Bülent Karaköse - 25 Şubat 2015
Kalbimin ritmi hızlanıp, sırtımdan ve şakaklarımdan boncuk boncuk soğuk terler boşaldığında 'alkol krizi' saatimin yaklaştığını anlıyordum! Alkol Tanrısı'nın bir gazabı olmalı bu…
Kendimi, borç harç kaldığım onuncu sınıf bitli ucuz otelin dışına attım… İnsanlar günlük koşturmalarına benden önce başlamışlardı…
Yalnızdım ve işsizdim; anlaşılacağı üzere, cebi delik taifesindendim…
Ellerimi pantolonumun ceplerine soktuğumda taşaklarımı çok rahat kaşıyabiliyordum. Taşaklarımı kaşıyan ellerim titremeye başlamadan önce 'kriz parası' bulup, acilen ucuzundan bir şişe "köpek öldüren"i kanıma karıştırmalıydım…
Öğlen vakti kriz parası verecek birilerini bulmak kolay değildir; ama içimde yaşayan ve alkole doymak bilmeyen süngerimsi kemirgeni daha fazla bekletip kızdırmadan, "sinyal"e hemen başlamalıydım:
- Abicim, Bey abicim, bir liran var mı?
- Al, al! Başımın gözümün sadakası, al!
Bu defa şansım yaver gitmişti. Gözlerime inanamamıştım. Günün ilk sinyalini çok zorlanmadan başarıyla sonuçlandırmıştım. Banka müdürü kılıklı adam 'şıp' diye çıkarıp vermişti cebini rahatsız eden bozukluklarını…
Yakınımdaki içki satan bir dükkâna gidip, şarap şişesini kaptım. Caddede sota bir yer bulup, bir şişe şarabı soluk almaksızın mideme yuvarladım…
İçimdeki kemirgen süngerimsi hayvanın susuzluğunu giderdikten sonra gözlerimin feri yerine gelmiş, yoksunluk krizimi kazasız belâsız atlatmıştım. Hava güneşli ve sıcak, insanlar güzel ve sevimliydiler; ben ise her zaman olduğundan daha çok mutedil dalgalıydım. Artık, gece içeceğim içki, sigara ve otel parası için rahat rahat sinyal yapacağım enerjiyi bulmuştum:
- Yakışıklı abim, güzel yengem, mazot alacağım, iki liranız var mı?
- Bey amcacım, üç lira eksiğim var, şarap alacağım kendime, varsa, bi üç lira takviye rica edeyim…
- Gençler, şişemin dibi delindi, yama yapacak iki liraya ihtiyacım var…
- Beyefendi, Şarap Eğitim Merkezi yapımı için destek olun lütfen…
Aybaşı olduğundan mıdır, nedir, işlerim çok iyi gitmişti. Sinyalden bu kadar çok parayı daha önce toplamamıştım…
Alkole düşmeden önceki zamanlarımda yiyecek ekmek ya da çorba parası dilendiğimde, kimsenin eli cebine gitmez, bu kadar bonkör davranmazdı insanlar. Aç bil aç yatardım rutubetli duvar diplerinde. Bu durum hâlâ tuhafıma gitse de, şimdilik alkolden bulanık beynimi bu tür şeyleri anlamak için yormama Gaspçı Kamil'in böğrüme sapladığı Bursa işi bıçağı izin vermiyor. Kollarım uyuşup, beynimin içinde telâşlı karıncalar dolaşırken bu dünyadan anladığım tek şey, açlıktan nefesi kokan bir arkadaşına (üstelik bir gaspçıysa) sinyalden çok para topladığını söylemenin boş boğazlıktan başka bir şey olmadığıdır.
Bülent Karaköse neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.