Hekimlerin mesleklerini uygularken, yasal ve ahlâkî olarak hak ettiklerinden fazla para veya ekonomik getiri sağlama gayretleri, toplumda "bıçak parası" olarak adlandırılmaktadır. Bu kavram içinde, ameliyat için ek para isteme (ki bıçak parasına tam uyuyor), hastaneye yatırılmak için muayenehaneden geçme zorunluluğu, pahada ağır hediye istenmesi veya ima edilmesi gibi geniş bir hareket alanı yer almaktadır.
Bu durumda bir cerrah olarak meslekdaşlarıma şu soruyu sormak zorundayım:
Hekimlerin atası sayılan Hipokrat bıçak parası alır mıydı?
Tıp mesleğinin üstünde yükseldiği iki tarihsel temel vardır; "hümanizma" ve "bilimsel determinizm". İkincisi bilimsel gelişmenin itici gücünü oluştururken, hümanizma ise insanı bir bütün olarak ön planda tutar. Başka bir deyişle determinizm hastalık olgusunu ele alırken hümanizm hastayı amaçlar. İşte tam da bu noktada etik kavramı ve beraberinde yasal sorumluluklar devreye girer, çünkü determinizmin hedefleri arasında yer alan tedavinin başarısı, ortalama yaşam süresi gibi parametrelerin istatistikî değerlendirmeleri yapılabilir, ancak hümanizmin hedefleri arasında yer alan acının, umudun, ölüm korkusunun, sevincin, dürüst ve ahlâklı olmanın istatistiksel bir değerlendirilmesi yoktur.
Hekimin bilgisini kullanmasını denetleyebilirsiniz, bu bilgiyi doğru kullanması için önlemler alabilirsiniz, malpraktis yasaları çıkararak müdahil olabilirsiniz. Peki ya bu bilgisini kullanmamasını ya daçıkarı amacına kullanmasını denetleyebilir misiniz?
Yanıt kesinlikle "hayır" dır. İşte bu noktada etik değerler ortaya çıkmaktadır. Hukuk ve yasalar bireyi hakları ve özgürlükleri açısından korur, bu hak ve özgürlükler arasında bireyin daha iyi bir yaşam için sağlık hakkı, doğa, çevre ve insanın bireye vereceği zararlara karşı koruma, bireyin sağlığına zarar gelmesini önleme görevi, bireyin kendi hakkında karar verebilme hakkının sağlanması, her bireyin sağlık hak ve hizmetlerinden eşit faydalanmasının sağlanması gibi kavramlar yer alır. Hekim hasta ilişkilerindeki ekonomik, daha açık bir deyişle parasal ilişkilerde, ya dahekimin bilgisini dürüst olarak kullanmamasında, etik değerler devreye girer.
Yunan tıbbının karakteristik özelliği "asklepion" denen tapınaklar ve burada görevli "asklepiades" denen din adamı-hekimlerdi. Tıp mesleğinin babadan oğula geçtiği bu rahip hekimler, sağlık tanrısı "Asklepios" un soyundan gelmektedirler. Hipokrat da (M. Ö. 460-370) bir asklepiadestir. Ancak çağdaşı Sokrat'tan etkilenen Hipokrat, asklepion'dan çıkarak "gezgin hekim" dönemini başlatmış ve tıbbın eski kurumsal yapısını dağıtarak geçimini tıptan sağlayan bir filozof olarak tarihteki yerini almıştır.
Hipokrat'a göre hekim sadece tanı ve tedavi yapan kişi değil, aynı zamanda belirlenmiş ahlâkî değerleri de benimsemiş kişi demektir. Her hekim hekimlik değerlerini benimsemelidir. Bu değerler ona göre, erdem, haysiyet, namus, yardımseverlik, merhametli olmak, alçak gönüllülük, sakinlik, irade, sebat ve azim sahibi olmak, bilgi aşkıyla dolu olmak, birbiriyle yardımlaşmak, öğreticilerini anne-baba gibi "aziz" saymak, para peşinde koşmamak, aşırı bedensel ve cinsel zevklerin önüne geçmek, nefsine, duygularına hakim olmak, ekonomik durumu iyi dengelemek, yüksek sesle gülmemek, fiziksel görünüme önem vermek (orta boyda ve hafif kilolu olmak), canlı bir çehreye sahip olmak gibi birçok özelliği içermektedir.
Hipokrat Andı ise şöyledir:
"Aşağıdaki sözlerimi ve yeminimi bütün güç ve kudretimle yerine getireceğime hekim Apollon, Asklepion, Hygieia, Panakeia, bütün tanrı ve tanrıçalar üstüne yemin ederim ve onların tanıklığına sığınırım:
Hekimlik hocamı ana babamla bir tutacak, tüm varlığımı onunla paylaşacak ve gerektiğinde yardımına koşacağım; çocuklarını kardeşlerim gibi sevecek, isterlerse hekimliği onlara karşılıksız öğreteceğim. Hekimlik kurallarını, oğullarım, hocamın oğulları ve tıp yasasına göre yemin etmiş ve söz vermiş öğrencilerden başka kimseye öğretmeyeceğim.
Hastaların tedavisini, bütün güç ve düşüncemle onların yararına ayarlayacağım, her türlü kötülük ve haksızlıktan kaçınacağım.
Benden, istense bile, hiç kimseye zehir vermeyeceğim ya daböyle bir telkinde bulunmayacağım; aynı biçimde hiç bir kadına çocuk düşürten bir alet vermeyeceğim. Yaşamımı namus ve dürüstlük içinde geçirecek, mesleğimi bu yönde uygulayacağım. Taş sancısı çekseler bile, hiç kimseye mesane ameliyatı yapmayacak, bunu söz konusu işle uğraşanlara bırakacağım.
Girdiğim her eve yalnızca hastaların yararı için gireceğim; bile bile yapılan ve bozucu nitelikte olan her türlü kötülük ve ahlâksızlıktan uzak duracağım; özellikle, özgür olsun köle olsun, kadınları ve erkek çocukları aldatmaktan kaçınacağım.
Mesleğimi yerine getirirken veya başka zamanlarda, toplum arasında gördüğüm ve işittiğim, gizli kalması gereken konularda ağzımı sıkı tutacak ve bunları sır olarak saklayacağım.
Bu yemini hiç bozmadan yerine getirebilirsem, yaşamımı ve mesleğimi mutluluk içinde geçireyim, insanlardan her zaman saygı göreyim; eğer yeminimi bozar ve yerine getirmezsem, bütün bunların tersi olsun."
Görüldüğü gibi Hipokrat Andı'nda hastaya saygı ve özen gösterme, sır saklama, ötanaziye karşı çıkma, uzmanlık dalına hürmet önemle vurgulanmaktadır. Buna karşın erkek egemen bir söylem, hocalar ile onların yakınlarına yönelik özel çıkar grubu oluşturmayı ima eden yaklaşımlar dikkati çekmektedir. Parasal konulara girilmemiştir. Halbuki Hipokrat'tan daha eski olan Mısır'da 3. Hanedanlık dönemine ait bir devlet adamı ve hekim olan İmhativ'in andında "hastanın ödeme gücünün üstünde para istenmeyeceği" vurgulanır.
Aslında İmhativ olsun, Hipokrat olsun veya daha eskilere ait Çin kaynakları veya Hipokrat'tan çok sonra, mistik şekillenmeyle ortaya çıkan İslâm tıbbına ait yazılı veya sözlü kurallar olsun, hepsinin işaret ettiği ortak nokta hasta haklarıdır. Burada temel yasalar "primum non necare" (önce zarar verme), "salus aegroti suprema lex" (hastanın iyiliği en üstün yasadır) ve "voluntas aegroti suprema lex" (hastanın iradesi en üstün yasadır) birbirlerini öncelemeyen ve ayrılamayan yasalardır. Beauchap bu temel yasaları tıp etiğinde dört başlığa ayırmaktadır:
a) yarar sağlama ilkesi,
b) zarar vermeme ilkesi,
c) özerkliğe saygı ilkesi,
d) adalet ilkesi.
Çok değil, yakın zamana kadar hasta hakları bir fantezi olarak görülmekteydi, şimdi ise uluslararası belgelerle ve bazı ülkelerde ulusal düzenlemelerle, insan haklarının bir parçası olarak görülmektedir.
Hasta hakları çeşitli uluslararası bildirgelerle şekillenmiştir. Bunlar:
Lizbon Bildirgesi 1981 (Dünya Tabibler Birliği)
· Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi 1994 (Amsterdam)
· Hasta Hakları Bildirgesi 1995 Bali (DTB)
· Sağlık Bakanlığı Hasta Hakları Yönetmeliği 1998
Bunlardan Lizbon Bildirgesi temel niteliktedir. Aslında hasta haklarının "anayasası" olarak Hipokrat Andı kabul edilir. Buradaki kavramların çağdaş yorumları başta Lizbon Bildirgesi olmak üzere diğer metinleri ortaya çıkarmıştır.
Lizbon Bildirgesi (1981)
1. Hasta, hekimini özgürce seçmelidir.
2. Hastalar hiç bir etki altında kalmadan özgürce klinik ve etik karar verebilen hekim tarafından bakılabilmelidir.
3. Hasta yeterli bilgilendirmeden sonra önerilen tedaviyi kabul veya reddedebilme hakkına sahip olabilmelidir.
4. Hasta hekimden tüm tıbbî ve özel hayatına ilişkin bilgilerin gizliliğine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
5. Her hastanın onurlu bir şekilde ölmeye hakkı vardır.
6. Hasta dinî veya ruhî telkin ve teselliyi kabul veya reddetme hakkına sahiptir.
Bu bildirgede eksik olan husus (özellikle bizim gibi ülkelerde) her hastanın sağlık hakkından eşit ve ücretsiz olarak yararlanması ve hekim ile arasına paranın girmemesidir.
Tüm bu yazdıklarımdan sonra siz karar verin Hipokrat "bıçak parası" alır mıydı?
* * *
Faydalanılan ve Önerilen Kaynaklar
Gürsoy G, Çağdaş tıp sorgulanıyor, Somut, sayı:5, 1983
Aydın E, Sokratik ahlâkın tıptaki uygulayıcısı: Hipokrat, Bilim ve Ütopya, Şubat 1995
von Engelhardt D, Tıbbın Gündelik Yaşamında Etik (çeviri: Arın Namal), Nobel Tıp Kitabevi, 2000
Gelişmiş ülke olmanın en büyük göstergesinin, sağlık ve eğitim hizmetlerinin ücretsiz ve eşit olarak verilmesidir diye düşünenlerdenim.
Haziran'da hastaneye gidip, Kasım ayına "MR" randevusu verilen bir ülkede birileri çıkıp "isteyen istediği hastaneye gidebilir" diye propaganda yapmıyorlar mı, sanki o kocaman o devasa özel hastanelerde bedava hizmet veriliyor sanırsın.
Ha bir de acaba Hipokrat hazretleri de "Kadından doktor olmaz diyenlerden miydi?
Muhittin Duyargalı - 13 Haziran 2011 (11:13)
Faik Çelik neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.