Değerli tartışmacılarımızın sadece siyasî ahval konusuyla kendilerini sınırlamayıp, arada Türkçe gramerinde şapka kullanımının doğru olup olmadığı gibi incelikli konuları da sarahate kavuşturan yorumları bendenizi şahsen pek memnun etti.
Fakat özgül bir konuda kaleme alınmış bir yazının altında o konuyla hiç ilgisi olmayan bir mevzunun uzun uzadıya tartışılması, okuyana eziyet olabiliyor bazen.
O nedenle, değerli tartışmacılarımızı üzmeyeceğimi umarak, dil konusundaki tartışmaları "Nereye Payidar?" başlıklı yazının altından toparlayıp buraya taşımayı, teknik açıdan uygun buldum.
İnanıyorum ki, hepimizin bu konuda söyleyeceği daha birçok şey vardır. Yer kısıtlaması ve "ayıp ediyor muyum acaba" kaygısı olmadan, burada dolu doyum tartışabiliriz.
Yorumumdaki imlâ hatalarını düzelten sayın editöre…
1) İlaç kelimesinde artık şapka kullanılmıyor. Şapka kullanımı artık çok sınırlı sayıda kelimede mevcut. Kelimeyi doğru yazıp yazmadığımı Ali Püsküllüoğlu'nun 2010 yılı basımı Arkadaş Türkçe Sözlüğünden kontrol ediyorum. Hatta ben hiç şapka kullanılmaması taraftarıyım, ama bu daha uzun bir yazının konusu.
2) "Kale almamak" deyimindeki kal tek "a" ile yazılıyor. Arapça kökenli bir sözcük; ne anlama geldiğini bilmiyorum. "a" uzun okunuyor, ama şapka kullanımına ya da iki "a" kullanımına gidilmiyor.
3) Gene "İslam" sözcüğünde şapka kullanımı yok.
4) "hiçbir", "hiçbiri" sözcükleri bitişik yazılırlar.
5) Yukarıda kullandığım "imla" kelimesi de şapkasız yazılıyor.
Eleştirilerimi dikkate alırsanız sevinirim. Saygılarımla.
Yorumuma bir ek: "kal" söz, lâkırdı, lâf demekmiş.
Bir düzeltme: "lakırdı" kelimesini yanlışlıkla "lakırtı" olarak yazmışım; düzeltirim. Beni yanıltan Türk Dil Kurumu'nun internet sözlüğü oldu. Ali Püsküllüoğlu'nun sözlüğüne baktığımda doğrusunun "lakırdı" olduğunu gördüm.
Levent Yayci - 7 Kasım 2013 (11:09)
Sayın Yayci, Derkenar'a eklenen yazı ve yorumlar, sitemizin teknik sorumlusu Necdettin Kodyazar tarafından kaleme alınan özel bir tashih scripti tarafından siteye eklenme esnasında otomatikman düzeltilir.
Onun gözünden kaçanları ben, benim gözümden kaçanları da co-büdütör düzeltir.
Yani anlayacağınız, bu mecmuaya eklenen her yorum ve yazı, 3 aşamalı bir imlâ denetiminden geçer.
Yorumunuzda bahsettiğiniz Türk Dil Kurumu'nu ilk kez duyuyorum. Herhalde dilli sandviç falan yapan bir fast food dükkânı olmalı. Onun şapka konusundaki seçkin görüşlerini pek takmıyoruz açıkçası. Biz mutfak personeli kendi yemeğimizi kendimiz pişirip kendimiz yiyoruz. O nedenle bu kabil yemek fabrikalarının işkembeden mamul lâkırtılarına karnımız tok, yemeyiz.
Ha, bir de şu var: Soy adınızın doğru yazılışı her halde Yaycı olsa gerek, neden ısrarla yanlış yazdığınızı anlayamadım. Kendi soyadınızı doğru şekliyle yazarsanız çok seviniriz. Siz öyle yazınca her seferinde topa elle müdahale etmek zorunda kalıyoruz. Parmağımızda dolama çıktı sizin soyadınızı düzelte düzelte.
Büdütör - 7 Kasım 2013 (12:25)
Sayın Büdütöre…
Soyadımı yanlış yazmıyorum. Yalnızca büyük harfle, "Levent YAYCI" şeklinde yazıyorum. Bilgisayarlarda bu gibi Türkçe karakter sorunu olabiliyor. Düzeltmeniz gerekiyor.
Türk Dil Kurumu demedim. Dikkatli okursanız Ali Püsküllüoğlu'nun sözlüğü dedim. Siz hangi sözlüğü kullanmamı öneriyorsunuz? Veya siz kimin yazım kurallarına göre düzeltme yapıyorsunuz?
Levent Yayci - 7 Kasım 2013 (13:04)
Sayın YAYCI, benim sözlük okuma alışkanlığım yoktur, bildiğim tek "püsküllü" kişi de çocukluğumun sinema yıldızı Esen Püsküllü'dür.
Semtimizin en yaşlı ve malûmatfüruş kişisi olan sayın Durmuş Düşünür abimize sordum, bu Püsküllü Ali Bey'i o tanıyormuş. Gençliğinde (40-50 yıl önce) bu püsküllü mollanın sözlüğünü yanından hiç ayırmazmış. Fakat sonra "öztürkçe" denen şeye kıl olmaya başlamış ve sözlüğü de sağhafın tekine hediye etmiş. Size de aynısını tavsiye ediyormuş.
Soy adınıza gelince, neden ecnebîler gibi büyük harfle yazdığınızı anlayamadım. (Not: Tashih scripti büyük harfle yazılan ad ve soyadları da formatlar, yani ilk harflerini büyük, diğerlerini küçük harf yapar. Otomatikman.) Ama no problem, Necdettin Kodyazar abimize rica ettim, tashih scriptine sizin soyadınızın çeşitli yanlış yazılışlarıyla ilgili düzeltme kodları da ekledi. Artık siz nasıl yazarsanız yazın, soyadınız Yaycı olarak kayda geçecek.
Büdütör - 7 Kasım 2013 (13:29)
Şu imlâ konusunda topa girebilir miyim lütfen?
Önce şunu söyleyeyim: Sayın Yaycı, ilâç kelimesi konusunda yanılıyor.
Temel bazı kuralları bilirsek, sanırım sorun kalmayacaktır. "Kalp para" ve "kâlp ağrısı" ifadelerini doğru yazmak için TDK ya da Ali Püsküllüoğlu sözlüklerine de ihtiyacım yok doğrusu.
Efendim şapka sadece a harfine değil i ve u harflerine de takılabilir. Ne zamanlar?
1. Benzer yazılışlı, farklı anlamlı kelimeleri ayırt etmek için:
adem (yokluk), âdem (insan)
adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık)
alem (bayrak), âlem (dünya, evren)
aşık (ayak bileğindeki kemik), âşık (vurgun, tutkun)
hakim (hikmet sahibi), hakim (yargıç)
hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz)
şura (şu yer), şûra (danışma kurulu) ve benzerleri
2. Yazılışları bir, işlevleri ve okunuşları farklı olan Arapça bi-, Farsça bî- ön eklerini birbirinden ayırt etmek için okunuşu uzun olan Farsça bî- ön ekinde düzeltme işareti kullanılır:
bîçare (çaresiz),
bîtaraf (tarafsız),
bîvefa (vefasız);
bihakkın (hakkı ile),
bizatihi (kendiliğinden),
bilumum (bütün, hepsi) ve benzerleri
3. Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerde g, k, l ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek için, bu ünsüzlerden sonra gelen a ve u sesleri üzerine düzeltme işareti konur:
dergâh, gâvur, ordugâh, tezgâh, yadigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, kâr, mahkûm, mekân, mezkûr, sükûn, sükût; ahlâk, billûr, evlât, felâket, hilâl, ilâç, ilân, ilâve, iflâs, ihtilâl, istiklâl, kelâm, lâkin, lâle, lâzım, mahlâs, selâm, sülâle, telâş, üslûp ve benzerleri
4. Batı kökenli kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır:
klâsik, lâhana, lâik, lâmba, Lâtin, melânkoli, plâk, plâj, plan, reklâm vb
(bu arada lâik sözünde l ince okunur, a uzatılmaz).
5. Ses yansımalı kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için düzeltme işareti kullanılır:
lâpa lâpa, lâp lâp, lâkırdı, lâppadak ve benzerleri
Yani efendim, öyle sadece bir kaç kelimede var demekle olmuyor. Biraz çabalamak da lâzım.
Mustafa Muammer Elöz - 7 Kasım 2013 (19:48)
Sayın Elöz, önce şu soruyla başlayayım: Kimin yazım kılavuzunu kullanacağız? Türk Dil Kurumu'nu kabul etmiyorsunuz, Ali Püsküllüoğlu'nu kabul etmiyorsunuz. Peki hangi yazarın hangi sözlüğünü kullanacağız?
Size bazı örnekler vereyim: 1988 TDK sözlüğünde "âlet" yazılıyordu, şimdi "alet" yazılıyor. 1988 TDK sözlüğünde "asgarî" yazılıyordu, şimdi "asgari" yazılıyor. 1988 TDK sözlüğünde "gerillâ" yazılıyordu, şimdi "gerilla" yazılıyor.
Yani TDK şapkanın kullanımını önemli ölçüde azalttı. Birçok sözlük yazarı da bu azaltmaya uydu. Ben de bu şapka kullanımını azaltmanın doğru olduğunu düşünüyorum.
Benzer yazılışlı, farklı anlamlı ve okunuşlu kelimeleri ayırt etmek için şapka kullanımını da gereksiz buluyorum. Tabii bu konuda TDK sizin gibi düşünüyor, henüz bu tür sözcüklerde şapka kullanımı kalkmış değil. Ama nasıl "yüz" kelimesinin üç ya da dört farklı anlamını cümlenin içinde fark edebiliyorsak, "adet" kelimesinin okunuşunu ve anlamını da şapka kullanmadan fark edebiliriz.
Levent Yaycı - 7 Kasım 2013 (21:34)
Sayın Yaycı gayet net bir şekilde şapka kullanımını gereksiz bulduğunuzu belirttiğinizi görüyorum.
Büdütör de kendi mecmuasında yayınlanan yazıları yayınlarken şapkalı a olsun dediği sözcüklere şapka koyuyor.
Üstelik de bunu yapmazsanız yayınlamam demeyip, zahmete katlanıp kendisi yapıyor değişiklikleri.
Tabii ki Büdütör'ün avukatı değilim ama editörlü bir dergiye yazı yazarken, üstelik yazılarınızın edit edileceğini de bilirken "hayır illa da benim yazdığım gibi yayınlamalısın" talebi bana ilginç geliyor.
Ayrıca TDK şapkaları kaldırdı ya da kaldırmadı gibi bir tartışma zeminsiz. TDK'ya tevcih edilmiş böyle bir yetki mi var?
Siz koymayalım dersiniz, ben koyalım derim. İstediğiniz gibi yazarsınız. Mecmuanın editörü de istediği şekilde düzenleme yapar.
Yazı yollarken, bunun böyle olacağını biliyoruz.
Nasıl yayınlanmayınca neden yayınlamadın demiyorsak, düzenlemeleri de editörün tasarrufuna bırakıyoruz.
Yazı gönderme kuralları manzumesinde bunları okuduğumu sanıyorum ben.
Yanılıyor muyum?
Mustafa Muammer Elöz - 7 Kasım 2013 (00:09)
Sayın Elöz, şöyle bir örnek daha vereyim: Biliyorsunuz "katil" kelimesinin iki farklı anlamı ve iki farklı okunuşu var. Buna rağmen "a" sesi uzun okunan "katil" kelimesinde düzeltme işareti (şapka) kullanılmıyor. Neden böyle bir uygulamaya gittiklerini düşündüğümde şu sonuca vardım: "k" harfi yalnızca ince okunacağı zaman ondan sonra gelen ünlüde düzeltme işareti kullanılıyor, ama "k" harfinden sonra gelen ünlü uzun okunacağı zaman kullanılmıyor!
Bu yüzden, düzeltme işaretinin kullanılması gerekli gözüken "katil" kelimesinde düzeltme işaretinin kullanımına gidilmiyor, ama tek bir anlamı ve tek bir okunuşu olan "kâtip" sözcüğünde düzeltme işareti kullanılıyor.
Yani kuralı koyanlar bize aslında şunu söylemek istiyorlar: "k" harfinden sonra gelen ünlüde düzeltme işareti görürseniz "k" harfini ince okuyacaksınız. "k" harfinden sonra gelen ünlüde düzeltme işareti olmazsa k muhakkak kalın okunacak, ama ünlünün uzun mu kısa mı okunacağına kelimenin yazılışına bakarak karar veremezsiniz.
"kanun", "kabil", "kadir", "kafiye", "kal" ("kale almamak" deyiminde kullanılan "kal" ) sözcüklerinde "a" sesi uzun okunur, ama k harfi ince okunması gerektiğinden düzeltme işareti kullanılmaz. "kâğıt", "kâhya", "kâr" sözcüklerinde "k" harfinin ince okunacağını göstermek için düzeltme işareti kullanılır; ama "a" sesinin uzun mu kısa mı okunacağını anlayamayız. "kâbus", "kâgir", "kâhin", "kâşif" sözcüklerinde hem "k" harfi ince okunur, hem de "a" sesi uzun okunur; ama biz tek bir düzeltme işaretine bakarak bu sözcüklerini okunuşlarının böyle olduğunu çözemeyiz.
"l" ünsüzünün ince okunduğunu ya da "l" ünsüzünden sonra gelen sesli harfin uzun okunduğunu göstermek için ise, Türk Dil Kurumu sözlüklerinde şu anda düzeltme işareti kullanılmıyor! "lale", "laik", "lake", "lapa", "lateks", "layık", "lazım", "ilaç", "plaj", "reklam" sözcükleri hep düzeltme işaretsiz yazılıyor.
Sizce de biraz tutarsız bir kurallar bütünü değil mi?
Levent Yaycı - 8 Kasım 2013 (09:16)
Levent bey…
Önce şunu belirtelim.
Katil (katl = öldürme) ve kadir (kadr = değer) kelimeleriyle karışma olasılığı olduğu halde katil (ka:til = öldüren) ve kadir (ka:dir = güçlü) kelimelerinin düzeltme işareti konmadan yazılması yaygınlaşmıştır.
Ama konu bu kadarla kalmıyor yazık ki:
Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelimelerle, özel adlarda bulunan ince "g ve k" ünsüzlerinden sonra gelen "a ve u" ünlüleri üzerine de işaret konur:
dergâh, gâvur, karargâh, tezgâh, yadigâr, Nigâr; dükkân, hikâye, kâfir, kâğıt, Hakkâri, Kâzım; gülgûn, merzengûş; mahkûm, mezkûr, sükûn, sükût ve benzerleri.
Kişi ve yer adlarında ince "L" ünsüzünden sonra gelen "a ve u" ünlüleri de düzeltme işareti ile yazılır:
Halûk, Lâle, Nalân; Balâ, Elâzığ, İslâhiye, Lâdik, Lâpseki, Selânik ve benzerleri.
Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır:
askerî: askerlikle ilgili (askerî okul),
askeri: "asker" in belirtme hâli (Türk askeri)
dinî: dinle ilgili, dinsel (dinî bilgiler),
dini: "din" in belirtme hâli (İslam dini)
ilmî: ilimle ilgili, bilimsel (ilmî tartışmalar),
ilmi: "ilim" in belirtme hâli (fizik ilmi)
millî: milletle ilgili, ulusal (millî meseleler),
milli: mili olan
resmî: devletin olan, devletle ilgili (resmî kuruluşlar),
resmi: "resim" in belirtme hâli (Atatürk'ün resmi)
Eğer bu tür bir karışıklık meydana gelmiyorsa düzeltme işareti kullanılmaz. Örneğin: siyasî, hukuki, insanî, iktisadi gibi…
Evet haklısınız, takip edilmesi zor bir kurallar silsilesi var. Ama bu "ben kullanmam olur biter" demekle geçiştirilecek bir şey değil.
Öte yandan kelimelere aşina olan kimseler için sorun olmaz ama bilmeyen birisi ilk kez okurken karışabilecek kelimeleri yanlış okur yanlış öğrenir.
Kocaman televizyonlarda haber okuyan anlı şanlı spikerlerimizin örneğin "târikat", "mezkûr", "Tâliban" gibi sözcükleri nasıl okuduklarına baksanıza.
Bence Büdütör'e haksızlık etmeyelim.
Sevgiler herkese…
Mustafa Muammer Elöz - 8 Kasım 2013 (11:33)
Büdütör neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.