Patronsuz Medya

Neden hayvanlar iğdiş ediliyor?

Gülcan - 31 Şubat 2003  


Sayın Şen, webdeki sitenize ulaştım… Çok hoş… Adresi. kedilerle ilgili bir sitedeki sizinle yapılan söyleşiden aldım…Gerçekten bir hayvansever olduğunuzu anladım yazdıklarınızdan…

Benim siz yazma nedenime gelince… Ben de hayvanları seviyorum…Hem de çok…Benim sevgim solucandan, korksam da- yılana kadar olan her hayvanı kapsıyor. Hayvanların ölmelerini doğal karşılıyorum bir dereceye kadar…Çünkü canlılar ölümlüdür.

Ama… beni üzen hayvanlarn doğal yaşamlarından ve yaradılışlarından koparılarak yaşamaya mecbur edilmesi…Bunun adı da "hayvan sevgisi" (!)…

Anlayamıyorum! Örneğin;bir kedinin kulaklarını kesmek, tırnaklarını çekmek hayvan haklarına aykırı iken, iğdiş edilmesi nasıl insanlıkla bağdaşır…Hatta, hayvanlıkla bile bağdaşmaz. Ünkü doğada hiç bir hayvan bu kadar acımasız değil!

Hayvanların kısrlaştırılmasına karşıyım… Aç da olsalar… Ki onlar her zaman başlarının çaresine bakabilirler… Hele de iğdiş edilmeleri tamamen sapıkça ve bencilce geliyor… Bunun önlenmesi için de elimden geleni, bir insan ve de Allah'ın yarattığı bu güzel gezegeni, diğer canlılarla paylaşan bir varlık olarak yapacağım

Lütfen bu konuda bana düşünceleriniiz söyler misiniz?

Bu arada sizin de kedileriniz varmış…Umarım onları böyle bir işlemden geçirmemişsinizdir.Düşünsenize, aynı şeyi hayvanlar bize yapacak olsaydı! Bunu istemezdik sanırım…Onlar bizim sandığımızdan da bilinçli ya da en azından bilim henüz bu konuda tam bir kanıya varmamış…O zaman nasıl olsa anlamazlar diyemeyiz!

Bana yazarsınız, değil mi?

Bu arada kaba olduysam, beni bağışlayın ama bu konu, beni gerçekten sinirlendiriyor…

Yorumlar

Merhaba Gülcan.

Ev hayvanlarının kısırlaştırılması konusundaki düşüncelerin iyi niyetli ama bence gerçekçi değil.

Çünkü üreme içgüdüsü, genleri sonraki kuşaklara taşımak için bir savunma refleksi olup, hayvanlarda bizim için ifade ettiği anlamı ifade etmez.

Daha doğrusu, biz insanlar cinselliği gerçek anlamından soyutlayıp, ona sosyal bir içerik kazandırmış durumdayız.

Hayvanların kısırlaştırılması, onların ömrünü uzattığı gibi, evde yaşayan kedi ve köpeklerin azgınlık döneminde yaşadıkları sıkıntılara da son verir. Bir gün evinde bir hayvanla birlikte yaşamaya başladığında bunu daha iyi anlayacaksın. Kızışmış bir ev kedisinin sokağa çıkamayınca nasıl azap çektiğini, çıkınca da diğer erkek kedilerden nasıl ölümcül dayaklar yiyip kan revan içinde eve döndüğünü görünce en katı kısırlaştırmama yanlıları bile değişiyor, kuzu kuzu gidip kendi hayvanını kısırlaştırıyor. Sen de değişirsin bir hayvanın olduğunda.

Hayvanseverlerin içine düştüğü en yaygın yanlışlardan biri de diğer hayvan severleri beğenmemek, onları duyarsız bulmaktır. Bilirsin, " bekâra karı boşamak kolay" der atasözü.

Bana gelince, şu anda üç kedim var. İkisi kısır, üçüncü de en kısa zamanda kısırlaştırılacak. Sana bunun gaddarlık değil merhamet olduğunu anlatmanın yararı olmayabilir. Fikirler öğütle değil, hayatın içinde gerçeklerle yüz yüze gelince değişir. Evine bir kedi al, o sana ne yapacağını öğretir. Ama sen sen ol, hiç kimseyi (hele hayvan severleri) uzaktan yargılama.

Sevgiler.

Necdet - 31 Şubat 2003

Merhaba

Sana tek soru soracağım:

Kendini bir kedi gibi hissedebilir msisn? Ya da bir köpek… Ya da bir at… Ya da her neyse…

Hayır, tam olarak hissedemezsin…Çünkü sen bunu bilemezsin.Ben de bilemem…

Çünkü henüz onların tüm davranışlarını bilmiyoruz…

Sen de bilmiyorsun, ama bildiğini sanıyorsun…Ben de bilmiyorum, ama en azından bunu bilmediğimi biliyorum. Aramızdaki fark bu…Tabii sen bana ukalâ diyebilirsin ama lütfen unutma bu konuda insanın "Her şeyi ben bilirim" kibri vardır ve Tanrısal bir hatadır bu.

Ömrün uzamasına gelince…) Ne yapsınlar fazla ömürü…Ot gibi yaşadıktan sonra…

Sana bir kitap adı versem…Gerçi ben ondan önce de hayvanları tanıyamadığımızı düşünüyordum ama ondan sonra bu kanım güçlendi…Son derece bilimsel bir kitap…"Hayvanlar kısırlaştırılmasın" dediği için gerçekçi sayılmayan bir kadının önerdiği kitabı, sakın, bilimsellikten uzak sanma… Yanılmıyorsam adı" Hayvanlarda Bilinç Var mı?" Bir TÜBİTAK yayını…Yani bilimsel olduğu tescilli…

Sana sen dememe izin verirsen eğer; Bir şey daha…Ben bir havyana sahip olmam…Neden sahip olayım ki…Onların hepsine yakın olabilirim ama ben onların sahibi değilim…Ama gezegeni onlarla paylaştığımı bilirim…Çöpümü dağıtan tombul kediye asla kızmadım…Yavrulayan köpeğe geçen yıl yardımcı oldum, ama onun bensiz de yapabileceğini biliyordum…Çünkü, onlar bizsiz de yapar…O zaman neden onları eve tıkıyoruz… Onlar bize ihtiyaç duymuyorlar ama biz efendilik taslamaya ihtiyaç duyuyoruz…

Sen, kedini özgür bırakırsan, ne o dış dünyaya yabancı kalıp hırpalanır…Ne de dişarı çıkmak için duvarlara tırmanır…Bunu neden denemiyorsun? Sen bir balinayı bir havuza kapayıp, sonra da yiyeceğini bulamaz zavallı deyip ona iyilik yapmak için önüne ölü balıkları atan bakıcıya benziyorsun:)

Biliyorum bana karşı çok kibar oldun… Çok da diplomatik bir dille yanıtladın beni…Her şeyden önce bana cevap verdiğin için teşekkürler…

Ben de haddim olmayarak senden bir şey istiyorum…Hatta çok ileri de gitmiş olabiliirm, ama bir kez dener miisn?

Tam biriyle sevişeceğin de, bunun senden başka canlıların da hakkı olduğunu düşün ya da çocuğun varsa onun başını okşarken hiç bir canlı bundan yoksun bırakılmamalı diye düşün… O zaman yalnızca gerçekçi olma:) Bırak sen de benim gibi daha az gerçekçi(!) ama biraz daha iyi niyetli ol)

Buna anımsa! Sevişirken… Kendi genlerini taşıyan birinin saçlarını okşarken Ve kendine iyi bak… Ve Allah'ın armağanı olarak gördüğün o yaratıkların doğal yapısını bozma… O zaman bu söz anlamını bulur…

Tekrar sağol… Yazdığın için

Gülcan - 31 Şubat 2003

Sözünü ettiğin kitabı birkaç yıl önce okumuştum Gülcan.

Kaç yaşındasın bilmiyorum, ama muhtemelen kedilerle ve diğer hayvanlarla haşır neşir olarak geçirdiğim yıllar senin ömrünün iki katıdır.

Yine de nasihatlerin için teşekkür ederim. Herkesten öğrenebileceğim şeyler var. Ama sen öğretmeye çok erken başlamışsın. Umarım karşılarına dikilip hayatın derin sırlarını tebliğ ettiğin insanlara ve onların deneyimlerine biraz saygılı olmayı da bir an evvel öğrenir, sonra bize de öğretirsin.

Sevgiler.

Necdet - 31 Şubat 2003

Merhaba, geçen bir rastlantı sonucu, kedilerle ilgili bir sitede adınıza rastladım…Sizi daha önce de biliyordum…Hatta hep "Neden bu gazetecinin çenesi bu kadar büyük çizilmiş?Yoksa gazeteciler koca çeneli mi demek istiyor?" diye düşünmüştüm…Ama hayvanlarla olan ilişkiniiz bilmiyordum…

Acınızı tazelemekten korkarım, yine de Melek Kedi'nin ölümüne çok üzüldüğümü söylemek istiyorum…

Benim yıllar önce küçükken kedim olmuştu… O zaman babam Libya'da çalıştırğı için biz de oradaydık.70'li yıllardı… O, bir gece kendiliğinden geldi evimize. O zamanlar, 12 yaşlarında bir kızdım.Çok heyecanlanmıştım! Kalması için yalvararak annemi ikna etmiştim. Babama fabrikadan verilen kutu sütlerin çoğunu gizlice ona içirmiştim…Gece yanıma kıvrılır, mırlanarak uyurdu…Bir gün, başkente gitmek zorunda kalmıştık…Döndüğümüzde, o da gitmişti…Bir daha asla gelmedi… Ve ben de o gün çok ağladım…Sonra çocuk yüreğimle acımı hafiflettim: Onun için bir öykü yazdım.

Kxxxx'de yaşıyorum şimdi. Buralarda bir Roman köyünde öğretmenim.Dün akşam geç vakit arkadaşımdan dönerken, ayaklarıma iri bir kedi dolandı. Baktım, kovalasam da gitmiyor, açılan kapıdan benden önce giriverdi içeri…Eh, ben de ilişmedim, "Tanrı misafiri" dedim…Her yeri dolaştı, keşfetti… Yanımda kestirdi biraz. Ben de uyuyakalmışım…Sonra ben yattım, o da yorganın üstüne kıvrıldı…Uykuya daldığımda mırlanıyordu… Uyandığımda da ilkin kulaklarıma bu ses geldi:)

Çok güzeldi!İri, yeşil gözlü, kendi de iri-yarı bir erkek kediydi…Ona bir ad koymadım…Buna hakkım olmadığını düşündüm… O, özgür bir kedi!

Sabahleyin, birlikte kahvaltı yaptık.Az kalsın, ısınayım derken, kuyruğu katalitik sobaya yapışacaktı:)(… Kapıyı açtım… İsterse gitsin diye…Benimle vedalaştı, sonra da gitti… İnanın, evde büüyk bir boşluk oldu(Bir gece bile yetti ona alışmam için. Acaba yine ziyaretime gelir mi?

Neyse…Bağışlayın, bu çok güzel bir şeydi benim için! Bunu, anlayabilecek biriyle paylaşmak istedim…SAĞOLUN!

Bu arada siteniz çok ilginç ve de alışkanlık yaratıyor…

Görüşmek üzere (Umarım)

Mine - 31 Mart 2003

Merhaba Mine.

O kedi gelmese bile mutlaka başkası gelir. Benim önerim, evinin kapısına ya da balkonuna falan biraz süt koy, birkaç gün içinde birkaç ziyaretçin olur. İçlerinde en cana yakını sana sormadan kendini evin kedisi ilân eder. İster sokakta ister evde besler, hayatını paylaşırsın. İnan bana, daha mutlu bir hayatın olur, öfkelerinden, sıkıntından arınırsın.

Sevgiler.

Necdet - 31 Mart 2003

selâm! Yazdığın için sağol…

Evet, bu sabah yine geldi.Baktım kapının önünde miyavlayıp duruyor.) Çok sevindim. Ama bir iki kere ayağıma dolaştı ve birden de kızıp beni ısırdı! Gerçi dişi etime az geçti ama yine de canım çok yandı.Galiba, o tam bir avcı!Farelere acıdım:)(Yemeğimizi hazırladım…Sonra, o epeyce kestirdi;ben de kitabımı okudum, bu arada da onu zevkle izledim. Ona" Kedibey" diyorum.

Ama bana çok alışıp doğasından kopmasını istemiyorum…Bence, kediler ve köpekler sokaklarda olmalı ya da kırlarda…Ben olsam, böyle isterdim.Yine de ona bir tasma almam gerek ki, sahipli sansınlar da hayvanı zehirlemeye kalkmasınlar! Ya da o hayvan sever (!) derneklerden biri onu kısırlaştırmasın…Evet, bu konuyu halletmem gerek.Tabii bunun için de bir daha gelmesi gerek Kedibey'in…

Peki senin kedilerin var mı yine? Ya da kaç tane? Erkek mi, dişi mi? Ya kedilerden başka hayvanların? Çok mu soru soruyorum?

Kendine iyi bak.Çalışmalarında başarılar.

Mine - 31 Mart 2003

3 kedim var, ikisi erkek biri dişi. Her üçü de ameliyatlı. Doğru olan budur. Ayrıca kediler evde çok daha fazla mutlu olurlar, söylentilere aldırma derim.

Necdet - 31 Mart 2003

:Ne diyebilirim: (

Sen de söylentilere aldırma…Belki de seninki doğru değil?

Kedilerin adına inan çok üzüldüm… Hayatın özü adına da çok üzüldüm…Sen hayatı bir yerde kesintiye uğrattın!Umarım bunun için bağışlanırsın… Ya da belki bu konuda mücadele eder kendini bağışlatırsın…Öyle yapmalıısn da galiba Ve bir daha kedin olmaz umarım…

Kendine iyi bak

Ne diyebili

Mine - 31 Mart 2003

Kafa sesi: (Anlaşıldı, bu kız da diğerinin bir benzeri. Tamam, hayvanların "iğdiş" edilmesine karşı olmak da bir bakış açısıdır da, neden bunların hepsinin imlâsı bu kadar feci olur, onu anlayamıyorum. En iyisi bunu da yanıtlamamak. Ağzımı bozmaktan iyidir.)

Necdet - 31 Mart 2003

Bak afedersin… Kaba bir mesaj yazdım sana sanıırm ama amacımkabalaşmak değildi…Yalnızca hayalkıırklığına uğradım.(İçimden sanki ceryan akımı geçti…Olumsuzluk hissettim ve sana olumsuz sözcükler yansıdı benden… Ben, yani bak senin duyarlı olduğuna inanıyorum ama neden bun yaptın? Bir nedeni olmalı…Belki bana dersen kendimi daha iyi hissedrim… Sen duyarlı bir yaratıksın… Bunu hissetmek zor değil… O sayfadaki yazılarda sözü edilen "Huysuz Adam" duyarlı olduğu için huysuz olatrak algılanıyor aslında… O zaman neden? NEDENN? Bana cevap yaz lütfen… Neden böyle bir karara vardın) Ve de dönüşü olmayan bir şey, i uygulamalarına iizn verdin? BUnu bilmek benim için çok önemli

Allah yardımcın olsun (İnanmıyor olabilirsin ama yine de yardımcın olsun)

Bak afedersi

Mine - 31 Mart 2003

selâm beni hatırlatıyor musun? Bana ço kızmıştın. Çünkü sana ne kadar acımasız olduğunu hatırlatmıştım kedilerin konuusnda…Hala o kadar acımasız mısın?

(hain adam… seninle sevi$mek ne kadar güsel olurdu…)

Mine - 31 Mart 2003

Vıdıtoryal bir not:

Necdet adlı kişi, en yukarıda yazdıklarını okuduğumuz Gülcan adlı kişinin yorumlarını bir noktadan sonra yanıtsız bırakma kararı almıştı. Karşılıksız kalan birkaç ısrarlı mesajdan sonra Gülcan da bu kişiye "yazışalım-sevişelim" diye ısrar etmekten vazgeçmişti zaten…

Fakat, ne tesadüf, hemen yukarıdaki yorumların müellifi Mine adlı okuyucunun üslubunun ve imlâsının Gülcan'ınkine çok benzemesi nedeniyle kuşkuya kapılıp, ufak bir tetkikte bulununca şunu fark ettik:

Her iki okuyucumuzun da (Gülcan ve Mine) bilgisayarının IP numarası aynı.

Bak şu kambur feleğin işine!

Büdütör - 31 Mart 2003

Benim ogrenmek istedigim sey, kucuk bir kedim var disi, yaklâsik 2 gundur beni uyutmuyor, erkek kedi bulayim diyorum ama Fransa'da kisirlastirilmamis erkek kedi yok, bulsam da benim 8 kediye bakacak gucum yok. Sorunum ya da sorum: Eger benim disi kediyi kisirlasttirirsam kizginligi gecer mi? Beni uzen, beni uyandirmasi falan degil de sabahlara kadar urlemesi. Neyse, boylece benim sorunum ayni anda hepinize de cevap olur. Tartismak guzel sey ama neden buradayiz? Birseyler ogrenmek ve sahip oldugumuz hayvana en iyi bicinde davranmak icin? Bana cevabî olan varsa e mail'im danielgerond@hotmail. Fr Tesekkurler (merci d'avance).

Daniel Gerond - 15 Eylül 2010 (12:16)

Kızışma hali geçmeden kısırlaştıramazsınız, sakinleşmesini beklemeniz gerekiyor. Ama o süreç psikolojikman yıpratıcı bir süreçtir, hayvanın acıklı miyavlamalarına dayanmaya yürek ister.

Size önerim, bir veterinere gidin, durumu anlatın, o çözer. Kediyi bu süre içinde sakinleştiren bir ilâç var bildiğim kadarıyla. Bana yıllar önce bir arkadaşım Fransa'dan getirtmişti. Onu içince kızışma dönemi biter. (Dikkat: Siz değil kedi içecek.) Sakinleştiği zaman götürüp kısırlaştırabilirsiniz.

"Yavrularsa bakamam" dediğiniz için bu yolu önerdim. Ama eğer çiftleşmesini ve hamile kalmasını göze alabilirseniz, sokağa çıkmasına izin verin. Yaydığı kokuyu erkek kediler çok uzaktan bile alır ve aralarından mutlaka kısırlaştırılmamış bir iki tane erkek kedi çıkar. Fransa'da bile. Böylece kediniz muradına erer, mutlu ve rahatlamış olarak eve döner, minderine kurulur, yavrularını doğurana kadar paşa paşa uyur. Siz çıkarsınız kerevetine.

Carla Bruni - 15 Eylül 2010 (20:49)

Tesekkur yazdiklarin aciklamalar icin Carla, ilac isi aklima yatti, veterinerle konusacagim.

Daniel Gerond - 20 Eylül 2010 (15:18)

Hayvan severler ya da sevmeyenler… Ya da arada kalanlar!… Eskiden kediler evlerde fare yakalamaları için tutulurdu… Köpekler ise bekçi olarak evlerin bahçelerinde barınırdı… Şimdi ise kedi köpek beslemek moda haline geldi.

Aslında bu modern hayatın bir parçası oldu… Pek çok şey değişti… Artık insanlar evlenmiyor, çoluk çocuk sahibi olmuyor. Çocuk yerine hayvan besliyor. Saygı duyarım… Ama birçok" hayvan severler i" samimi bulmuyorum… Bu benim görüşüm.

Eskiden evler bahçeli idi ya sokaklar sakindi. Şimdi ise çoğu kişimiz apartman dairelerinde, ana cadde üzerinde oturuyor. Hayvanlar sokaklarda ezilip ölmesin ya da aç kalıp hastalanmasın diye çoğu hayvan sever hayvanları evde besliyor… Bu da hayvanların yaşam alanını ve hayatını kısıtlar hale getiriyor. (Gerçi sırf yakınlarına ve komşularına hava atmak için cins kedi ya da köpek satın alanlar var ama bunları istisna olarak kabul ediyorum…)

Ve ardından kocaman bir soru geliyor: Gerçekten benim beslediğim evdeki hayvan mutlu mu?

Geçenlerde kuzenim geldi ve oturduğu bir sitede komşusunun Ankara kedisini beslediğini ama pek de ilgilenmediği ve hayvanı sokağa saldığını söyledi. Aklına ben gelmişim. Ya hayvanı barınağa götürecekti ya da bana verecekti. Ben kediye bakmayı kabul ettim. Çünkü barınaktan alan" hayvan severler" o kediye nasıl bakacaklardı? Ben de daha güzel bir yer bulana kadar kendim bakmaya karar verdim. Gerçi ben de apartman dairesinde yaşıyorum ve evim ana cadde üzerinde.

Ve böylece başa dönüyoruz… Ben de başkalarında hoşlanmadığım bir şeyi yapıyorum ve hayvanı eve kapatıyorum… Şimdi niçin" arada kalanlar" dediğimi anladınız mı?:) Keşke benim de bahçeli bir evim olsaydı ve dışarıda barınan birçok kedi ya da köpeği bahçemde besleye bilseydim… Hem onlar özgür olurlardı hem de ben de hayvanları besleyip ve bakarak onları sevdiğimi kanıtlamış olurdum… Şimdilik başımda bakılması gereken bir kedi var ve yaşadığım müddetçe ona bildiğim en iyi şekilde bakmaya çalışacağım…

Gülsüm Yerigüzel - 19 Mart 2013 (20:28)

diYorum

 

114
Derkenar'da     Google'da   ARA