Bülent Karaköse - 2018
Künye - Bülent Karaköse, Hatırla Sevgili (portreler), sayfa 30-31, 42-43, 82-83, 92-93, 130-131, 156-157, Bizim Gezegen Yayıncılık, 2018
Barış Manço, Fransa'da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur.
Karşısında küstah bir spiker vardır ve Barış Manço'yla dalga geçmektedir.
Sürekli "İşte Türk, yani barbar, vahşi" vs demektedir. Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere "Yanınızda kâğıt para var mı?" diye sorar.
Bu soru spikeri şaşırtır ve "Evet var ama ne olacak?" der. Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkarır. Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında "anahtar" adlı şarkısını söylemiştir. Bu şarkının bir bölümü şöyledir:
"Beş Akif - bir saat kulesi, iki kule - bir Fatih, beş Fatih - bir Mevlâna, iki Mevlâna - bir Sinan…"
Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemde Türk paralarının arakasında fotografı olan kişilerdir…
Barış Manço spikere sorar: "Bu paranızda fotografı olan kişi kimdir?" Spiker, "General" der. Barış Manço diğer paralardaki kişileri de sorar. Spikerin verdiği cevaplar hep, "Falanca general, falanca amiral, falanca komutan şeklindedir…
Bu sefer Barış Manço cebinden Türk paraları çıkarır. Spikere şöyle der:
"Bakın bu parada fotografı görülen kişi Mehmet Akif Ersoy'dur, kendisi büyük bir şaiirdir. Bu fotograftaki kişi de Mevlâna'dır, bir düşünürdür. Bu paradaki kişi Fatih Sultan Mehmet'tir, adaletin sembolüdür. Bu paradaki kişi ise Atatürk'tür, "Yurtta barış, dünyada barış" diyen önderimizdir. Bizim paralarımız işte bunlar. Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medenî insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamlarımızın fotograflarını bastık.
Siz Fransızlar asıl kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş yapan adamlarınızın fotograflarını basmışsınız!"
* * *
"Küçüktüm, daha okula bile gitmiyordum. Bizim evin alt katında yaşlı bir Ermeni kadın otururdu. Domi Yaya (yaya Ermenice teyze demektir) ismini taktığım bu yaşlı kadın her Allah'ın günü piyano çalardı. İşte kulağıma giren ilk müzik sesi, Domi Teyze'nin piyanosundan çıkan melodiler oldu. Müziği gönülden sevdim.
Sonra büyüdüm, palazlandım… Annem (Toto Karaca) da, babam (Memhem Karaca) da tiyatrocu oldukları için sık sık tiyatro kulislerine gider oldum. Operet, o yılların Türk tiyatrosunda altın devrini yaşıyor. Ve kuliste kulağım her geçen gün biraz daha müzikle doluyor…
Sonra öğrencilik yılları, çocuk koroları… Törenlerde, müsamerelerde hararetli hararetli şiir okuyuşlarım, günün mana ve önemini belirten konuşmalar yapışım… Sahneyle de böyle tanıştım işte…"
(Cem Karaca, Ses mecmuası, 1972)
* * *
"Biz de geleceğiz sevgilim. Biz de geleceğiz o eşsiz cennete. Oraya yalnız ve yalnız sevgi girer. İnsanların ve meleklerin dillerinden üstün olan, dağları yerinden oynatacak imandan üstün olan, varını yoğunu sadaka vermekten üstün olan, bedenini yakılmaya teslim etmekten daha üstün olan, yalnız ve yalnız sevgi girecek o cennete. Orada gerçek sevgi ile ebedîce yaşayacağız."
"Kimseyi kıskanmayan sevgi, kimsenin malında gözü olmayan sevgi, kimseyi öldürmeyen sevgi, kimseyi aşağılamayan sevgi, kardeşini kendinden üstün tutan sevgi, kendi hakkından vaz geçen sevgi, kardeşinin hakkını arayan sevgi. Mesih'te bulunan sevgi. Ve bize dökülmüş olan sevgi."
"Yaptıklarını, konuştuklarını kim unutabilir sevgilim? Hangi karanlık unutturabilir sevgilim? Olmuşları, olanları kim unutturabilir? Korku unutturabilir mi sevgilim? Yaşam mı? Zulüm mü? Dünyanın zevki safası mı sevgilim? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim?"
"Hayır, hiç bir karanlık unutturamaz sevgilim."
(Rakel Dink, "Sevgiliye Mektup")
* * *
1983 yılında Pakistan'ın en fakir bölgelerinden biri olan Mudrike'de dünyaya gelen İqbal Masih, dört yaşına vardığında diğer tüm akranları gibi 600 rupi (yaklaşık 16 dolar) karşılığında bir halı dokuma fabrikasına işçi olarak satıldı.
Haftanın 7 günü günde 14 saat çalıştırılan İqbal, on yaşındayken sadece 27 kilo ağırlığında ve altı yaşındaymış gibi görünüyordu.
Tesadüfen çocuk işçiliğin yasak olduğunu öğrendiğinde fabrikadan kaçtı. Kısa sürede polis tarafından yakalanıp tekrar fabrikaya gönderildi. O kaderine boyun eğmemekte kararlıydı, tekrar kaçtı; fakat bu sefer 3. 000 çocuğu da beraberinde götürdü.
İqbal Masih, çocuk işçiliğe ve köleliğe karşı verdiği mücadele dünya çapında ses getirince, 1995 yılında, daha 12 yaşındayken, bir suikastle katledildi.
* * *
İki bohem, Orhan Veli ile Sait Faik, o günlerde avarelik etmektedir.
Can sıkıntısından Eftalikus'un kahvesinde oturup her gün birer Cumhuriyet gazetesi alarak bulmacalarını çözerler. Blmacayı kim önce bitirirse ötekine rakı ısmarlayacaktır. Fakat Orhan Veli her gün Sait Faik'i yenmektedir. Sonunda Sait Faik isyan bayrağını çeker, "Nasıl beceriyorsun lan, her gün rakıyı bana ısmarlatıyorsun?" der demez Orhan Veli sakin biçimde yanıtlar:
- "Çünkü Cumhuriyet'in bulmacalarını ben hazırlıyorum."
(Mücap Ofluoğlu'ndan aktaran Savaş Dinçel)
* * *
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, geçen yıl 273 bin 571 çocuk karakolluk oldu… 2013 yılında güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı bir önceki yıla oranla (2012'de 245 bin) yüde 11. 6 artarken suça sürüklenen çocukların oranında yüzde 14. 5, kayıp çocuk sayısı yüzde 30, mağdur çocuk sayısı ise yüzde 8. 8 arttı.
TÜİK verileriyle ortaya konan bu ürkütücü tabloya göre, 2013 yılında güvenlik birimlerine getirilen 273 bin 571 çocuktan yüzde 68. 6'sı erkek, yüzde 31. 4'ü kız çocuğu. Çocukların yüzde 57. 9'unun 15-17 yaş gurubu, yüzde 25'inin 12-14 yaş grubu, yüzde 17. 1'inin ise 11 yaş altı çocuklar olduğu tespit edildi.
Çocukların yüzde 44. 5'i mağdur, yüzde 42. 2'si suça sürüklenme, yüzde 5. 9'u kayıp (bulunan), yüzde 3. 2'si bilgisine başvurma ve yüzde 4. 2'si diğer nedenlerden dolayı güvenlik birimlerine geldi veya getirildi.
Suç işlediği iddiasıyla güvenlik birimlerine getirilen toplam 115. 439 çocuğun ise yüzde 88. 7'si erkek, yüzde 11. 3'ü kız çocuğu ve aşağı yukarı yarısı madde bağımlısı. Suçları ise vahim: Bu çocuklardan 42. 540'ı adam yaraladı, 33. 038 çocuk hırsızlık yaptı, 10. 504 çocuğun uyuşturucu madde kullanmak ve satmak suçlarına bulaştırıldığı görüldü… Ayrıca 4. 269 çocuk 'mala zarar verme', 4. 020 çocuk 'tehdit'ten suçlandı.
Bülent Karaköse neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.