Patronsuz Medya

İşkencecilere af yok!

Kâmuran Kızlak - 9 Nisan 2008  


Kemalizm'in "üstad-ı azam" postunda oturan ruhani bir kişiliğin benim gibi resmi veya sivil üniforması, rütbesi, apoleti olmayan önemsiz adamlarla zaman harcayacağını hiç sanmam.

Ama ben yine de şansımı denemekten yanayım.

Velev ki İlhan Selçuk ile bir araya gelebilme şansım olsa, ona aşağıdaki soruları sorardım:

Sayın İlhan Abi…

12 Eylül'ün ilk günlerinde Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan cuntayı onaylayıcı yazılar Kenan Evren'in anılarında bile yer alıyor. Peki sonra nereden icap etti de cuntacılarla arada bir hafiften limoni olmaya başladınız?

Ziverbey'de ağırlanmış tecrübeli biri olarak ilk günlerde adamların şerrinden mi çekinmiştiniz?

12 Mart'taki gibi yine bir "Devrimci Ordu" yanılsaması mıydı?

Acaba, sizin solculuğunuzla aynı anlamı taşımayan Sosyalist Sol hareketlerin memleketten biçilmesini hayırlı mı bulmuştunuz?

Yoksa, cuntacılar Kemalizm postunda size bir kıçlık yer bile vermek istemediler mi?

Ordunun "ilerici" yapısı ve rolü hakkındaki fikirleri insanların aklına üstadınız Doğan Avcıoğlu ile siz soktunuz. Yoksa, bu tezinizin çuvallamış olmasına mı içerlemiştiniz?

Halen orduyla iş tutmaya çalıştığınıza göre bu son seçenek pek olası görünmüyor.

Belki de aradan geçen 20 senede ordu değişmiş ve hepsi de sizin gibi sapına kadar Kemalist olmuştur. Bu durumda elbette yanılan benim.

Merhum patronunuzun "Ben Atatürkçü Değilim" adlı kitabının 12 Eylül Cuntası günlerinde yayınlanmış olması aklıma Portekiz'dekine benzer bir Albaylar Cuntası kışkırtıcılığı yapmak gibi münafıkça fikirler getiriyor.

Portekiz'de Salazar'ı deviren Albaylar Cuntası'nın yıldönümünde attığınız kocaman kocaman "Karanfiller Devrimi'" başlıkları geliyor gözümün önüne. Gazetenin ön sayfasının neredeyse dörtte birini bu haber kaplamıştı.

Ayrıca, aynı günlerde yayınlamaya başladığınız Cemal Madanoğlu'nun anıları yüzünden, 12 Eylül Cuntacıları mesajı doğru algılamış olmalılar ki, gazetenizin yayını bir kaç gün durdurulmuştu. Yoksa anıların yayını mı yasaklanmıştı, tam hatırlayamıyorum.

Ordunun alt kademelerinden olası bir karşı cunta girişimi memleket ve sizin için hayırlı mı olurdu, hiç bir fikrim yok. Merak ediyorum: Böyle bir girişim durumunda 12 Eylül'cülerin yapacağı ilk iş bahçeye mitralyözü kurup hepimizi biçmek olur muydu? Zaten arayıp durdukları fırsat ellerine geçmişken kullanmaktan çekinirler miydi?

Sizin gibi Ziverbey Köşkü görmüş, bir eli daima derinlerde ve Ordu'nun içinde olmuş bir insanın bunu düşünememiş olması bana çok anlamlı geliyor. Nurhak'da, Kızıldere'de ve darağaçlarında bizden önce biçilen "Devrim Şehitleri" ne bir kaç yüz bin nefer daha eklenir ve "Arslan Kahramanlar" olarak yad edilirdik miydik?

Son olarak bir üzüntümü de iletmek istiyorum: Ben de siz pişdarımızı (öncümüzü) izleyip devletin bekâsı için işkencecilerimi affetmeyi düşündüm. Konuyu Uluslararası Af Örgütü için çalışan Kanadalı avukat arkadaşa açtığımda kıpkırmızı kesilip bana "hangi hakla" diye gürledi. Meğer Aydınlanma'nın beşiği olan uygar memleketler sistemli işkenceyi artık "insanlığa karşı işlenmiş suç" olarak algılıyorlarmış. Bu kapsamdaki bir suçu ve suçu işleyenleri affetme hakkım yokmuş.

Böyle bir durumun sizin gibi ruhani bir kişiliği kapsamadığını biliyorum. Siz dilediğinizi bağışlar, dilediğinize el verebilirsiniz.

Saygılar sunarım değerli Abi'ciğim. Ellerinizden öperim. Çoluk çocuk da selâm eder.

diYorum

 

Kâmuran Kızlak neler yazdı?

67
Derkenar'da     Google'da   ARA