Ilgın İstenç Yalçınkaya - 14 Ocak 2017
Her hak mücadelesinde olduğu gibi hayvan hakları mücadelesinde de olayın teorik boyutu tartışılmaya devam etmekte, bundan 10 yıl önce çoğu kimseye hiç bir şey ifade etmeyen kavramlar ön plana çıkmaktadır. Bunlardan en çok tartışılanı elbette hayvanların mal veya kaynak olarak kabul edilemeyeceğini savunan veganlıktır.
Hayvan haklarını savunduğunu söyleyen bir kimse vegan olmalı mıdır? Bu bir zorunluluk mudur?
Her yıl 56 milyar kara hayvanı insanlar yiyebilsin diye öldürülmektedir. Bu amaçla öldürülen deniz hayvanı sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte bazı kaynaklara göre yıllık 1 trilyon ile 3 trilyon arası bir sayıda deniz canlısının öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Şimdi bu sayılara, deneylerdeki, giyim sektöründeki (deri, kürk, ipek, kaz tüyü, yün vs), bal üretimindeki, avcılıktaki, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, sirkler ve akvaryumlardaki, pet shop, üretim çiftlikleri ve barınaklardaki, fayton ve at yarışlarındaki, rant için yakılan, talan edilen ormanlardaki, şu an aklıma gelmeyen insan sebepli her hayvan kullanımındaki ölüm sayılarını da ekleyelim. İnsan türünün bu dünyanın lâneti olduğu konusunda hemfikir miyiz?
Yaşanan vahşetin parmak hesabını yapmaya başladığınızı, bu yazıyı okumaya ayırdığınız süreçte her saniye kaç hayvanın katledildiğini hesaplamaya çalıştığınızı var saymak istiyorum.
İnsan türünün dünyaya verdiği zarar belki de geri döndürülemez bir noktaya geldi. Endüstriyel hayvancılık nedeniyle su kaynakları tükeniyor, sera gazı salınımının önemli bir kısmına da endüstriyel hayvancılık sebep oluyor. İnsanların yiyeceği hayvanları besleyebilmek için sürekli yeni tarım alanları açılıyor, bu tarım alanlarını açabilmek için de ormanlar yok ediliyor. Şu an hemen her televizyon kanalında adının önünde Dr. Unvanı olan birtakım kişiler tereyağının ve hayvansal proteinin önemini anlatıp dursa da insan türünün bu beslenme düzeni sürdürülebilir görünmüyor.
Hayvan kullanımının nelere mal olduğunu özetledikten sonra şu tespiti yapmamız gerekiyor: Et yemeyi istesek de istemesek de, bunu etik bulsak da bulmasak da bir süre sonra et yiyemez hale geleceğiz, çünkü gezegenimiz artık böyle ağır bir yükü kaldıramıyor. Şu an halihazırda vegan olan herkes bu gerçeği ayırt etmiş durumda ve kendilerine en başta hayvan sever ya da hayvan korumacı olarak adlandırılan grupların katılacağı inancıyla, vegan olun çağrısını en çok onlara tekrarlıyorlar. Bu çağrı, insanların bütün ömürleri boyunca benimsedikleri alışkanlıklarına, inançlarına, yaşam tarzlarına aykırı geldiği için büyük bir tepkiyle karşılanıyor.
Bir insan, kedi köpeğin hakkını savunup kuzuyu tavuğu yemeye, yılanı giymeye, ata binmeye devam edemez mi? Elbette edebilir. Ancak bu durumda kendisini hayvan korumacı ya da çevreci olarak nitelendirmesi son derece yanlış olur. "Hayvan" kelimesi, insan dışı, hareket kabiliyeti olan, kendi duygu, düşünce ve içgüdüleri ile hareket edebilen canlıları ifade eden bir terimdir. Herhangi bir hayvanı beslenme, giyinme, eğlenme amaçlarıyla kullanan bir insanın hayvan koruduğundan bahsedilemeyeceği gibi endüstriyel hayvancılığın sebep olduğu ekolojik katliama rağmen hayvan tüketmekte ısrar eden bir kimsenin "çevreci" ya da "doğa korumacı" olduğu da iddia edilemez. Hak mücadeleleri bu tür çelişkilerden arındırılmalıdır.
Her kurban bayramında "Kurban cinayettir" diyenlere verilen (son derece haklı bulduğum) "Yediğiniz etler ağaçta yetişmiyor, ha kurbanda öldürülmüş ha mezbahada, ne farkı var" cevabı, hayvan hakları mücadelesinin bu çelişkisine işaret ediyor.
Sokak hayvanlarının hakkını savunup diğer hayvanları sömürmeye devam etmek isteyen kimselere önerim kendilerini "hayvan korumacı" olarak değil, "kedi-köpek korumacı" olarak tanımlamalarıdır. İdeal olan hayvan hakları mücadelesinde yer alan herkesin çelişkilerinden sıyrılarak daha güçlü hak savunması yapabilmesidir; yine de bunu istemiyorlarsa, hayvan hakları mücadelesine korumak istedikleri hayvanı koruyarak da katkı verebilirler.
Hayvan hakları mücadelesi veren insan sayısı arttıkça doğal olarak çatışma ve tartışmalar da artacaktır. Mücadeleye katılımın artmasını güzel bir gelişme olarak değerlendirmeyi çok istesem de niteliksiz çoğunlukların, bu mücadeleye katılma ihtimali yüksek olan samimi kişileri irite ederek saf dışı bıraktığını da gözlemliyorum. Hayvan hakları denince yemediğimiz, giymediğimiz, insanların açık sömürüsüne maruz kalan hayvanlar haricindeki, arkadaş olduğumuz pet hayvanlarının algılanması, mücadeleyi son derece kısır bir alana hapseder. Hoşa gitsin ya da gitmesin, artık bu mücadelenin tüm hayvan türlerinin ve gezegenin korunması gerektiği gerçeği doğrultusunda genişlediğinin açıkça kabul edilmesi gerekir.
Ilgın İstenç Yalçınkaya neler yazdı?
Aile AKP Ali Türkan Amerika Araba Aydın Beslenme Bilim Cem Karaca Cehalet CHP Cinsellik Çevre Çizgi Roman Çocuk Demokrasi Deprem Derkenar Devlet Dil Distopya Edebiyat Eğitim Ekonomi Erkek Fanatizm Felsefe Feminizm Gençlik Hayat Hayvanlar Hoyratlık Hukuk İnternet İslâm Kadın Kapitalizm Kedi Kemalizm Kent Kitap Kişilik Komplo Konut Kültür Kürtler Mavra Medya Mektup Meslek Militarizm Milliyetçilik Mizah Modernite Müzik Necdet Şen Nefret Nostalji Pazarlama Polemik Portreler Psikoloji Reklam Safsata Sağlık Sanat Savaş Sevgi Seyahat Sinema Siyaset Spor Şiir Tarih Teknoloji Telefon Televizyon Terör Toplum Tutunamayanlar Vicdan Yazmak Yalnızlık Yaşlılık Yergi Yoksulluk
Sitedeki içerik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası ile korunmaktadır. Yazılı izin olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, değiştirilemez, başka mecralarda kullanılamaz. Ancak, uzunluğu 200 kelimeyi geçmemek, yazar adı ve kaynak belirtmek ve bu sayfaya link vermek kaydıyla yazılardan alıntı yapılabilir.