Patronsuz Medya

Senin adına çok sevindim

Meltem Tolunay - 8 Ekim 2004  


"sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım."

Attila İlhan

* * *

"Senin adına sevindim."

Ne zaman bu cümleyi duysam, ya da söylesem, havada bir kırık kalp kokusu alırım. Krema yapılmak üzere ocağa konmuş bir sütün beklenmedik bir anda taşıp da yandığında çıkardığı buruk koku gibi hani. Neler olabilecekken, bir ocakta yanık süt olmak yani. Süt yine süttür tabii, ama artık krema olması imkansızdır. Yan ocakta krema olmak üzere pişmeye konmuş yeni süte iç geçirerek bakar ve şöyle der: "senin adına çok sevindim."

Bu cümlenin genelde söylenmeyen ikinci kısmı ise nezaketten, olgun insan olma maskesinden arındırılmış gerçeği gizler aslında: Kendi adıma çok üzüldüm, hayal kırıklığına uğradım, keşke ben senin yerinde -ya da ilişkilerde çoğu zaman "onun" yerinde- olsaydım vs.vs.

Olan olmuştur, yarış kaybedilmiştir, hayalini kurduğunuz kupayı, kadını, adamı, evi, işi bir başkası almıştır ve mutlu mutlu yüzünüze bakmaktadır. İnsaflı olanı omzunuza yavaşça dokunup, "aslında sen de kazanabilirdin, ama şans işte" diye sizi teselli eder. Daha acımasızı ise çoktan kazandığı zaferin sarhoşluğuna girmiştir, sizi ve gözlerinizdeki o acıyı görmez bile. Sadece kendinden ve zaferinden söz ederseniz sizi dinler.

Birbirine zıt ve uzlaşması olanaksız iki ruh halini aynı anda yaşayan iki kişi vardır ortada. Birisinin mutluluktan gözleri parlamaktadır, dünya onun için güzellikler, fırsatlarla doludur, bu onun için bir "başlangıç" tır, ya da o öyle sanır. Diğeri ise çoktan sonsuz bir kuyuya düşmeye başlamıştır bile, her yanda sadece boşluk vardır, derine, daha derine düşer, ta ki yere çarpıp kendi bedeninin çıkardığı o sesle ayılana dek. Anlamıştır, her şey bitmiştir, yine de kendine yediremez ağlamayı, sızlanmayı, her şeyi gitmiştir ama hala "bir parça gurur" u vardır, durumu kurtarmak ister, ve söyleyiverir o anda: "Senin adına çok sevindim."

Bence bu durumun en acısı içinde üç kişiyi barındıran aşklarda yaşanır. Aşk iki kişiliktir elbette, bir üçüncüye yer yoktur. Ama aşka söz geçmez, öyle yoğun bir istektir ki bu, bazen insan sevdiğine bir parça olsun yakın olabilmek, onunla konuşabilmek, onu görebilmek için, kendi eliyle zehir içmeye razı olur. Sevdiğinin başkasına yazdığı mektubu taşır eli yanarak ya da onun başkası tarafından kırılmış kalbini teselli eder kendi omuzunda. İçinden kaderine lanetler yağdırır bir yandan, ama sırf onu görebilmek, ona biraz olsun dokunabilmek için buna bile razıdır. Onların birbirlerine karşı ne hissetiklerini, birbirlerini nasıl çağırdıklarını, gelecek için neler planladıklarını içeren konuşmaların dinleyicisidir çoğu zaman. İçi yanar ama asla belli etmez, karşı tarafsa zaten kendi dünyasındadır gözlerden fışkıran "ah seni nasıl da çok seviyorum bir bilsen!"leri görmez.

Onlar kavga edince umutlanır, belki kendisini sever o diye. "Zaten sana lâyık değildi o der" çekine çekine. Ama nedense bu ayrılıklar uzun sürmez, bir gün yine yüzünde güller açarak geliverir sevdiği ve bir zarf uzatır ona gülümseyerek: "Ben evleniyorum, düşündüm de zor zamanlarda hep sen vardın yanımda, nikah şahidim olur musun?"

İlk şoku atlattığında düşünür, evet sevdiği mutludur, onun mutluluğundan kendisinin de mutlu olması gerekmez mi?" Ama olmaz işte, demir yumruk suratının ortasına gelmiştir ve hala gülümsemek zorundadır. İşte o an söyleyiverir hiç düşünmeden: "senin adına çok sevindim."

Ya da hikaye tam tersine de yazılabilir. Evlenen sizsinizdir, nikahınıza dakikalar vardır, elinize tutuşturulan bir tomar telgraf arasında bir anda gözleriniz o ismi görür. Eliniz titremeye başlar, onsuz asla mutlu olamayacağınız bile bile, o size "ömür boyu mutluluklar" dileyen bir telgraf göndermiştir. Artık törende neye "evet" dediğinizin bile farkına varmazsınız benim gibi.

Velhasıl, ne zaman birisi "senin adına çok sevindim" dese arkasından bir yankı gelir hemen kulağıma "kendi adıma çok üzüldüm!"

Yorumlar

Meltem Hanım neden bir kitap yazmıyorsunuz. Kütüphanemdeki baş köşede duran kitaplardan olacağına dair bir kuşkum yok… Yüreğinize sağlık…

Aysel Erbaş - 3 Mart 2009 (13:20)

diYorum

 

Meltem Tolunay neler yazdı?

505
Derkenar'da     Google'da   ARA