Son sözü ilk söyleyenlerdenim, bu nedenle de başım sıkça ağrır, ama en son söyleyeceğimi hemen söyleyeyim. EVET, hekim ötanazi yandaşı, savunucusu olabilir. Misal; ben.
Ötanazi, iyileşme olasılığı olmayan hastalar ya da yaşamını kendi başına sürdüremiyecek ölçüde sakat olan bireylerin hayatını acı vermeyen bir yöntem kullanarak sona erdirme olarak tanımlanır (Ana Britanica). Latince "eu" yani hoş, mutlu ve "thatanotis" yani ölüm sözcüklerinden gelmektedir, kısaca "mutlu ölüm".
Ölümün mutlusu olur mu diyeceksiniz! Olur, hem de çok mutlusu bile olur. Kızmayın, siz de benim gibi 28 yıl boyunca ağrısından çılgına dönen, çaresizlikten yaşamı onur kırıcı bulan, yiyip içemeyen ve etrafın yardımlarıyla yaşayabilen, gözlerindeki umutsuzluğu saklayamayan, hatta bakışlarıyla sizi bulunduğu durumdan kurtarmadığınız için sorumlu tutan, kanserli veya dönüşümsüz hastalığı olan çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek yüzlerce, binlerce hastayla karşılaşmıssanız ve de onlarla empatiye girmişseniz başka türlü düşünemezdiniz.
Ülkemizde ötanazi yasalarla yasaklanmıştır ve ağır suç kapsamındadır. Yanılmıyorsam Hollanda ve Danimarka'da yasaldır. Aslında yıllardır süren ve sürecek bir tartışmadır, ötanazi. Olayın sadece tıbbi değil felsefî, teolojik, etik, yasal bir çok yönleri vardır. Ötanaziye karşı olmanın en beylik söylemi "hekimin aslî görevinin insan yaşamını sürdürmek" olmasıdır. Bir de, benim de kısmen katıldığım, ötanaziyi kötüye kullanma kaygısı söz konusudur.
İnsan doğasında bulunan kötülük içgüdüsü yeni Dr. Mengele'ler yaratabilir. Her şeye karşın yaşama şansı hiç olmayan ve belirli bir süre sonra ölecek olan insanın sadece bedenen değil ruhen de çok acı çekerek yaşaması mıdır, yaşamak? Bir kaza veya hastalık sonucu el ve ayakları başta olmak üzere tüm fonksiyonel organlarını kullanması geriye dönülmeksizin kaybolan, sadece gözleri ile yaşayan, bilinci açık ama düşüncesini ifade edemeyen bir kişi sizce yaşıyor mudur, yoksa o sadece bir canlı mıdır? Eğer canlı ise onun da istediği gibi yaşama hakkı olduğu gibi, acı çeken, mutsuz ve çaresiz bir yaşamı istememe hakkı da yok mudur?
Hekim ya aktif olarak ötanaziye katılır (ölümü gerçekleştirecek maddenin verilmesi gibi) ya da pasif olarak katılır (yaşamı devam ettiren tıbbi destek ve cihazların devre dışı bırakılması gibi). Hasta açısından da ya hastanın isteğiyle, bireyin özgür iradesini kullanması ile ötanazi uygulanır ya da karar verme yeteneğinden yoksun (bilinci kapalı) hastanın yakınları veya yasal merciler tarafından alınan karar doğrultusunda ötanazi uygulanır.
Tarihsel gelişme içinde de ötanazi tartışılmıştır.
Hipokrat, halen temel bir belge niteliğinde olan yemininde ötanaziye kesin olarak karşı çıkmaktadır.
Platon da Devlet adlı ünlü eserinde bedensel bozukluğu olanların ölüme bırakılmalarının hem devlet hem de birey için en sağlıklı çözüm olduğunu yazmıştır.
Thomas More, 1516'da yazdığı Ütopya'sında çaresiz ve acı çeken bir hastanın yaşayan bir ölü olduğunu (zombi mi acaba?), böyle bir durumda hastanın ölümü seçmesinin onurlu bir davranış olduğunu ve saygı göreceğini yazar, hatta kişi bu kararı veremeyecek durumdaysa başkalarının ona yardım etmesini önerir.
Ötanazi terimini ilk kez kullanan Francis Bacon ise 17. yüzyılda hekimlerin görevinin sadece hastasını iyileştirmekle kalamayacağını, hastayı iyileştiremediği durumda daha fazla acı ve ızdırap çekmesini önlemek amacıyla ona kolay ve rahat bir ölüm hazırlamaları gerektiğini de yazmıştır.
J.Rachels, bilinçli bir yaşam sürdürme olanağı olmayan bir kişi için yaşıyor veya ölüyor olmanın bir anlam ifade etmediğini ileri sürmüştür.
Ivan Illich ve Kübler-Ross, içinde bulunduğumuz bilim ve teknoloji çağında insanın, kendi evinde huzurlu ve onurlu bir şekilde ölmesine izin verilmediğini düşünmektedirler.
Özellikle çok ağır hastaların genellikle fikirlerini söylemeye hakları yokmuş gibi davranılmaktadır demektedirler.
Son sözü John Harris'e bırakalım:
"İnsan yaşamına değer vermek, bireyin yaşamı kendisi için değerli olduğu sürece, ölümün geciktirilmesi ve yaşam şansının olabildiğince yüksek tutulması gerektiğine inanmaktır. Ancak eğer kişi artık kendi yaşamına değer vermiyorsa ve ölüm kişi için daha yararlı olabilecekse bu koşulda ötanazi seçimi kişilere sunulabilmelidir."
Bana gelince, 'ölmek için bana yalvaran gözlerle' karşılaştığım sürece ötanaziden yana olacağım ve ülkemizde yasallaşması için gayret sarfedeceğim. Bir gün bana da lâzım olabileceğinden değil inandığımdan bunu yapacağım.
* * *
Faydalanılan kaynak: TOPLUM BİLİM Dergisi, Sayı 13, Temmuz 2001
Faik Çelik neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.