Gökhan Akçiçek - 24 Eylül 2013
Bir Fethiye türküsü vardır. Yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak yakılmış bir türkü: "Kiremitte buz musun / Gelin misin kız mısın?" diye devam eder gider.
Güzel türküdür, en son Nevzat Karakış o dingin sesiyle can vermiştir bu türküye. Fethiyeli Osman ile dul Müşerref Hanım arasında yaşanan, kavuşulamamış bir aşkın öyküsüdür. Sonunu merak edenler bulur, okur. Şimdilik konumuz o değil.
Modernite her alandaki tahakkümüne yeni ve muhkem mevziler ekleyerek devam ediyor. Böyle giderse düşürülmedik kale, işgal edilmedik zihin kalmayacak. Tüketimin kutsandığı, değerli olmanın harcamaktan geçtiği bu insafsız sisteme, ne yazık ki en başta direnecek olanlar su taşımaya başladı. Yani balık baştan kokuyor.
Oysa ne güzel bir serencamı vardı o yiğidin. Binbaşı ya daalbay oğluydu. Galatasaray'ı bitirmiş, tanrının bahşettiği fiziği ile hiç bir iş yapmasa da aradan sıyrılmaya, dahası paçayı yırtmaya en çok o yatkındı. Yetenekleri saymakla bitmezdi. Müzik yapıyor, şarkı söylüyor, şiir ve roman yazıyor, ödüller alıyor, üstelik hemcinslerini kıskandıracak aşklara da konu oluyordu. Bir de üstüne üstlük, tatlı niyetine, merkez medyanın amiral gemisinin magazin ekinde bile yazıyordu. Hani erkek güzeli derler ya! Öyleydi zahir. Keşke öyle de kalsaydı. Gitarı, şiirleri, gamzeleri ve dahi aşkları ile hatırlasaydık onu. Baba idi üstelik…
Ekrana baktığımda önce inanamadım, belki bir benzerliktir diye düşündüm. Ama öyle değilmiş. İki yanda beliren gamzeleri, gülüşünün saçtığı ışıltı onu hemen ele veriyordu. Tuna'yı, bizim Tuna Kiremitçi'yi. Ecevit mavisi (bankasının kurumsal rengi) bir gömleğin içinde, kâh gülücükler savuruyor, kâh esnafa uyarılarda bulunuyor –işi edebiyatçılara bırakmalarını tembihliyor-, ilerleyen zamanlarda ise, çocuklara vereceği bayram harçlığın kaynağını gönül rahatlığı ile bizlerle paylaşıyordu.
Bilmiyor ki çocukluk küçüldükçe yetişkinlik palazlanıyor. Yine bilmiyor ki Mihail Bahtin usta şöyle bir lâf etmiş:
"Şair, hayatın bayağı nesrinden, kendi şiirinin suçlu olduğunu unutmamalıdır."
Yani hayata ait sorumluluklarımızın, edebiyat ve sanat üretemeyenlere nazaran daha fazla olduğunu, unutuyor ya daunutmuş görünüyoruz. İşimize nasıl gelirse lâfı alıp orasından anlıyoruz.
Para çok mu değerli? Hele ki, umut vaat eden, görece başarılı bir edebiyatçı, geleceğe bırakacağı tortuların hayatın hengâmesi içinde yitip gideceğini mi sanıyor? Yani paranın ya damaddenin kapatacağı oyuğun üzerine bina edeceği o hanede, huzurlu olacağını mı zannediyor?
Derin mevzuu bunlar!
Sözü yine günümüz şairlerinden birine getirelim. Sanırım Murathan Mungan demişti:
"Bu ülkede her şey olabilirsiniz ama bir tek rezil olamazsınız."
Lâfı fazla uzatınca rahmetli hemşehrim Kamil Sönmez'i az daha unutacaktım. Onun da söylediği bir türkü vardı:
Gökhan Akçiçek neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.