Gökhan Akçiçek - 3 Haziran 2011
Orada olmalı, sen de biliyorsun. Bunca yılın alışkanlığını kolay terk edemiyor insan. Sokağa çıktığımızda, adımlarımızın, bizi götüreceği istikameti tayin etmede gösterdiği mahareti, zamanla kanıksıyoruz.
Orada olmalı diyorsunuz. Sokakların o sessiz dili, ilk adımınızı atarken takındığınız çekingenliği şimdi hatırlatacak size. Gölgenize eşlik eden o ritmi, nereye kadar taşıyacak hayat, kim bilir?
Yürüdükçe azalıyor mu insan, yoksa çoğalıyor mu? Bunu bilmenin bir yolu olmalı. İçimizi kemiren bu sorunun muhatabı olmak, yaşadığımızın da ispatı değil mi?
Adımlarımızı yayarak karışıyoruz sokağa, hayata. Karşılaşmaların bizi besleyen bir güzelliği var. Ansızın ve habersiz olanı bizi teselli ediyor daha çok. Hep karşılaşma ihtimaliniz olduğu halde, bu buluşmayı erteleyen mazeretlere sığınarak mutlu olamıyor insan. Karşılaşma ihtimalimiz olmayan insanlara sevgi de duyabilir miyiz acaba? Nedensiz de olsa…
Ürpertisi olmayan bir alışkanlığı bünyemizde barındırmanın dayanılmaz sancısıyla baş edebilecek miyiz? Dalgınlığımızın, bizi bağışlatacak bahaneleri olmalı. Önünden her zaman kaygıyla geçtiğimiz o ağacın dallarına sinen bu şaşkınlığı, iyi tanıyor, iyi biliyoruz. Dalın, yaprağına emanet ettiği o titremeyi, günün en işlek saatlerinde, parmak uçlarımızda hissediyoruz nedense. Güvenimiz yerine gelmiş olmalı artık. Hayat bizi hep şaşkınlıklarla karşılıyor.
Tedirginliğimizi üstümüze, ipek bir şal gibi örten bu mevsimi, takvimlerin insafına bırakmadan uğurlamalıyız. Orada olmalı. Sen de biliyorsun…
İçimize akan şırıltılı bir ırmağın, vadilerden ödünç aldığı serinliği hemen yanı başımızda hissediyoruz. Sanki omuzumuzun üzerinden geçen sarmaşık dallarının ucu, biz yürüdükçe, sokakların izbelerine tutunuyor. Hayata açık her pencerenin önünde, çocuklar toplanmış sanki. Yeni oyunlar kurma peşindeler. Yaslandıkları her duvar, onların sıcaklığıyla ısınıyor. Pencerelerden taşan tüller, rüzgârın biraz önce buralardan geçtiğine de şahitler.
Oyalanıyoruz. Sular oyalıyor bizi. Şarkılar hakeza. Yorulup bir banka oturduğumuzda, nefesimizi daha net sayıyoruz. Şimdi biraz rölantiye almak lâzım anı.
Ufuk çizgisinin hizasına ayarlı bakışlarımızı, gelişigüzel gezdirebiliriz artık. Yorulduk. Güvercinler ayaklarımızın yanına kadar sokuluyorlar. Gagaları toprağa değdikçe güzelleşiyorlar sanki. Günışığı nasıl da kırılıyor kanatlarında. Anlaşılan, buraların en muteber konuğu onlar. Adımları, yeryüzüne ait bir telâşı hatırlatıyorlar daha çok.
Aç pencereni bahar yaklaşıyor!
Gökhan Akçiçek neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.