıl uyum sağlayacağını bilememenin küçük travmalarını yaşayan, titrek yürekli, yarısı bebek çocuklar.
Bağrın o kadar geniş mi ey koca dünya? Henüz önyargıları oluşmamış, zihni ona buna koşullanmamış, kalbi yeni doğmuş kedi tüyleri gibi tertemiz binlerce kuzucuk anne babalarının olmasını istediği şeye dönüşebilmek adına kapını çalıyor.
O anne babalar, en temiz sevgileriyle, henüz duygularını gizlemeyi bile öğrenmemiş gözleri buğulu çocuklarını, kapısından girenleri para kazanabilen mahlûkata dönüştüren uğultulu bir makinenin ağzına doğru hayır dualarıyla gönderiliyorlar.
O makineye girenler, bir taraftan cılız bir fidandan gencecik bir ağaca dönüşecek, bir taraftan da farkında bile olmadan, yüksek basınç altında eski, paslı kalıplara dökülecekler.
Çocuklarının robota dönüşmesini istemeyen anne babalar kendi yolunu çizmek isteyen yavrularına her türlü desteği verecek. Bebeklerini klasik müzikle uyutmayı denemenin dışında müzikle ilgisi olmayan ebeveynler, çocukları bir sabah aniden Fazıl Say'a dönüşürse onun önünü kesmeyecekler, ısrarla dershanelere göndermeye çalışmayacaklar.
Gecenin kör karanlığına kadar ekran karşısındaki sanal yaratıkları alt etmek için klavyenin tuşlarını hırsla ezen, kalan zamanını da karısıyla didişerek harcayan babalar, biricik oğullarının bir sabah Can Yücel olarak uyanma ihtimalini asla göz ardı etmeyecekler.
Göz ardı etmeyecekler ama onlara, "Dövüş Kulübü" yazarı Chuck Palahniuk'in dediği gibi "ihtiyacı olmadıkları şeyleri satın alabilmek için sevmediği işlerde çalışmaları gerektiğini" her fırsatta hatırlatacaklar
Ya da Radi Fiş'in dediği gibi "seven analar, başlarına bir şey gelir korkusu ile çocuklarının körpe ruhlarının, tüm dünyayı içine doldurmak istercesine uçuşunu destekleyecek yerde, boyunlarına sarılıp, onları evrenin ve insanın birliğinin yüce gizine dokunmaktan alıkoyacaklar, bencilliğin alçaklığın uçurumuna çekecekler" .
Çocuklar zaten masum. Anne babaları ise kim suçlayabilir ki?
Belki miniklerin pek çoğu bugün gözyaşları ile karşıladıkları yeni gürültülü hayatlarının cenderesinde bir vınlama olmaktan ileri gidemeyecek. Bunaltıcı, uğultulu bir hayatın getirdiği bezginliği itici güç olarak kullanıp, sükûnete doğru yol alamayacak, yığınların dikkatinden uzakta kalma ve kendi özgün çizgisini çizme basiretini gösteremeyecek
Ve belki sadece pek azı okulun ilk gününde pıt pıt atan saf kalbini hatırlayabilecek ve onu bulmak için bütün yolu gerisin geri kat etmeyi ve bu uğurda yalnız kalmayı göze alacak kadar gözü kara olacak.
Gelecekte ne olurlarsa olsunlar, şu an için bir önemi yok. Bacaklarında dolanan sabah serinliği ile çişi gelen çıplak bacaklıların, ilâhî yolculuklarına attığı bu ilk adım kutsallığından bir şey kaybetmiyor. Hem çocukların, hem ebeveynlerin, hem de izleyenlerin gözlerini nemlendiriyor.
Seyit Balkuv neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.