Patronsuz Medya

Çoluğum çocuğum var Hipokrat, kusura bakma

Hülya Yalçın - 3 Haziran 2012  


Biber gazı nedeniyle ölen gencin haberi ve THY grevcilerinin işten atılması, basında yakın zaman aralığıyla yer aldı. Her gün bir yenisi yaşanan yaşam hakkı ihlâlleri, insan haklarının yerle bir edilişi, bütün sosyal hakların zapt-u rapt altına alınmasına doğru hızla ilerliyor gibi görünen ortam tam anlamıyla toz duman.

Sadece toplu tüfekli filmlerdeki gibi bildiğimiz savaş eksik sanki şehrin sokaklarında. Her gün bir protesto, her gün bir isyan, yolsuzluk ve karmaşa. Bunları zaten basından izliyoruz da bazılarının alt yazısı çok ürpertiyor insanı.

Biber gazı nedeniyle öldüğü iddia edilen gencin babası "oğlumun ciğerlerini oksijenle temizlemeye çalışmışlar, gaz delil olarak görünmesin yok olsun diye" iddiasında.

THY grevi nedeniyle işten atılanlardan bazılarının o gün gerçekten rahatsız olmaları nedeniyle aldıkları raporlara rağmen bunu kanıtlayamamış olmaları iddiası var bir de. Kurum hekimlerinin "çekince" gösterdiği iddiası var.

Her ikisinde de ucu hekimlere dayanıyor. Zaman zaman işkence ve kötü muamele alenen çıplak gözle bile fark edilecek derecedeyken "sağlam" raporu veren hekimlerin de haberleri düşer gazetelere. Neden yapılır bu?

İnsanlar çeşitli gerekçelerle doğru tavır gösterememelerine mazeretler bulabilirler. Baskı vardır, tehdit vardır, korku vardır kim bilir. Bir yere kadar anlayabiliriz bunların hepsini. Ekmek parası vardır ucunda. "Falan ya da filân olayı açığa çıkarırsan aç kalırsın" cümlesi kolay bir cümle değildir. Hele bizim gibi yasalardan çok medyadan medet umulan ülkelerde hiç kolay değildir.

Bu gerekçelerden bir tanesi var ki yenilir yutulur gelmez bana: "Çoluğum çocuğum var abi!"

En yürek yakıcı, en yaralayıcı olan gerekçe bu.

Hipokrat yemininden de geçtim. Sormak istiyorum; "çoluk çocuğunun geleceği için" başkalarının "çocuklarını" haince hayattan koparanların suçunu örtmeye çalışarak nasıl bir koruma ve gelecek bekleyebiliyorlar?

Nasıl güvenecekler çoluk çocuklarının kendileri gibi kaygılarla gerçeği örten başka hekimlerle karşılaşmayacaklarına?

Nasıl güvenecekler çocuklarının yaşayacağı dünyada diplomalarıyla güven tesis eden insanların da başka kaygılarla bunu yerle bir edip etmeyeceğine?

Her mesleğin her türden üyesi vardır, bu nedenle de istisnaları saygıyla, onları ayrı tutarak sonluyorum yazımı.

Herkesin kaygıları, gelecekle ilgili kuşkuları olabilir. Ancak herkes doğru ve insanî olandan yana olabilme cesaretini gösterirse "daha iyi bir yaşam" mümkün olabilir. Cesaret bir seçenek değil, olması gerekendir bazı durumlarda.

"Çoluğum çocuğum var" bahanesini kabul edemiyorum. Yaşanılacak, yaşatılabilecek zorlukları bilmeme rağmen kabul edemiyorum. Adının başında en güçlü, en saygın meslekî titrlerden birisi olan kişilerin sadece teorisyen değil, ciddi bir sosyal rol sahibi olduklarını da hatırlamalarını umuyorum.

Bazı meslekler zaafiyet affetmez. Etmemeli.

Yorumlar

Kesinlikle katılıyorum. Sözüne, söylediğine, verdiği karara / rapora, yaptığı araştırmanın sonucuna güvenilmesi gereken mesleklerin erbabının (*), mesleklerine borçlu oldukları kanısındayım. Zira, "meslek" güvenilir olduğu, saygı telkin ettiği için, meslek erbabına da bir statü sağlamakta. Mesleğin gerektirdiği eylemlerin sonuçlarına katlanabilecek yüreğe de sahip olmalı insanlar.

Bu arada, genelde toplumun, özelde de bazı bireylerin bu tür mesleklerin erbabına yaklaşımlarındaki değişime de dikkat çekmek istiyorum. Sanıyorum bazı meslek grupları son zamanlarda kolay "vurulabilen" hedefler haline getirildiler. Mesleğin çalışanlarının hataları ile ilgili konular öyle kolay genelleniyor ki, meslek üyelerinin tamamı bundan olumsuz etkileniyor.

Küçük bir örnek: Bir ortopedist tanıdığım, yaya geçidinde yeşil ışıkta geçerken kendisine bir otomobilin çarpması sonucu kalça kemiği kırılan bir şahsın açtığı davaya bilirkişi olarak atanmış. Uyluk kemiğinin baş kısmı darmadağın olduğu için ilk gidilen hastanede sadece alçı yapılıp kırık tespit edilmiş; daha sonra da ameliyat ile protez konularak işlem tamamlanmış. Dava kime açılmış ve ortopedist arkadaşım niye bilirkişi derseniz, orası da ilginç.

Kırmızı ışık yanarken yaya geçidinde çarptığı şahıs, aylarca ameliyatlarla filân meşgul olurken, çarpan şahıs tutuklu değil. Serbestçe dolaşıyor. Ama, ameliyat olan hasta, ilk gittiği hastanede kendisine müdahale eden doktoru dava etmiş. "Gereken yapılmadı da onun için proteze ihtiyaç oldu" diye. Tanıdığım doktor Bey de bu konuda bilirkişi atanmış.

Merak ettim sordum, ameliyat edilen şahıs acaba çarpan şahısa dava açmış mı diye. Hayır açmamış. Ama doktoru dava etmiş.

Dedim ya, sanki son zamanlarda bazı meslek grupları çok kolay hedefler oldular toplumun gözünde. Böyle olunca da o mesleklerin erbabı, savunma refleksi ile eski duyarlılıklarını göstermiyorlar mı acaba?

(* Hakim, savcı, hekim, polis, asker, öğretmen, …)

Mustafa Muammer Elöz - 4 Haziran 2012 (15:19)

diYorum

 

65
Derkenar'da     Google'da   ARA